-MERKEL, OBAMA'YI TEBRİK ETTİ BERLİN (A.A) - 03.05.2011 - Almanya Başbakanı Angela Merkel, ABD Başkanı Barack Obama'yı telefonla arayarak, Usame Bin Ladin'e karşı düzenlenen başarılı operasyondan dolayı kendisini tebrik etti. Merkel'in, dün akşam Obama ile yaptığı telefon görüşmesinde, başarılı askeri operasyondan dolayı Amerikan yönetimini tebrik ettiği, görüşmede her iki liderin de, teröre karşı mücadeleyi birlikte kararlı bir şekilde sürdürecekleri yönünde birbirine güvence verdiği bildirildi. Berlin Eyaleti İçişleri Bakanı Ehrhart Körting, Phoenix televizyonuna yaptığı açıklamada, Bin Ladin'in öldürülmesinden sonra, Almanya'da alınmış olan güvenlik önlemlerinde büyük bir değişiklik olacağına inanmadığını belirterek, Almanya'da da artık Bin Ladin'in ideolojisinden etkilenen ve Pakistan'daki El Kaide tarafından yönlendirilmeyen terör potansiyeli yüksek gençlerin yetişmekte olduğunu söyledi. Dünyada Bin Ladin'in ideolojisinden etkilenen kişilerin bulunduğunu, bu nedenle Bin Ladin'in öldürülmesinin terörizme karşı mücadelede kendilerine yardımcı olmayacağını savunan Körting, "Ölmüş olması bize zarar vermeyecek, ancak bize yardımcı da olmayacak" dedi. Körting, şu ana kadar terör eylemi hazırlığı içinde olan teröristlerin, Bin Ladin'in ölümünden sonra kendilerini daha da cesur hissedeceğini, ancak Almanya'da bir terör dalgası beklemediğini ifade ederek, şu an için güvenlik önlemlerinin artırılmasının öngörülmediğini, ancak terör saldırılarıyla ilgili somut bilgiler olduğu takdirde önlemlerin artırılacağını kaydetti. Bin Ladin'in öldürülmesinden sonra ABD'deki sevinç gösterilerinin görüntülerinin televizyondan yayınlanmasını da olumlu karşılamadığını belirten Körting, "Suçlu ve katliam yapmış bir kişi de olsa, bir insanın ölümünden dolayı böyle coşkulu bir şekilde sevinilmesini tatsız bir davranış olarak görüyorum" şeklinde konuştu. Sevinç gösterilerini yanlış bir ifade şekli olarak gördüğünü ifade eden Körting, Amerikalıların sevincini anlayabildiğini, ancak coşkulu sevinç gösterilerini yanlış bulduğunu sözlerine ekledi. Federal Meclis Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz, "RBB-Inforadio"ya yaptığı açıklamada, Bin Ladin'in öldürülmesinden sonra Kuzey Afrika ülkelerinin unutulmaması gerektiğini belirterek, Tunus ve Mısır'ın, teröre başvurmadan barışçı şekilde çok daha fazla şey elde edilebileceğini gösterdiğini söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un, Taliban'a çağrıda bulunarak, El Kaide örgütünden uzaklaşmasını ve barışçı bir diyalog başlatmasını istemesini de olumlu karşıladığını ifade eden Polenz, bunun bölgede sağlanacak sürekli bir barış için önemli bir adım olduğunu kaydetti. Sosyal Demokrat Parti (SPD) Federal Meclis Grubu Başkan Yardımcısı Gernot Erler de, Deutschlandfunk radyosuna yaptığı açıklamada, Bin Ladin'in öldürülmesinin terörizme karşı mücadelede ağır bir darbe olduğunu, ancak belki daha önemli rol oynayabilecek siyasi süreçlerin unutulmaması gerektiğini söyledi. Kuzey Afrika'daki bir çok ülkenin, El Kaide örgütünün yardımı olmadan otoriter devlet başkanlarından kurtulduğuna işaret eden Erler, bunun tek bir kişinin öldürülmesinden daha güçlü bir şekilde El Kaide'nin zayıflamasına yol açabileceğini belirtti. -İNGİLİZ BASINI El Kaide terör örgütü lideri Usame bin Ladin'in öldürülmesi İngiliz basınında geniş yer aldı. Times gazetesi "Adalet yerini buldu", Guardian "ABD aradığı adamı buldu. Ama nasıl oldu da Bin Ladin bu kadar uzun saklanabildi", Independent "Bir Adamın Savaşı", Daily Mail "Obama Bin Ladin'in öldürülmesini canlı olarak izledi", Daily Telegraph "Karısının arkasında sinerek öldü", Financial Times "ABD Bin Ladin'in ölümüyle coştu" manşetlerini attı. Gazeteler operasyonun detaylarını ve El Kaide'nin geleceğine ilişkin yorumları içeren köşe yazıları yayımladı. Independent gazetesinin deneyimli muhabiri ve Bin Ladin'le mülakat yapan az sayıdaki gazeteciden biri olan