Ergenekon kelimesi, taşıdığı anlamlar itibarıyla, elbette MHP’nin ayrılmaz bir parçası.
Zaten bu nedenle, MHP’nin ve lideri Devlet Bahçeli’nin Ergenekon sürecinin dışında kalmak için gösterdiği çaba kadar, bunu başarabilmesi de büyük şaşkınlık yarattı. Sosyalist Birikim Dergisi Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner’e göre, MHP yönetimi, parti üzerinde oynanmak istenen oyunun farkına erken vardı, bu nedenle MHP, ele geçirilemedi.
Ergenekon kelimesinin anlamlar manzumesi göz önüne alındığında, doğal olan MHP ile arasında bir bağlantı kurulmasıydı. En azından Susurluk’taki kaza ve o kaza sonrasında başlayan süreç düşünüldüğünde, genel eğilim de bu yöndeydi. Ancak, Ergenekon iddianamesinde, MHP’de fiilen görev yapan veya ülkücü hareketi temsil eden herhangi bir isim yer almadı. Belki de bunda, Bahçeli’nin MHP teşkilátına, "Amblemlerinde bozkurt ve Türk bayrağını kullananlar var. Uzak durun" diye uyarmasının büyük etkisi vardı.
MHP’nin uygulamaları özenin göstergesiydi
Ergenekon davası dolayısıyla tutuklanan isimlerden Avukat Kemal Kerinçsiz’in daha 2004’te MHP’den uzaklaştırılması, emekli paşalarla partinin arasına son derece net bir mesafe konulması, istismara açık olduğu gerekçesiyle Ülkü Ocakları’nın bir kısmının kapatılması ve nihayet, Kayseri’nin Tekir Yaylası’ndaki kurultayın iptal edilmesi, MHP’nin gösterdiği özenin göstergesi olarak okunabilecek detaylardı. Birikim Dergisi Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner’in ifadesiyle, Ergenekon iddianamesi açıklandığı zaman tuhaf bir manzara çıkmıştı ortaya. Evet, yönetici-yönlendirici konumda görünenlerin neredeyse tamamı Türk milliyetçiliğine ve Atatürkçülüğe vurgu yapan isimlerdi. Ne var ki, Türk milliyetçiliğinin geleneksel mecrasının adresi olan MHP ile bir türlü istedikleri ilişkiyi kuramamışlardı.
Yönetim tüm parti teşkilatlarını uyardı
Laçiner’e göre, MHP yönetimi, parti üzerinde oynanmak istenen oyunların farkına erken varmıştı: "İçinden Hrant Dink, Hıristiyan rahipler ve Danıştay suikastlarının katil-tetikçilerini çıkaran bu kesimin MHP ve BBP ’tabanı’ ile iç içeliği, bu partilerde ve bilhassa MHP’de tabanlarının kendi iradeleri dışında ’Ergenekon’cu planlar doğrultusunda sürüklenebileceği endişesini şüphesiz yaratmıştır. Bazı Atatürkçü Düşünce Derneği şubelerinin, Kuvayı Milliye, Vatansever gibi adlar altında emekli ordu mensuplarınca yönetilen gizli, yarı gizli örgütlenmelerin bu amaçla çalıştıklarına dair yığınla karine ortadan iken MHP yönetiminin teşkilatlarını bu girişimlere karşı uyaran, uzak durmalarını bildiren emirler verdiği de biliniyordu zaten."
Peki ya diğer sağ partiler ne yaptı?
Laçiner’in BBP konusundaki öngörüleri ne yazık ki doğru çıkmayacaktı. Hrant Dink cinayetinde ismi geçenlerden Yasin Hayal kendisinin BBP üyesi olduğunu söyleyecek, cinayetin azmettiricisi Erhan Tuncel’in de BBP ile bağlantıları ortaya çıkartılacaktı. Ancak, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu bütün bu iddiaları reddetmekle kalmayıp Ergenekon davasına BBP’yi bulaştırmak için yoğun çaba harcandığını söyleyecek, kendilerinin bu işin dışında olduğunu savunacaktı. ANAP ve DYP, Türkiye’nin gündeminde Ergenekon yokmuş gibi davranacaktı ilk günden itibaren. Saadet Partisi ise ikircikli bir durumda kalacak, partinin yayın organı konumundaki Milli Gazete’nin kimi yazarları Ergenekon’a karşı çıkarken, bir kısmı AKP’ye yarayacağı gerekçesiyle durumu eleştirecekti.
