Yeniçağ gazetesi yazarı Murat İde, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in askere moral ve destek amacıyla gittiği Hatay'daki Hassa üssüne alınmadığını söyledi.
"Kapı duvar.. Sebep? Sebep yok, kapıdan açılan telefonlar, cemaat kumpasının kurbanları Yörük Ali Paşa'nın, Ali Türkşen'in, yani silah arkadaşlarının devreye girmesi de, kapıyı aralatamadı.. Emir kesindi" diyen İde, "Emir olunca 'Eyvallah' dedi İYİ Parti Genel Başkanı.. 'Dert olmaya değil, moral vermeye geldik' diyerek, kapıdaki askerlere sarıldı, dua etti, başarılar diledi" ifadesini kullandı.
Murat İde'nin Yeniçağ'daki yazısı şöyle:
Pyd'li Salih Müslim Çek Cumhuriyeti'nde gözaltına alındı.. Ankara'da bir telaş, bir heyecan.. "Biz istedik yakaladılar..", "İadesini istedik, haber bekliyoruz..", "Terörist Müslim Türkiye'ye getirilecek.."
Bunlar onca sözden, onca başlıktan seçmeler.. İş öyle bir noktaya vardı ki, sanırsın, 1999'daki Öcalan operasyonu..
Ne olursa olsun, öncelikle şunu teslim edelim, bu adamın eşkıyası Türk askerine kurşun atıyor, bomba atıyor.. Türkiye'nin onu yargılama ve en ağır cezaya çarptırma hakkı var..
Var da, işi bir anda şova dökenlerin hesaba katmadıkları, 'hayatın gerçekleri' diye bir durum da var..
AKP hükümeti, Avrupa Birliği üyesi ülkeleri, bizi vuran terörü destelemekle itham ediyor.. Daha doğru bir deyişle, bu hayati gerçeğe işaret ediyor.. Öte yandan da, Avrupa Birliği üyesi bir ülkeden, bu şartlarda Salih Müslim'i Türkiye'ye teslim etmesini bekliyor..
Girişimde bulunulması, böyle bir beklenti taşınması normal.. Ama olabilirliği yokken, işi şova dökmeye kalkınca, Prag'dan gelen 'Serbest kaldı' haberiyle, olduğunuz yere çöküp kalıyorsunuz..
AB üyesi ülkeler arasında ilişkilerimizin görece daha az olduğu bir ülkede çıkması ayrıca incelenmeli, üzerinde düşünülmeli..
Türkiye'nin talebiyle gözaltına alındıysa neden iade edilmedi, üzerine kafa yormalı..
Falan ama benim merak ettiğim;
Düne kadar AB üyesi ülke liderlerinin Papa'nın huzurunda toplanmasına, 'Haçlı ittifakı kendini gösterdi' diyen Cumhurbaşkanı,
-Biz Gazze diye beklerken (!) Vatikan'a giden Cumhurbaşkanı,
Papa'ya telefon açıp da, 'Haçlı ittifakından' iadesi için ricacı olmasını istememiş mi?
"Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?" misali, durduk yere Vatikan'a giden Cumhurbaşkanı'nın, o ki, ittifak kurdurabilecek kadar güçlü bir Papa'yla, ricacı olacağı kadar da mı hukuku yok?
Anlamsız geliyor değil mi bu sözlerim.. Biri bana söyler mi, mevzunun neresi anlamlı ki..
Kapıları kitlemişler, gel hele...
Biliyorsunuz hafta sonu Hatay'daydık.. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İl ve İlçe Başkanlığı binalarını açtı..
Yoğun programda bir önemli durak da Hassa'ydı.. Cumartesi günü, Hassa'da pyd ile sınır teması kesilmemişti..
Programın aktörü eski İçişleri Bakanı ve bir siyasi partinin lideri olunca güvenlik mekanizması hızla devreye giriyor.. Bir konvoyla, riskli bölgeye gidilmesine itiraz geldi güvenlik açısından.. Ancak Meral Akşener, "Gidiyoruz" dedi, konu kapandı..
İyi de oldu.. Oradaki askerlerimize moral verme imkanı oldu.. Dokunma imkanı oldu.. Gelen her ziyaretçi güç katıyor Mehmetçiğe..
