Eğitim

Milli Eğitim Bakanı Selçuk: Küçükken TIR şoförü olmak istiyordum, 15 yaşıma kadar kitap okumadım

"Yapısal eksiğimiz var ancak Türkiye'nin eğitim sistemi küçümsenmemeli"

23 Kasım 2018 04:22

Milli Eğitim Bakanı Prof.Dr. Ziya Selçuk, “Türkiye'nin eğitim sisteminin bu kadar küçümsenmemesi gerektiğini” savunarak "Türkiye'de eğitimde çok güzel şeyler yapıldı. Türkiye aslına sanıldığından daha fazla imkanlara sahip bir ülke. Sadece kaynak, ilişki ve finans yönetimi konusunda taktiğe ihtiyacı var" değerlendirmesinde bulundu.

Selçuk, eğitimdeki eksikliklere ilişkin, "Bizim teknoloji eksikliğimiz yok. Bizim eksikliğimiz yapısal. Öğretmenlik meslek olarak oturtulmalı, okullar arasındaki eşitsizlik giderilmeli" diye konuştu. Selçuk atanamayan öğretmenlere ilişkin "Ekonominin gidişatına göre bu yıl kaç kadro ilan edebiliriz, bunun hesabını Hazine ve Maliye Bakanlığı yapıyor" şeklinde konuştu. Eğitime ilişkin projelerini de anlatan Selçuk, “Bir yıl içerisinde iş garantili okullar olduğunu göreceksiniz. Bütün bunlar lise mezununun iş bulmasını bir an önce üretmesini sağlayacağız. Askerlikle ilgili tedbirler alacağız” dedi.

Küçükken TIR şoförü olmayı hayal ettiğini söyleyen Selçuk, 15 yaşına kadar hiç kitap okumadığı üniversitede bu eksiğini fark ederek yoğun bir okuma dönemine girdiğini anlattı.

Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un 24 Kasım  Öğretmenler Günü dolayısıyla konuk olduğu Habertürk yayınında Veyis Ateş’e yaptığı açıklamalar şöyle: 

"İlkokul 2. sınıfta iki ay kimse varlığımı hissetmedi"

Ziya Selçuk, öğrencilik yıllarına ilişkin, "24 Kasım Öğretmenlik Günü'nü kutlamak isterim. Söyleyeceklerimin öğrencilere nasıl yansıyacağı konusunda endişelerim var. Disiplinli, çalışkan öğrenci değildim. Beni model almasınlar, ya da alsınlar. Benim çocukluğun Ankara'nın bir köyünde başladı. 4.5 yaşında ilkokul bire başladım. Toplam 17 gün okula gitmişim, sonra kaçmışım. O bir yıl ailem köyden Ankara'ya göçmüştü. Babaannem, 'ben şehirde yaşayamam' dedi ve ben onunla kaldım. Otobüsün koltuğuna saklanarak defalarca kaçıp Ankara'ya gitmiştim. Her seferinde Ankara'da kaybolurdum ve beni polis bulup götürürdü. O süreçte ilkokul birde alfabeyi öğrenmem söz konusu olmadı. Babam Ankara'daki okula götürdüğünde müdür 'ikinci sınıftan başlayacak' dedi. İkinci sınıftan başlamam kararı alındı. Çektiğim çizginin üstüne iki nokta koyuyordum. O bizim köydeki ineğe benziyordu. Hocam kızardı. Kimse benim sınıftaki varlığımı hissetmiyordu. İlkokul 2. sınıfta iki ay kimse varlığımı hissetmedi."