Bahçeli’nin ’Herşeyin farkındayız’ mesajı
Ergenekon davası, liberaller ve sosyalist sol kadar, milliyetçi-sağcı gelenek ve doğal olarak MHP, BBP, ANAP, DYP ve SP için de turnusol kağıdı işlevi görmüştü. Zaten Ergenekon iddianamesinde yer alan kimi telefon görüşmeleri de bunu ortaya koyuyordu. MHP lideri Devlet Bahçeli, partisi üzerinde oynanan bu oyunların farkında olduğunu şu sözlerle ifade edecekti: "Türk milliyetçileri, aziz Cumhuriyetimizin büyük tehditlere maruz kaldığı karanlık yıllarda gözlerini kırpmadan mücadele ederken ve bu mücadelenin akabinde en ağır haksızlıklara uğrarken, bugün Milliyetçi Hareket’ten devlet adına tavır bekleyenlerin o günlerde hangi görevlerde bulundukları ve milliyetçi gençlere hangi gözle baktıkları bizce çok iyi bilinmektedir."
MHP’yi koruyan Bahçeli
ERGENEKON dediğimizde burada son derece eklektik bir yapı olduğunu görüyoruz. Merkezde emekli askerler olmak üzere öğretim üyelerine, gazetecilerden avukatlara kadar her meslek grubu işin içinde. Aynı zamanda AB karşıtları, ulusal solcu denilen çevre, laikçi tavrın sahipleri mevcut. Ergenekon’un ortak niteliği AKP’ye ve onun iktidarına karşı olmak. Yöntem, darbe dáhil her yol. Çekirdeklerindeki devleti yücelten anlatı adeta her yolu mübah kılan bir serbestlik tanıyor bu çevreye. Bu insanlar, anakronik bir algıyla MHP’yi de kendi cephelerinin önemli bir müttefiki olarak görüyorlardı. Fakat Bahçeli’nin demokrasiyi esas alan, milliyetçiliği ise Türkiye’nin sosyal realitesiyle uyumlu bir çizgide gören yaklaşımı Ergenekoncuların dünya görüşüyle MHP’yi çok ayrı yerlere getirmişti. İkincisi, Bahçeli, şeffaf bir MHP’nin nasıl başarılı olabileceğini ’99 seçimlerinde herkese kanıtlamıştı. MHP’nin genç tabanına yönelik, onların hassasiyetlerine dokunabilecek kışkırtıcı girişimlere karşı son derece dikkatli bir politika izledi, her zaman meşruiyet çizgisini işaret etti. Bugün MHP ile Ergenekon arasında herhangi bir bağ kurulamamasının en önemli sebebi Bahçeli’nin bu son derece dikkatli ve açık tavrıdır.
Hahamlık kolay değil
ULUSALCILIK... Ergenekon... Çeteler... Derin Devlet krizi ilk çıktığı zaman herkes pür dikkat kesilmişti. Herkes bunlardan bahsediyordu. Aradan aylar geçti ve bir tavsama başladı. Şu anda azıcık Ergenekon var, ulusalcılık var, çeteler, derin devlet var ama eski merak, heyecan, hassasiyet, dikkat kalmadı (...) Kanada’ya kaçtıktan sonra sahte Müslümanlığı bırakıp gerçek kimliğini ilan eden ve hahamlığa başlayan bu zat (Tuncay Güney), 2001’de İstanbul’da polis sorgusunda verdiği ifadelerle ve bürosunda ele geçirilen, gizli arşivinden çıkan belgelerle ERGENEKON soruşturmasının odağı haline gelmiş bulunmaktadır. Çok önemli olan husus şudur: Türk ve Müslüman görünerek gizli kapaklı işler yapan bu kişi aslında Yahudidir ve işi de hahamlıktır. Her Yahudi Yahudidir ama her Yahudi haham olamaz. Haham olmak için özel tahsil görmüş, Musevi teolojisi sahasında uzmanlaşmış bulunmak gerekir.
