Bir dönem Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış ve MHP’nin 2012’de yapılan 10. olağan büyük kurultayında Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin karşısında aday olarak çıkan partinin eski İzmir İl Başkanı Müsavat Dervişoğlu, aday olduğunu açıklayan Meral Akşener’i desteklediğini ifade ederek, Bahçeli için "MHP’de milliyetçi harekete yakışmayan bir biat kültürü teşkil etti" dedi.
Dervişoğlu, Türkeş döneminde biat kültürünün olmadığını da savunarak, "Başbuğumuz döneminde biat kültürü o kadar yoktu ki, birinci eşinin vefatından sonra yeniden evlenmeden önce bile, başkanlık divanına danışacak kadar istişareye açık biriydi" ifadelerini kullandı.
1 Kasım seçimi öncesi sert açıklamalarla Bahçeli’yi ilk eleştiren MHP’lilerden olan Müsavat Dervişoğlu, “Bu dönem Devlet Bahçeli’nin kimseyi dinlediğini düşünmüyorum” diyerek, “Genel başkan ne derse, etrafındakiler yerlerini muhafaza etmek adına, yakın çalışma ve mesai arkadaşları bunlar, ona riayet ediyorlar” şeklinde konuştu.
Habertürk’ten Balçiçek İlter’in sorularını yanıtlayan Dervişoğlu, 1 Kasım seçimleri öncesi sarf ettiği, “Hayırcılıkla anılmak MHP’nin hak ettiği bir şey değil. Eğer bunu farkında olmadan yapıyorsanız düzeltin, bilerek yapıyorsanız defolun gidin” sözlerinin ağzından “sehven” çıktığını söyledi. Dervişoğlu, 1 Kasım’da oy kaybına uğramasında “Doğrudan doğruya genel başkanın yetkisi çerçevesinde alınan kararların” etkili olduğunu savundu.
Balçiçek İlter’e konuşan Müsavet Dervişoğlu’nun Habertürk’te yayımlanan (3 Aralık 2015) röportajı şöyle:
MHP’de ne oluyor?
MHP, 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında uygulanan yanlış politikalar ve yanlış söylemler yüzünden çok büyük bir oy kaybına uğradı. Bu kaybın doğrudan doğruya genel başkanın yetkisi çerçevesinde alınan kararlar yüzünden olduğu açıktır.
Peki neden bu kararlar? Anketler belliydi, algı belliydi, niye önüne geçilemedi?
Seçime 11 gün kala ben de uyarıcı bir basın açıklaması yapmıştım. O zaman “Bunları bilmeden yapıyorsanız doğrusunu öğrenin, bilerek yapıyorsanız bırakın gidin’’ demiştim.
"O üslup bana yakışmadı"
Sert bir üsluptu, “Defolun gidin’’ dediniz...
Sehven çıktı ağzımdan ve bana gerçekten de yakışmayan bu üslup için kamuoyundan özür diliyorum. Olup bitenlerin, aday belirleme sürecinin, partinin söyleminin belirlenmesinin, siyasi yol haritasının tazmininin bir kişinin iki dudağı arasına terk edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Genel başkan bu süreci tek başına yönetti. Dolayısıyla, sorumluluğunu da alması lazım. Barajın altında kaldığımızda tabanımızda büyük bir küskünlük oluşmuştu. Göz göre göre yapılan bu yanlışlar karşısında bugün bir kızgınlık ve infial var. Bu infiali bertaraf etmenin tek yolu olağanüstü kurultayın toplanmasıdır, genel başkan yapmadı bunu, partinin geleceğini kurtarmak için bir hareket başlatıldı.
Harekete gelmeden, Sayın Bahçeli tecrübeli bir siyasetçi, ayrıca ülkücü hareket için yola baş koyduğu da aşikâr, peki bu yanlış politikaların ana sebebi sizce nedir? Örneğin yanlış danışmanlar mı?
Asıl sorun şu; MHP’de milliyetçi harekete yakışmayan bir biat kültürü teşkil etti. Bunun izlerini 2007 yılından beri görüyorum. Genel başkan ne derse, etrafındakiler yerlerini muhafaza etmek adına, yakın çalışma ve mesai arkadaşları bunlar, ona riayet ediyorlar.
