Sağlık

Menepoz kemik kaybını hızlandırıyor

50 yaşın üzerindeki her 3 kadından birinde görülen iskelet yapısındaki kemik kaybının menopozla birlikte hızlandığı açıklandı.

20 Ekim 2009 03:00

50 yaşın üzerindeki her 3 kadından birinde görülen iskelet yapısındaki kemik kaybının menopozla birlikte hızlandığı açıklandı.

Osteoporoz ile Yaşam Derneği Başkanı Prof. Dr. Fatma Atalay, iskelet yapısındaki kemik kaybının, 40 yaşından sonra hızlandığını belirterek, "Hastalık 50 yaşın üzerindeki her 3 kadından birinde görülüyor ve menopozla birlikte kemik kaybı daha da artıyor" dedi.

Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi de olan Atalay, "20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü" dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında "kemik erimesi" olarak bilinen osteoporozun, kemik yoğunluğunun azaldığı ve kemik kalitesinin bozulduğu bir hastalık olduğunu, tüm iskeletin zayıflamasına yol açtığını ve özellikle omurga, kalça ve el bileğinde kırıklara yol açtığını söyledi.

Osteoporozun, kırık olmadığı sürece ağrı yapmadığı için sinsice ve sessizce ilerleyen bir hastalık olduğunu vurgulayan Atalay, yıllar içinde gelişen omurga kırıklarının, hastanın boyunda kısalmaya yol açtığını belirtti.

Atalay, bel, sırt veya kalçada ağrı duyulmasının, omurlarda ezilme ve çökmeye bağlı vücudun öne eğilmesinin, omurga, kalça ya da el bileğinde aniden kırık gelişmesinin osteoporozun belirtileri olduğunu ifade etti.

Osteoporozdan şüphe edilmesi halinde uzman hekim tarafından kişinin kas-iskelet sisteminin tam olarak muayene edilmesi gerektiğini, altta yatan başka bir hastalığının olup olmadığının araştırılması gerektiğini dile getiren Atalay, "Röntgen filmlerinde kemiğin yüzde 30 kaybı oluncaya kadar herhangi bir bulgu saptanamaz, filmlerde kemik zayıflığı saptandığında, hastalığın ilerlemiş olduğu düşünülür" dedi.

Atalay, erken tanı için "kemik dansitometrisi" denilen "kemik yoğunluk" ölçümlerinin yapıldığını söyledi. Kemik dokusunun, yaşam boyu devam eden yapım ve yıkım süreçleriyle canlılığını koruduğunu, çocukluk ve ergenlik dönemlerinden 30 yaşlarına kadar kemik yoğunluğunun artmaya devam ettiğini anlatan Atalay, kemik yapısının gelişiminde genetik faktörlerin yanı sıra hormonlar, besleme alışkanlığı, fiziksel aktivite ve güneş ışınlarından yeterli yararlanabilme gibi yaşam biçimiyle ilgili faktörlerin çok önemli rolleri olduğunu kaydetti.

Atalay, iskelet yapısındaki kemik kaybının 40 yaşından sonra yavaş yavaş artarak hızlandığına, hastalığın, 50 yaşın üzerindeki her 3 kadından birinde görüldüğüne ve menopozla birlikte kaybın daha da arttığına dikkati çekerek, hastalığın erkeklerde ve çocuklarda da görülebildiğini belirtti.

Araştırmalara göre, yaşam boyunca erkeklerin üçte birinin osteoporoza bağlı kırık riski taşığını ifade eden Atalay, "Sağlıklı bir erkekte kemik yoğunluğunun en önemli belirleyicisi testesteron hormonudur. Ayrıca ağırlık ve kütle kas gücünde azalma gibi faktörler de etkilidir. 60 yaş üzerindeki erkeklerde en önemli risk faktörü, düşük vücut ağırlığı, kilo kaybı, kaslarda güçsüzlük ve sigara kullanımı olarak görülmektedir" dedi.

Seks hormonlarının yetersizliği risk faktörü

Değiştirilebilen risk faktörlerinin bilinmesi ve zamanında önlem alınması halinde hastalığın ve buna bağlı kırıkların oluşmasının engellenebildiğini ifade eden Atalay, "Kalıtım, Asya ırkına sahip olmak, 50 yaşın üstünde olmak, ince vücut yapısı, hareketsiz yaşam, hastalık veya sakatlık durumu, kalsiyum ve D vitamininden yetersiz beslenme, güneş ışınlarından yeterli yararlanamama, aile öyküsü, seks hormonlarının yetersizliği (kadınlarda östrojen, erkeklerde testesteron), erken menopoz veya cerrahi menopoz, alkol ya da sigara kullanımı, kortizon, tiroit ve sara gibi bazı ilaçların kullanımı, ramatoid artrit ve şeker hastalığı, mide ya da bağırsak ameliyatı geçirmiş olmak ve fazla miktarda kafein, protein, sodyum ve fosfor tüketimi, hastalığın oluşumu için başlıca risk faktörleridir" diye konuştu.

Atalay, kırıkların meydana gelmesinde kemik yapısının ve yoğunluğunun çok önemli olduğunu belirterek, zayıf vücut yapısının, özellikle kalça ve diz bölgelerindeki kasların güçsüz olmasının, denge ve yürüme bozukluğuna yol açan hastalıkların, görme sorunlarının, uygun olmayan ev ortamının düşme riskini artırdığını söyledi.

Kemik mineral yoğunluğu artırılmalı

Kemik kütlesini en yüksek düzeylere çıkarabilmek için kemik mineral yoğunluğunun artırılması gerektiğini belirten Atalay, şunları kaydetti:

"Çocukluk ve gençlik döneminde egzersiz, kalsiyum ve D vitamininden zengin diyet, güneşten yararlanma önerilmektedir ve sigara kullanımından kaçınılmalıdır. Yetişkin dönemde kemik kaybını önleyebilmek için, kemik kaybını yavaşlatabilmek ve kasların gücünü artırmak amacıyla egzersiz programlarına yer verilmelidir. Hormon yetersizliği varsa takip edilmelidir. Kalsiyumdan yeterli beslenmeye özen gösterilmelidir.

Azalan kemik yoğunluğunun giderilmesi için, hormonal yetersizliği olan kadınlara östrojen tedavisi, erkeklere testesteron tedavisi başlanmalıdır. D vitamini ya da kalsiyum eksikliğinde bunlar giderilmelidir. Kemik yıkımını durdurmak veya kemik yapımını artırmak için osteoporoz tedavisine başlanmalıdır. Daha önce osteoporotik kırığı, kemik yoğunluğu çok düşük olanlar ile tedaviden yararlanamayan çok ileri yaştaki hastalar takip edilmelidir.

Hastaların, düşme risklerini en aza indirgeyecek çevresel faktörlerde değişiklik yapılmalıdır. Hastalar, ağrılarının giderilmesi, fiziksel kayıplarının ve gelişebilecek sakatlıkların önlenmesi amacıyla rehabilitasyon programlarına alınmalıdır."