15 Temmuz akşamı, TSK içindeki bazı askerlerin darbe girişimine yönelik olarak, siyasi partiler harekete geçti. HDP ve MHP, darbe girişimi ve yaşanan olayların, TBMM Araştırması'na açılması için önerge verdi.
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay tarafından TBMM Başkanlığı'na gönderilen önergede, "15 Temmuz 2016 tarihinde ortaya çıkan darbe girişiminin ve yaşanan vahim olayların sebep ve sonuçlarıyla birlikte araştırılarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek üzere Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına arz ve teklif ederim
HDP de, Grup Başkanvekilleri Çağlar Demirel ve İdris Baluken imzasıyla gönderilen önergede, "15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin tüm boyutları ile araştırılması ve böylesi girişimlerin bir daha yaşanmaması için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz" denildi ve gerekçeler sunuldu.
HDP'nin verdiği önergenin gerekçesi
"15 Temmuz 2016 saat 22.00 sularında başlayan darbe girişimi süresince yaşanan olaylar sonucu yapılan resmi açıklamalara göre104’ü asker olmak üzere 265 kişi yaşamını yitirmiş, 1440 kişi de yaralanmıştır.
Kurumlarını demokratikleştirmeyen, haklar ve özgürlüklerini geliştirmeyen, denge-denetleme mekanizmalarını demokratik olarak şekillendirmeyen, vesayet ilişkileri üzerinden işleyişe sahip olan ve demokratikleşme sürecini toplumun bütün alanlarına yansıtamayan bütün ülkeler darbe riskiyle her zaman karşı karşıyadır. 12 Eylül Anayasa’sına ve kurumlarına bağlı işleyişin sürekli olarak bir darbe ürettiği açıktır. Demokratikleşme sürecini yaşamayan ve demokratik olmayan hiçbir uygulama ve politika böylesi bir Anayasa altında darbe zihniyeti üretiminden başka bir şey değildir.
7 Haziran meclisine gerçekleştirilen darbe ve halkların iradesinin tanınmaması, 7 Haziran meclisinin lağvedilmesi süreci, demokratik siyasete ve halk iradesine karşı bir darbeydi. Halk iradesinin tanınmaması üzerine yaşananlar, demokratikleşme süreci eksiklikleri nedeniyle Türkiye’nin karanlık geçmişiyle yetişen ve yok edilmeyen güçlerin tekrar sahneye çıkmasına sebep olmuştur. Temmuz ayından bu yana bölgede ortaya konulan savaş politikaları sonucunda kentleryıkıldı, binlerce insanımız göç etmek zorunda kaldı, birçok yurttaşımızda yaşamını yitirdi. Bu yıkım bölgelerinde insanlığa karşı suçlar işlenmesine rağmen bir cezasızlık politikası olarak askere dokunulmazlık zırhı getirildi.Yıllar öncesinden başlayarak Türkiye’de darbe mekaniğinin işler olduğunu ve canlı bir organizma olarak her an icraya geçebileceğini ifade etmemize rağmen Hükümet uyarılarımıza kulak tıkamış, gerekli demokratikleşme adımlarını atmamıştır.
1 Kasım seçimleri sonrasında demokratik siyaset alanının daraltılması süreci dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla devam etmiş, halk iradesine bir kez daha darbe vurulmak istenmiştir.
Şüphesiz ki, bu sürece gelene kadar yaşananlar 15 Temmuz’da Darbe Girişiminde bulunanları da güçlendirmiştir. Demokratik siyasetin gerilediği yerde darbe zihniyetinin ve darbeci güçlerin örgütleneceği zemin gelişmektedir. Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ayrılığın silikleşmesi, şehirlerin yıkılarak insanlarımızın göç ettirilmesi ve katledilmeleri, demokratik tepkilerin ideolojik ayrılık gerekçesiyle yok sayılması, kutuplaşmanın arttırılması, nefret söylemlerinin her geçen gün artması, temel insani değerlerde yaşanan aşınma, çoğunluğun tahakkümünün belirginleşmesi, kadın hak ve özgürlüklerinin geriletilmek istenmesi, belediyelere kayyım atanmaya çalışılması ve dokunulmazlıkların kaldırılarak milletvekillerinin keyfi yargılamalara maruz bırakılmak istenmesi ve daha birçok anti demokratik uygulama ve yaşanan gerilik, 15 Temmuz Darbe Girişimine giden yolu açmıştır.
Meclisin havadan bombalanması halk iradesine yapılan büyük bir hadsizlik olarak tarihe geçmiştir. Hiçbir güç ve hiçbir kurum halk iradesini meşru olmayan yol ve yöntemlerle ele geçiremez. Kendini halk iradesinin üzerinde gören hiçbir yapı zorla ve baskıyla da olsa meşruiyetini sağlayamaz. Bu açıdan demokratik siyasetin ve demokrasi kültürünün geliştirilmesi bizlerin en temel sorumluluğudur.
Basın kuruluşlarının ele geçirilerek halkın haber alma hakkının engellenmesi ve tutum almasının önüne geçilmek istenmesi de, tarihin en büyük geriliği olarak karşımıza çıkmıştır. Halkın haber alma hakkı hiçbir gerekçe ile engellenemez. Bu hakkı korumak ve gelişmesini sağlamakta yine bizlerin temel görevleri arasındadır.
Bu bağlamda; yaşanan darbe girişiminin ulusal ve uluslararası tüm bağlantılarını bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarmakiçin bombalanan meclisin üyeleri olarak bizlerin; her türlü bilgi ve belgeye ulaşmaya, araştırma yapmaya tam yetkili, her siyasi partiden eşit sayıda üye ile geniş katılımlı bir komisyon kurmamız, demokratik geleceğimiz açısından hayatidir."