Yani sorun “başkanın adamları’’ mı?
Evet, maalesef. Başkanın adamları, başkanın rahat kararlar alıp uygulamasına zemin hazırladılar. Ama yetişme tarzım itibarıyla hem kendi geleceğimin hem de mensubu olduğum hareketin geleceğinin bir kişinin iki dudağının arasında olmaması, avucuna teslim edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
"Türkeş evliliğini bile danıştı"
Siz çok uzun yıllardır bu hareketin içindesiniz. 1978 Fatsa Ülkücü Gençlik Derneği’yle başlayan bir süreç, 12 Eylül dönemi 4.5 yıl cezaevi, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı, teşkilatların yapılanması gibi çok önemli görevler... MHP’de Türkeş döneminde “biat’’ yok muydu?
Yoktu efendim, genel başkanın ilk göreve başladığı yıllarda da yoktu. Başbuğumuz döneminde o kadar yoktu ki Balçiçek Hanım, birinci eşinin vefatından sonra yeniden evlenmeden önce bile, başkanlık divanına danışacak kadar istişareye açık biriydi. Elbette ki bazı kararlar alıyordu, ama danışırdı.
Evliliğini bile sordu yani.
Evet sordu. Mağlubiyetle biten her seçimden sonra küçük toplantılar düzenlerdi, başkanlık divanına ve il başkanlarının görüşlerine başvururdu. Uzunca zamandan beri MHP’de bu kapılar kapalı. MHP’nin bir kurumsal kimliği var ama o kurum adına tek başına karar veren de bir siyasi önderi var. Bu, çağın gerçekleriyle bağdaşmıyor. Siyaset beklentilerin kısa zamanda karşılık bulmasının arzulandığı bir alan. MHP milletin kendisinden beklediklerini verecek bir kurum olma özelliğinden her geçen gün uzaklaştı.
Sayın Bahçeli hakkında, “Eğer o olmasaydı MHP gençliği sokağa inerdi, zor dönemler onun liderliğindeki MHP sayesinde kazasız atlatıldı’’ denildi. O sağduyuya sahip Bahçeli’nin bugün çok öfkeli olduğunu görüyoruz, değişen ne sizce?
Sayın Bahçeli bugün süreçle alakalı öfkeli. Genel başkan kamuoyundan en büyük takdir ve teveccühü, Ülkücü gençliği kaynağı belli olmayan ve neticesi belirlenemeyecek eylemlerin dışında tuttuğu için aldı. Gençleri belalardan uzaklaştırdı; ben de buna yürekten katılıyorum. Akıbetinin ne olacağı belli olmayan ve kim tarafından düzenlendiği bilinmeyen olaylardan bir nesli çıkarmak önemlidir tabii. Bu olaylarda gençliği dışarıda tutan bir genel başkanın kongre dönemlerinde içeriye dönük olarak sahaya sürmeye çalışmasını aklımdan bile geçirmek istemem.
Yapıyor mu?
İzlerini, işaretlerini görüyoruz. Genel başkanın karakterine uymadığını düşünüyorum. Ayrıca böyle dönemlerde kraldan fazla kralcılar vardır. Siyasi geleceklerini genel başkanın oradaki varlığına endeksleyen adamların, yönetici sıfatı taşıyanların devreye girdiğini söyleyebilirim.
"Her kongrede rakipler yaftalanıyor: Ajan, cemaat'in adamı..."
Devlet Bahçeli birkaç ismi hedef tahtasına koydu. En başka Meral Akşener. Nedir bu düşmanlığın perde arkası?
Cumhurbaşkanı adayları belirleme çalışmasında isminin öne çıkması, medya tarafından dillendirilmesi, Tayyip Erdoğan’a alternatif gösterilmesi genel merkezi rahatsız etti ve genel başkan da bundan etkilendi. Son derece yadırgadım, çünkü insan soruyor “Niye istemiyorlar?’’ diye. Güler yüzüyle MHP’yi büyük kitlelerle buluşturan bir kadın siyasetçi. Zaten yeterliliği bu zamana kadar yaptığı görevlerle ortaya çıkmış. Elinizde böyle güçlü bir siyasi figür varken niye istemiyorsunuz? Seçim çalışmaları boyu hep bu soruyla karşılaştım. Akşener, MHP kamuoyunun beklentisine dönüştü.
