"Bu son uyarı" anonsunu da kullanarak manşetinden yürüttüğü "Yılbaşını kutlama" kampanyası tartışmalara yol açan ve Reina'daki katliamın ardından tepki gören Milli Gazete yazarı Mustafa Kaya, "Birileri bu saldırıyı yurtiçinde şunlar azmettirdi, bunlar yılbaşı kutlayanları hedef gösterdi diyorsa onları da iyi irdeleyin. Bilmelisiniz ki onlar da, eğitim seviyeleri ne olursa olsun ya senaryonun figüranlarıdır, ya da diğerlerinde olduğu gibi ihanet derecesinde gafil ve cahildir" görüşünü savundu.
Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş da, "Biz, inancımızı yozlaştırmaya ve kültür emperyalizmine karşı her yıl 'Yılbaşı Kutlama'yın diyoruz. Tam 44 yıldır yapıyoruz bunu. Seneye 45’inci kez yine yapacağız ve 'Yılbaşı Kutlama' diyeceğiz elbette. Bizim işimiz bu!.." demişti.
Mustafa Kaya'nın "Ortaköy" başlığıyla yayımlanan (3 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Terör kendisini hiç unutturmuyor. 2017’nin ilk gününde Ortaköy’de alçak bir saldırıyla daha karşı karşıya kaldık. Saldırıyı doğru okuduğumuzda bir taşla bir kaç kuş vurulmak istendiğini görüyoruz. Öncelikle şunu ifade edelim. Terörün ama’sı, fakat’ı, lakin’i olmaz. Terör kimden gelirse gelsin ve kime karşı yapılırsa yapılsın farketmez. Hepsi başlı başına bir insanlık suçudur. Kınıyorum, lanetliyorum. İnsanların canları, kanları üzerinden kim hangi hesabın içindeyse Allah o hesaplarını onların başlarına çevirsin.
Milli Gazete: Hiçbir zaman ve zeminde şiddeti gündeme almayız; 'Yılbaşı kutlama' diyeceğiz elbette, bizim işimiz bu!
Bu saldırının diğerlerinden ayrılan birçok farklı yönü var. Yetkililerin açıklamalarına göre terörist eylemi gerçekleştirdikten sonra kaçarak izini kaybettirmiş. Bunu nasıl başardığı hâlâ belli değil. 5-6 dakika boyunca, 6 şarjör değiştirerek insanların üzerine kurşun yağdırmasına rağmen durdurulamamış olması, ortada bir güvenlik zafiyeti var mı sorusunu da akıllara getiriyor. Diğer taraftan teröristin saldırıda çelik çekirdekli mermi kullandığı iddiaları da, eğer doğruysa, bu eylemin çok bilinçli bir biçimde tasarlandığını gösteriyor. Yani bu merminin özellikle seçilmesi ancak sonucu riske etmek istemeyenlerin işidir. Ayrıca şunu da biliyoruz ki, ülkemizdeki her terör eyleminin dış bağlantısı mutlaka vardır. Ortaköy saldırısının arkasında da profesyonel bir mutfağın olduğunu görüyoruz. Saldırıyı terör örgütü DAEŞ’in üstlendiği söyleniyor. Bu durum yabancı istihbarat örgütlerinin doğrudan işin içinde olabileceği gerçeğini değiştirmez. Amaç net; Büyük İsrail hedefi için İsrail’in etrafında düzenli orduya sahip bir tane ülke kalmasını istemiyorlar. Ortadoğu’nun durumu zaten belli. Bu nevi terör eylemleriyle de sistemli bir şekilde doğrudan sinir uçlarımıza saldırıda bulunarak bizi de tamamen çaresiz bırakmak istiyorlar. Eylemin günü, şekli, seçildiği mekân üzerinden bu amacı rahatlıkla görebiliyoruz. Bütün kapılar iç savaş senaryolarına çıkıyor. Bütün yapılanlar Suriye ve Irak’taki kargaşanın aynısını bu topraklara taşımak üzerine kurgulanmış durumda. Zaten işgalden bugüne Irak’ta yaşananlar, Suriye’de 5-6 yıldır olanlar, teröre karşı istihbarat elde etme imkânlarımızı büyük ölçüde sıkıntıya soktu. Bu durumu bir an önce düzeltmezsek, Allah korusun, terörle mücadele etmemiz ve bu tür saldırıları engellememiz zor.
Yapılmak istenen PKK üzerinden etnik, DAEŞ üzerinden dini ve mezhepsel çatışma alanları oluşturmaktır. Şu noktayı ifade etmekte fayda var. Kim bu saldırı üzerinden mevzi kazanmaya çalışıyorsa onlara çok dikkat edin. Eğer birisi kalkıp da, yılbaşını kutladıkları için bunlar başlarına geldi derse bilin ki, ya oyunun bir parçasıdır ya da ihanet derecesinde gafil ve cahildir. Aynı zamanda birileri de bu saldırıyı yurtiçinde şunlar azmettirdi, bunlar yılbaşı kutlayanları hedef gösterdi diyorsa onları da iyi irdeleyin. Bilmelisiniz ki onlar da, eğitim seviyeleri ne olursa olsun ya senaryonun figüranlarıdır, ya da diğerlerinde olduğu gibi ihanet derecesinde gafil ve cahildir. Fotoğrafın tamamını görmeden, oyunun bütün boyutlarına bakmadan yorum yapmak, planlayıcıların ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz.
Sonuç olarak şu noktada ittifak etmeliyiz. Herkesin yaşam hakkı kutsaldır ve herkes düşüncesini özgürce dile getirmelidir. Genel kural açıktır. Her birimizin özgürlüğü diğerinin özgürlük alanının başladığı yerde biter. Sorumluluk iktidarıyla, muhalefetiyle siyaset kurumundadır. Herkes on düşünüp, bir konuşmalıdır. Yukarısı birbirine kaş çatarsa, aşağısı kavga eder. Kamplaşmaya, ayrıştırmaya sebebiyet verecek üslup kullanmak uzlaşma ve bir arada yaşama kültürüne büyük zarar veriyor. Bu durumu da birileri fırsat biliyor ve kullanmaya çalışıyor. Saldırıdan eşinin üzerine kapanması sonucu yara almadan kurtulan Sinem Uyanık’ın “yapacak bir şey yoktu. Muhammed’in Allah’ına sığındım” ifadesi hayat tarzı ne olursa olsun bu milletin mayasını ortaya koyması açısından önemlidir.
Dost düşman herkesin şunu bilmesi lazım! Hangi oyunu, tezgâhı ortaya koyarlarsa koysunlar, bir önemi yok. Bu millet onların götürmek istediği noktaya hiç bir zaman çekilemeyecek ve birliğini, beraberliğini, kardeşliğini asla tartışma konusu yapmayacaktır.