MHP’de değişim isteyen bir grup gencin Facebook üzerinden kurduğu 'Beyaz Çorap Hareketi' 15 günde 5 bin destekçi buldu. Arkalarına şimdiden 4 milletvekili ve 68 genel merkez delegesini de alan grup, kendilerini ‘tabanın dip dalgası’ olarak nitelendiriyorlar ancak bu dalganın tsunamiye dönüşeceğini savunuyorlar.
Hareketin Bahçeli'ye yönelttiği eleştiri şöyle:
“Devlet Bahçeli genel başkan olduğu zaman 18 yıl önce, MHP’yi fiziki olarak dizayn edebilmek adına ‘Ülkücüler tespih kullanmasın, hilal bıyık bırakmasın, beyaz çorap giymesin’ diye bir genelge yayınladı. Halbuki o dönemde ABD’de Michael Jackson bile beyaz çorap giyiyordu! Biz beyaz çorabı ötekileştirirken birçok beyaz çoraplı seçmenimizi AKP’ye kaptırdık. Anadolu’da beyaz çorap giymek sünnettir, temizliğin simgesidir, cuma namazlarında beyaz çorap giyilir ve yaygındır. Bazı partililerimiz ısrarla beyaz çorap giyerler. Biz şekil değil içerikle uğraşıyoruz. Amacımız ‘Beyaz çorapla yaşayalım, hayatımızın tarzı olsun değil.’ Yasaklanan tespih, hilal bıyık ve beyaz çoraptı. Hareketin ismini tespih veya hilal bıyık koysak erkekler içinde sınırlanacaktı, yelpaze geniş olsun diye beyaz çorap koyduk.”
Hürriyet'ten Şehriban Oğhan'ın haberine göre, ‘Beyaz Çorap Hareketi’ ismini, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin beyaz çorap yasağından alıyor. Dertleri şekil değil içerik. Bu yasakla partilerinden AKP’ye kayış olduğunu düşünüyorlar. Talepleri parti içi demokrasi sağlanarak Türk gelişiminin önünün açılması. Olağanüstü kurultay istemiyle ortaya çıkan üç genel başkan adayından da bağımsız olduklarının altını çizerken, değişim için adil yönetim ve katılımcılığın şart olduğunu vurguluyorlar.
Hareketin temsilcilerinin açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
"Türk dünyasını unuttuk"
(Bir erkek kurucu) “Bizi bir araya toplayan Erciyes Kurultayı gibi bütün ritüeller daha merkeze oturma gayretiyle tüketildi. Bahçeli’nin siyaseten narsist kimliği ortaya çıktı. Beyaz çorap, sarmısaklı cacıkla uğraşırken Türk dünyasını unuttuk. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu felsefesiyle beraber birçok şeyi bertaraf etmiş durumdayız. MHP buna tavır alamaz duruma gelmiş, sadece salıdan salıya meclis kürsüsünden, bağırarak, çözüm üretmeden, sadece tespitle olacak şeyler değil. Biz buradaki samimiyeti sorgular durumdayız.
Yarı tanrılaşmış bir devlete doğru gidiyoruz. Sen MHP olarak bu toplumun bütün dinamiklerini bir anda kavrayabilecek bir siyasi yapıyken beyaz çorapla uğraştın. 7 bin yıllık bir kültürün ve boyların Türkiye Cumhuriyeti Anadolu toprağında birleşmiş, ilk defa kendisine bir millet diyen, Türk ismiyle gurur duyan bir vatan elde etmişsin, sonra siyasi hareketi bütün bu derinlikten uzak, kentleşmek adına sadece şekiller üstünden ya da doğduğu ailesinden utanan bir adam pozisyonuna getirmişsin.”
"Dip bir dalga bu"
“Siyasetin önünü açabilmek için değişim istiyoruz. Mizahı da kullanarak kendi gerçekliğimizi ortaya koymaya çalışıyoruz. Mahallenin fakirlerinin tepkisidir bu aslında. Tabandan gelen dip dalga. Bu, hiçbir genel başkan adayının sayfası ya da hareketi değil. Bizim sorunumuz genel başkanın Devlet, Meral, Ahmet olması değil, bu partinin kendi dokularını savunarak kendi insanlarıyla beraber kendi geleceğini bir tüzük kurultayıyla beraber teminat altına alması. Bunun için taslak hazırlıyoruz. Gelen gideni aratsın da istemiyoruz. ‘Bir şey değişecek her şey değişecek sloganı’ bizim bütün irademizle, zekamızla alay ediyor. Parti üyeliğinin sonuna kadar açılıp, ilçelerde mahalle teşkilatlarına sandıklar konulup adil bir delegasyon sistemi oluşturulsun istiyoruz. Şimdiye kadar herkesin saldırdığı, meydanları dolduran yeni kuşak, bizi daha nitelikli, daha üretken, daha milletler arası görüntüye taşıyacak. Ama bugün körleşiyoruz, daha dar bir milliyetçilik anlayışına gidiyoruz. Beyaz çorap hareketi MHP’de parti içi demokrasi adına adil bir tüzük, adil bir yönetim anlayışı getirebilirse MHP ile beraber ülkeye de hizmet etmiş olacak.
‘Beyaz çorap’ çılar Facebook’ta Alparslan Türkeş’in beyaz çoraplı fotoğrafını paylaştı
"Kadın-erkek ayırmazdı"
"Beyaz çorap yasağıyla beraber MHP’de deyim yerindeyse siyasi mobbing başladı. Belirli insanlar dışlandı, ülkü ocaklarında, ilçe-il yönetimlerinde, (Bir kadın kurucu söze giriyor) Biz senelerce ne ocaklarda ne il ve ilçelerde yönetici olabildik. Bize de siyasi mobbing yapıldı. Başbuğ döneminde hareketimizde kadın - erkek yoktu, dava adamı vardı. Biz de onun evlatlarıydık. Ne zaman parti köylülükten çıkıp kentleşmeye gitti, kadın - erkek ayrımı geldi. Bu partide biz kıyma makinesinde kıyıldık. Ülkücüye itibar edilmiyor. Bizi konuşmaya değer görmüyorlar. Genel başkan yardımcılarıyla bile konuşamıyoruz.”