"Uzun zaman okula gider gibi evden çıktım ama gitmedim"

"Bir öğretmenim sayesinde ben okula girdim, hep bana destek oldu. Ben çok nadiren konuşan bir çocuktum. Fakültede 4 yıl boyunca bir kez parmak kaldırıp konuşmuş biri değilim. Ben aslında ilkokulu sevdim. İlk iki senesi hariç, sevdim. Ortaokulu sevdim. Sınıfın en kısa boylusuydum, sınıftakilerden iki yaş küçüktüm. Lisede terör dönemi sürekli okulda olaylar var. Bazı konuları hiç anlamıyordum. Anlamsızlık beni rahatsız etmeye başladı. Ben okula gidiyormuş gibi sürekli okuldan kaçtım. Sabah okula gidiyor gibi evden çıktım, ama okula gitmedim. Ara tatil olunca ailemin haberi oldu. Okumamaya karar verdim. Babamın nazik bir müdahalesiyle okula tekrar devam ettim. "

"TIR şoförü olmak istiyordum"

"Babam minibüs şoförüydü. Elime yabancı bir dergi geçti. TIR dergisiydi. Bana sınıf atlama olarak gelirdi, babayı geçeceğiz... O dolmuşçuysa ben TIR'cı olacağım diye.  8-9 yaşında zaman zaman doktorluk, öğretmenlik gibi meslek hayallerimim oldu"

"15 yaşıma kadar kitap okumadım"

"Ben 15 yaşıma kadar hiç kitap okumadım. Çok özendiğim bir öğretmenim vardı. Onun ses tonuyla konuşmaya çalışırdım. Fakülte son sınıftayken bir kitap okuma açığım vardı. Aşırı bir okuma dönemi başladı. Bütün sahafları gezdim. Sanki yıllardır o okumamışlığın getirdiği bir açlık vardı. Öğretmenliği bir bilgi transferi değil, hayat yolculuğu olarak algılamaya başladım."

"Dergi çıkartıp eğitim görüşlerimizi yazdık"

“Fakültedeyken bir dergi çıkarttık. Ankara'da oklavalar aldık, tekstil makinesi yaptık. İki nüsha dergi bastık. Eğitim görüşlerimizi yazdık. Akademiye geçtiğimde daha olgunlaşmaya başladı. Benim eğitimle ilişkim daha çok felsefeden gelen bir ilişki. İnsanın dışarıdan içeri bir eğitime karşı oluş.  Her çocuğun müfredatı kendi içerisinde saklıdır. Terbiyenin Arapça'ya, Osmanlıca'ya nasıl geldiği bütün bunlarla ilgilendiğimizde eğitimle ilgili önce dili, kavramı değiştirmek lazım. Dil kur, düşünce kur, bunları göstergeye dönüştür."

"Öğretmen kalbinden konuşmalı"

"Bir öğretmende şefkat ve merhamet çok önemli. Çocuğa bilgi vermek bir taraftan zehirlemek anlamına da geliyor. Öğretmen sadece beyninden konuşursa çocuk bunu almıyor, kalbinden konuşmalı. Önce duygu bağı oluşmalı. Öğretmenlik kişinin öğrenme serüvenidir, olgunlaşma yolculuğudur. 'Ben çocuğa bir şey aktarıyorum' deyince öğretmenlik burada bitiyor. Şefkat ve merhamet olmalı. Terbiye aslında kadınların çok doğal olarak başarabildiği bir unsur, erkeklerin ise öğrenerek başarabildiği bir şey."

"Bizim eksikliğimiz yapısal"

"Bizim teknoloji eksikliğimiz yok. Bizim eksikliğimiz yapısal eksiklikler. Öğretmenlik meslek olarak oturtulmalı, okullar arasındaki eşitsizlik giderilmeli. Müfredatın daha kişiselleşmesi. Bunu mümkün oldukça kişiselleştirmeliyiz. Eğitim mahiyeti bozulursa teknoloji burada zarar verir."

"Türkiye'nin eğitim sistemi küçümsenmemeli"

"Türkiye'nin eğitim sistemini bu kadar küçümsenmemeli. Türkiye'de eğitimde çok güzel şeyler yapıldı. Türkiye aslına sanıldığından daha fazla imkanlara sahip bir ülke.  Sadece kaynak, ilişki ve finans yönetimi konusunda taktiğe ihtiyacı var. Türkiye'nin şu an yapamaya çalıştığı şu. Büyük fotoğrafın tamamına bakıp bütün bileşenleri yönetebilme ihtiyacı var. Şimdiye kadar yapılmayan bu. Aldığımız her kararın diğer bileşenleri nasıl etkileyeceği konusunda modellemeler lazım."