Ulusalcılar tasfiye edildi
MHP içinde ulusalcılığın tasfiyesi, İlhan Selçuk’la temsil edilen eski tüfek laikçilerin tepkisini çekiyor. MHP aleyhine yazılan köşe yazılarındaki ani artış, bu tepkinin göstergesi. MHP, üzerine bastığı ekseni muhafazakár milliyetçiliğe kaydırıyor. Laiklik ile din ve vicdan hürriyeti arasında kurduğu dengenin üzerine başörtüsü politikasını yerleştirirken, demokrasiyi, en somut haliyle TBMM’deki iradeyi yüksek yargı da dahil olmak üzere bürokratik elitlere karşı savunurken MHP aslında bir kitle partisi gibi davranıyor.
(...) Devlet içine yerleşen Ergenekon Çetesi’nin muradı olan "Ergenekon" ile MHP’nin Ergenekon’unun ayrışmasına tanık oluyoruz. Ergenekon, bir vadiden çıkıp dünyaya yayılma hikáyesi. MHP’nin çıkış yolunu gösteren Börteçine’si (Efsanedeki Bozkurt) hukuk devletini ve demokrasiyi işaret ediyor. MHP’nin kuvvetle vurguladığı bu ayrışmaya derin uçurumun karşı tarafında kalan çeteler açısından bakalım. Çeteler tasfiye ediliyor.
’Bahçeli’yi beşinci kattan atacağım’
ERGENEKON İddianamesi dosyalarında, tutuklu emekli general Veli Küçük ile gazeteci Güler Kömürcü arasında geçen ve dinlemeye takılan şu görüşme de yer almıştı:
Veli Küçük: Şimdi tabii geçmişe dönerseniz ilginç bir gelişme oldu, Devlet Bahçeli Başbakan Yardımcısı’ydı ve Koray Aydın Bayındırlık Bakanı’ydı. Bayındırlık Bakanlığı zamanında yapmadığı hırsızlık kalmadı bunun. 300 seneyle yargılanmaya başlandı.
50 kişi göndereceğim
Güler Kömürcü: Şeyin hediyesi bu, Gül’ü desteklemenin.
V.K.: Ve Devlet Bahçeli mecbur oldu.
G.K.: Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı karşılığında...
V.K.: Devlet Bahçeli mecbur oldu bunu bakanlıktan almaya, ama dedi ki ’Sen de gidiyorsun ben de, rezil olacağız, ben seni korurum’ dedi. Bakanlıktan rızasıyla aldı, iade-i itibar etti, genel başkan yardımcısı yaptı... Bu adam hakkında 300 seneye kadar 40 tane dava açıldı, hepsinde de davalar doğru. Tuttular bunun üzerine adamı şey yaptılar. Şimdi Bahçeli mecbur ayrılacak, taban çatırdıyor.
G.K.: Hı hı.
V.K.: Yani birgün gidecek, benim atacağım gibi atacağım dedim, ’5. kattan aşağı atacağım terbiyesizi’ dedim.
G.K.: Hı hı hı.
V.K.: ’50 kişi göndereceğim’ dedim, kıyameti koparmış.
G.K.: Hı hı.
V.K.: Şimdi mecbur ayrılmak zorunda kalacak, ayrılırsa ben yerine Ümit’i (Özdağ) getireceğim diye şey yapıyorum. Ümit de hevesli bu işe.
G.K.: Tamam.
V.K.: Şimdilik ortalık karıştı biliyor musun, ’Ayrılırsam, ya Ümit Özdağ gelirse veyahut da Veli Paşa da ağırlığını koyarsa ne olurum’ düşüncesinde... Ve AKP’ye dedi ki, ’İstediğiniz adamı koyun, kimi koyarsanız koyun ben sizi cumhurbaşkanı seçtireceğim, Meclis’e gireceğim’ dedi. (Hürriyet)