Ama.. Mevzunun bir aması var.. Genel Başkan'ın ziyareti öncesi gerekli hazırlıklar için bir gün önce parti yetkilileri, Hassa'daki Toplanma Merkezi'ndeydi.. Nizamiye'den girdiler, askerlerimizi ziyaret edip başarılar dilediler.. Zaten o ve onun gibi noktalara bu tür ziyaretler yapılıyor..
Vatandaşlardan, sivil toplum kuruluşlarına, belediyelerden siyasi parti temsilcilerine kadar birçok ziyaretçi geliyor oralara..
Elbette askerimizin günlük iş trafiğini etkilememek kaydıyla, ziyaret imkanı sağlanıyor..
Dedim ya, bir gün önce de İYİ Parti'den bir heyet, Genel Sekreter Yardımcısı Faruk Köylüoğlu ile birlikte Hassa'daydı..
Bir gün sonra Meral Akşener ile birlikte gittiğimizde ne oldu? Kapı duvar.. Sebep? Sebep yok, kapıdan açılan telefonlar, cemaat kumpasının kurbanları Yörük Ali Paşa'nın, Ali Türkşen'in, yani silah arkadaşlarının devreye girmesi de, kapıyı aralatamadı.. Emir kesindi..
Emir olunca "Eyvallah" dedi İYİ Parti Genel Başkanı.. "Dert olmaya değil, moral vermeye geldik" diyerek, kapıdaki askerlere sarıldı, dua etti, başarılar diledi..
Şimdi bakın, o merkezler ve çevresi tam bir film stüdyosu gibi.. Hemen yanıbaşında medya stüdyolar oluşturmuş..
Her gün çok sayıda ziyaretçisi var Mehmetçiğin.. Hele iktidar partisi milletvekilleri ya da yöneticileri eksik olmuyor..
Ve bu gerçeğe rağmen, Meral Akşener'in ziyaret isteğine 'Şov' diyen oldu biliyor musunuz?
Hiç demediler ki, "Siyasetçinin ziyareti şov ise, biz bu şovu her gün defalarca yapıyoruz".
Kaldı ki, ertesi gün de Cumhurbaşkanı geldi oralara..
Ama asıl mevzu ne biliyor musunuz? İktidar partisinin mensupları, bu işi şov olarak yaptıkları için, her gelenin de aynı kafada olduğunu sanıyorlar.. "Kişi kendinden bilir işi" misali..
Oysa, bu konuda doğaldır ki en yakın tanığım.. İçeri girilebilse, gazeteci arkadaşlar dışarıda kalacaktı..
Hatta isim vermeyeyim, bazı meslektaşlarımın, iktidar partisinden gelenlerle ellerini kollarını sallayarak girebildikleri halde, misafir Meral Akşener olunca, "Bizi almayabilirler, sizin araçlarda bize yer ayarlayabilir misin?" şeklindeki taleplerinden, beyaz yalanlarla kaçtım..
Çünkü Meral hanımın bu konuda kesin talimatı vardı, "Ben çocukları ziyaret edip hal hatır soracağım, dualarımı okuyup döneceğim.. Gazeteci kardeşlerimiz içeride olmasın.."
Eski bir İçişleri Bakanı, girişinde "İçişleri Bakanlığı Müşterek Görev Merkezi" yazan kapıdan giremedi..
Dilinde duası, yüreğinde vefasıyla kapıyı çalanları da kendileri gibi siyasi şov peşinde sananlar ve bu şova kananların marifeti..
Sayın komutan, biliyorum çok alıştınız ama, "Her gördüğünüz sakallı, dedeniz değil.."
Bilin istedim..
Anlat hemşerim...
Bugün bir otobüs çıkıyor yola.. İlk durağı Fethiye olacak..
Yarın ayrıntıları aktarırım.. Müsavat Dervişoğlu başkanlığındaki bir ekip uzun süredir hazırlanıyor.. Amaç, konuşturulmayanları konuşturmak, konuşulmayanları konuşmak..
Rast gelirseniz el sallayın.. "Anlat Hemşehrim Dertleşelim" otobüsü, sizin için yollarda..