"Türkiye buna hazır ve çok daha ilerisini istiyor"

"Zerk etmek fiili bezim eğitim literatürümüzde çok kullanmadığımız bir kelime. Aşağıdan yukarıya paylaşılan bir hareketle olacak bir şey. Okulun bir hedefi olması gerek. Okullar hangi parametrelerde yüzde kaçlık birimdedir, hangi okulun ne ihtiyacı var ki biz bunu nasıl sağlarız? Okullarımız arasındaki farkı 5 yılda büyük ölçüde kapatacağımız zamana gidiyoruz. İmkan farklılıkları var. Okullarda ücretli öğretmen olmaması gerekiyor, kadrolu öğretmen olması gerekiyor. Yüzde 34 farklılık var başarı konusunda. Ama imkân farklılığı bundan daha fazla. Ders kitaplarının içeriğinin hepsinin yeniden organizasyonu konusunda bir süreç var. Bu çok rahatlıkla yapılabilecek bir şey. Türkiye buna hazır ve daha ilerisini istiyor. Bu toplumsal bir talep olduğu içinde kolay. Biz aşağıdan yukarıya doğru öğretmenlerimiz desteğiyle kendiliğinden oluşacak bir süreç. "

"İş garantili okullar olacak"

"Toplumdaki cazibe iş garantisiyle artacak. Çocuğu işbaşı eğitim ile ürettiği için para kazanacak. Ürettikçe satış olacak. Satış oldukça okullar pirim kazanacak. Fabrikaların makinelerini kullanacağız. Fabrika okuldur. Bir yıl içerisinde iş garantili okullar olduğunu göreceksiniz. Bütün bunlar lise mezununun iş bulmasını bir an önce üretmesini sağlayacağız. Askerlikle ilgili tedbirler alacağız. İş garantili okullar olacak."

Öğretmenlikte neler değişecek?

Selçuk, öğretmen olma sisteminde yapılacak değişliğe ilişkin, "Bizim bu topraklarda kendi kökünde bakacak yeşertecek bir köke ihtiyacımız var ve bizim kökümüz çok sağlam. Burada öğretmenlerimiz açısından eğitim hayatlarını daha anlamlı kılmak ve bir ilham hissetmek çok değerli. İl il dolaşıyoruz. İlçeleri dolaşıyorum. Birinci ağızdan benim mutfağı dinlemem lazım. Para, kadro sormuyorlar. Eğitimcilik hayatlarını daha tatmin edici kılmak önemli. 20 yıl da geçse öğretmenden aynı şeyi bekliyoruz. Yatırım yapmalıyız. Öğretmenlerin kariyer sisteminde yükselmelerini nasıl sağlarız, bunların hesaplarını yaptık." ifadesini kullandı.

Atanamayan öğretmenler

"Türkiye'nin temelde insan kaynağı planlamasıyla ilgili sorunu var. Türkiye'nin çağ nüfusu belli. Bunların 2040 yılına kadar doğum eşiklerini de biliyoruz. 2040'a kadar kaç çocuk doğacak tahminlerimiz ortada. Bunlara kaç öğretmen gerekiyor bu da ortada. Analizini çıkardık. Baktığımızda her sene 40 binin biraz üzerinde öğretmen mezun oluyor. Bizim hangi branşta kaç öğretmene ihtiyacımız olduğu da belli. Çok fazla öğretmen mezun oluyor. Yüzbinlerde öğretmen formasyon almış ve atanmayı bekliyor. Biz ne yapacağız? Formasyon denilen ve doğrudan doğruya öğretmen adayı yapan kanalı kesiyoruz. Kim öğretmen olarak atandıysa formasyonu o olacak, başkası almayacak. Eğitim fakülteleri konusunda YÖK ile çalışmamız var. Ekonominin gidişatına göre bu yıl kaç kadro ilan edebiliriz, bunun hesabını Hazine ve Maliye Bakanlığı yapıyor. Öğretmen açığının en fazla olduğu bölge Marmara."