Robert Fisk, "İhanete mi uğradı? Tabii ki. Pakistan, başından beri saklandığı yeri biliyordu" başlıklı yazısında, El Kaide liderinin muhtemelen hem Pakistan istihbaratının hem de ordunun ihanetine uğradığı görüşünü dile getirdi. "Bundan sonra birileri intikam saldırıları peşinde olacaktır'' uyarısında bulunan Fisk, ancak "Arap dünyasındaki kitlesel devrimlerin zaten El Kaide'nin siyasi olarak öldüğüne işaret ettiğini" kaydetti. Fisk yazısında şunları kaydetti: "Bin Ladin'in bizzat kendisi bana Arap dünyasındaki Batı yanlısı rejimleri, Mübarek ve Tunus'daki Bin Ali diktatörlüklerini yıkmak istediğini söylemişti. Yeni bir İslami halife yaratmak istiyordu. Ancak son bir kaç ayda milyonlarca Arap Müslüman ayaklandı ve şehit olmaya, ama İslam için değil, özgürlük ve demokrasi için can vermeye hazır olduklarını gösterdi. Bin Ladin, bu diktatörleri deviremedi, ama milyonlar başardı. Onlar halife de istemiyorlardı." "Peki Bin Ladin sağ yakalanamaz mıydı" sorusunu soran Fisk, şu yanıtı verdi: "Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA), özel kuvvetler ya da her kimse, kendisini öldürmeden yakalayamaz mıydı? Obama bin Ladin'in öldürülmesini 'Adalet' diye duyurdu. Eskiden, adalet uygun bir yargı süreci anlamına gelirdi. Mahkeme, duruşma, savunma. Saddam'ın çocukları gibi Bin Ladin de silahla öldürüldü." Bin Ladin'in sağ yakalanmak istendiğinin doğru olduğunu kaydeden Fisk yazısında, "Ancak bir yargılama süreci bin Ladin'den çok başkaları için daha fazla kaygı verici olacaktı. Sonuçta, Afganistan'ın Sovyetler tarafından işgal edildiği dönemde CIA'le bağlantılarından söz edebilir, İslamabad'da Suudi istihbaratının başındaki Prens Türki el Faysal'la görüşmesinin ayrıntılarını anlatabilirdi" ifadelerine yer verdi. El Kuds el Arabi gazetesinin genel yayın yönetmeni Abdülbari Atwan ise Guardian'da yayımlanan yazısında 1996'da görüştüğü Bin Ladin'in en büyük isteğinin şehit olarak ölüp cennete gitmek olduğunu ve bu isteğinin gerçekleştiğini yazdı. Bin Ladin'in korumasına olası bir baskında sağ ele geçmesini önlemek için kendisini öldürmesi talimatı verdiğini anımsatan Atwan, pazar gecesi düzenlenen operasyonda korumasının bu talimatı yerine getirdiği söylentilerinin de bulunduğunu aktardı. "El Kaide bundan sonra ne yapacak" sorununun yanıtını arayan Atwan, şunları kaydetti: "El Kaide yapılanması öyle bir evrim geçirdi ki, Bin Ladin'in ölümü örgütü derinden etkilemeyebilir. Bin Ladin ve yardımcısı Ayman el Zevahiri'nin başında olduğu piramidin yerini örgütle bağlantılı, başlarında birer emirin bulunduğu gruplardan oluşan bir ağ yapılanması aldı. Görev ve yetkiler de büyük ölçüde aşağı kademelere doğru yayılmış durumda. Böylece herhangi bir liderin yakalanması ya da öldürülmesi durumunda gruba yönelik darbenin asgaride tutulması hedefleniyordu. İşin ilginç yanı, bu yapılanmanın faydaları, Amerikan ordusu tarafından Afgan ve Arap mücahitlere Sovyet işgali sırasında öğretilmişti." Örgütün liderliğini üstlenmesi beklenen Zevahiri'nin Bin Ladin'den daha militan olduğunu kaydeden Atwan, hayatlarının büyük bölümünü firarda ve cihat savaşçısı olarak geçiren, aralarında Bin Ladin'in oğlu Saad'ın da bulunduğu, bazıları Batı'da yetişmiş yeni bir lider kadronun bulunduğunu belirterek, "Bin Ladin sonrası El Kaide'nin daha radikal ve 'simgeleşen şehidin' bayrağı altında daha bütünleşmiş bir yapı olma tehlikesi var" uyarısında bulundu. Times muhabiri Martin Fletcher da Bin Ladin'in öldürülmesinin ABD Başkanı Barack Obama'nın üzerindeki Afganistan'dan çekilmesi yönündeki baskıları arttıracağı yorumunu yaparak, "Bin Ladin öldü, El Kaide değil" uyarılarına dikkati çekti. Financial Times muhabiri Roula Khalaf da, "10 yıl önce Bin Ladin'in Arap dünyasında kahraman olarak görüldüğünü" belirterek, "ancak El Kaide'nin, bölgedeki Arap isyanlarıyla yenilgiye uğratıldığını, Obama yönetiminin Müslüman dünyayla uzlaşma arayışıyla da zayıflatıldığını" kaydetti.