"Soğuk savaş hastalığı"
Akşener’in aday yapılmamasına şaşırdınız mı?
Şöyle şaşırdım. Genel başkan, Akşener’i kendisine bir siyasi tehdit olarak algılamış olabilir. Ama şart ne olursa olsun partisinin siyasi başarısı için bazı siyasi kişiliklere katlanmak zorundadır. Bunu yapmamasını yadırgadım.
İsmini bile anmıyor.
Evet. “O hanımefendi’’ diyor, yüz ifadesi değişiyor. İsmini duyunca gerginleşiyor. Genel başkanın karakteriyle hiç ama hiç bağdaştıramıyorum. Son derece nazik ve naiftir aslında. Akşener’i kendisine rakip görüyordu, bu gerçekleşti.
Akşener için “MHP’yi CHP’leştirmeye çalışıyor” dedi.
Onu çözemedim. İkilem içerisindeyim. Bence onu Koray Aydın’a, “Fethullah Gülen’in adamı’’ diye Meral Hanım’a sesleniyor. MHP’nin bu yöntemi terk etmesi lazım. Her kongre döneminde kendisine rakip olacak kişilerin boynuna bir yafta asıyor: Ajan, istihbaratçı, Cemaat’in adamı... Bu adamlar MHP’nin önemli makamlarını işgal etmiş adamlar. Bakanlık, Meclis Başkanvekilliği, genel başkan yardımcılığı yapmış bu insanlar... Böyle şeyleri böyle ifade etmeye devam ederseniz, size kim olduğunuzu sorarlar. Soğuk savaş siyasetçilerinin hastalığı bu.
"Rakip istemiyor"
Sinan Oğan’dan niye hoşlanılmadı?
Medyada popülaritesi yükseldiği için. Onlar istediler aslında medyaya çıkmasını, ama sonra ciddiye almadığım, ama demin bahsettiğim ithamlardan Sinan Bey de nasibini aldı. “Madem bu ithamlar var, niye başkan adayı oldukları zaman insanlar için bunları kullanıyorsunuz?’’ diye soruyorum. Koray Aydın ve Sinan Oğan’ı da genel başkan rakip gördü, durum bu kadar basit. Rakip istemiyor, kendine has üslubu var. Tek başına yönetmek istiyor. Eleştirince siyaseten parlaması mümkün görünen figürler üzerinde birtakım programlar uyguluyor.
Kimi dinliyor partide?
Genel başkan yardımcılarını herhalde. Gerçi bu dönem kimseyi dinlediğini düşünmüyorum. Bu dönem kendisinin bir siyasi kurgusu olduğunu ve ona yönelik adımlar attığını düşünüyorum. Ama ortada hesabını vermekte zorlandığı büyük bir başarısızlık var.
"Kurultay, çok yüksek imzayla toplanacak"
Tuğrul Türkeş için ne düşünüyorsunuz?
Tuğrul Bey’in yaptığını şahsen yadırgıyorum. Birinci kabinede yer almasının kendisi açısından makul gerekçeleri olabilir ama o gerekçeler dahi benim tarafımdan kabul görmez. Taşıdığı sıfat itibarıyla öyle bir şey yapmasını uygun bulmam. Keşke başka bir mücadele yöntemi bulsaydı.
Ne olacak bundan sonra? Olağanüstü kurultay için yeterli imza toplayabilecek misiniz?
Genel başkanın zannettiğinin çok üzerinde bir imzayla toplanacak. Bu konuda zerre tereddüdüm yok. Bunun sonunda da yine parti tüzüğünün değişmesinin ardından bir seçimli olağanüstü kurultay toplanacak ve MHP Genel Başkanı değişecek.
Çok aday var, siz bir dönem aday olup kazanamamıştınız, tekrar aday mısınız?
Hayır aday değilim. Halkın teveccühü sayın Meral Akşener’den yana. Bu millet bizi ‘“Bunlarsız olmaz” diye baş tacı yapmıştır. Daha sonra omzuna alıp kendisine külfet etmiştir. Şimdi de eline almış, milliyetçi, ülkücü harekete bir işaret veriyor. MHP’yi iktidara taşıyacak isim Meral Akşener’dir.