Gündem

Memleketin hali ve yeniden Atatürk meselesi üzerine

Desen: Tan Oral

26 Eylül 2020 16:19

Ali Türer

Yaşadıklarımıza bakalım, birde muhalefetin gündemine göz atalım gelin bugün.

Sismik araştırma gemisinin peşine tam teçhizatlı dört savaş gemisi takıp Akdeniz'de petrol aramaya çıktık. Avrupa Birliği blöfü görüp yaptırım kararı vermek için gün belirleyince, tornistan edip Uluç Reisi bakıma çektik. Biz sorunları diyalogla çözme umdesine dönünce, Avrupa Birliği de yaptırım toplantısını erteleyiverdi. Sizce de bu savrulmada garip bir yan yok mu?

Reis işi biliyor. Dış politikada gözü kara milliyetçi hamleler yaptıkça, muhalefet arkasında hizaya giriveriyor, tecrübeyle sabit artık bu! Irak'ta, Suriye'de, Libya da böyle oldu. Ülkenin huzur ve istikrarına faydadan çok zarar getirecekmiş, Türkiye ile demokratik ülkeler arasındaki ilişkiler daha da bozulacakmış ne gam.

Şu son Akdeniz macerası da muhalefeti hizaya sokma girişimiydi aslında. CHP muhalefet hattını nerede kurdu: Milli çıkarlardan "taviz verdiniz" de. "Adaları ablukaya alın", "Boğazları Yunanistan'a kapatın" diyenler bile çıktı. Kamuoyuna, "iktidar milli çıkarları koruyamıyor, biz ondan daha şahin oluruz gerekirse" mesajı verdiler.

Cumhurbaşkanı çıkarılmaya değecek, kârlı doğal gaz yataklarının Akdeniz'de sadece Libya ve Mısır kıyılarında olduğunu, bunların da uluslar üstü petrol konsorsiyumları tarafından çoktan paylaşıldığını bilmiyor mu? Tek adam rejimi ile yönetilen Türkiye'nin başta Amerika, Fransa, Yunanistan olmak üzere komşuları arasında gerginliği böylesine tırmandırmasının altında yatanın gerçekten de Akdeniz'de Türkiye'nin haklarını savunmak olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Hal böyle olsaydı, öncelikle kıta sahanlığımızın üstünü ticari bölge olarak ilan etmek gerekmez miydi? Akdeniz'de hava atmaya, posta koymaya çıkacağınıza önce bunu yapaydınız, elinizi tutan mı var. Tabi bunun için, suları ticari olarak kullanabilecek akla, vizyona, donanıma sahip olmak lazım; bir de buna hazırlığınız olmalı. Lafla peynir gemisi yürümüyor, malum.

Peki burada Sol'un tavrı ne olmalıydı. Akdeniz fosil yakıt çıkarma paylaşımı üzerinden, halklar arasında düşmanlık tohumları ekildiği bir yer değil, barış gölü olmalı. Sol'a yakışan bu değil midir?

Reis, Akdeniz işini böyle diyaloga bağladı da sonra içeriye döndü.

Van'da askerler tarafından gözaltına alınan iki köylünün helikopterden atıldıklarını öğreniyoruz, getirildikleri hastanede tutulan tutanaktan. Hemen askeri hastaneye taşınmış köylüler.

MİT TIR'ları davasından yargılanan, kurşunlanan, canına kastedildiği için yurt dışına çıkmak zorunda kalan Can Dündar teslim olmadığı için, Türkiye'deki mallarına el koydu adalet dağıtmasını beklediğimiz mahkeme.

İçişleri bakanı Soylu, verdiği kararı beğenmediği için Anayasa Mahkemesi başkanına eleştiri hakkını kullandı da, ağzına geleni söyleyiverdi.

Öte yandan Türkiye'de Selefi örgütlerin iç savaş için silahlandığını cübbeli Ahmet Hocadan öğrendik, daha vahimi, devletin güvenlik birimleri de bizimle birlikte öğrendi.

Ülkede bunlar olurken bizim hem Ulusalcı hem Sosyalist muhaliflerimiz televizyon kanallarında neyi tartıştı biliyor musunuz? CHP İstanbul İl başkanı Canan Kaftancıoğlu neden Gazi Mustafa Kemal demiş de Atatürk dememiş! Sonra faturayı yetmez ama evetçi aydınlara çıkardılar yine.

Sorunun cevabı tek bir Mustafa Kemal olmamasında gizli belki de.

Milli Mücadeleyi örgütleyen, Kurtuluş Savaşının başarıya ulaşmasında, saltanatı kaldırmada, Laik bir Cumhuriyet kurmada öncülük eden, bilimi rehber edinmiş, Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmayı hedef bilmiş son derece pragmatik, rasyonalist bir Gazi Mustafa Kemal var önümüzde rol modeli olarak. Öte yandan aynı lider, siyasi birliği Türk etnik kültürü temelinde örmeye çalışmış, bu yolda ipleri elinde tutmak için her yolu mubah bilmiş, kiminin önünü kesmiş, kimi muhalifi ortadan kaldırmaktan çekinmemiş, Güneş Dil Teorisi, Türk Tarih tezi gibi akla ziyan tezler geliştirmiş.

İnsanın artısı da olur eksisi olur değil mi? Olağanüstü örgütleme, bütünü görme, insanları bir amaca yönlendirme, etkileme, yaratıcı düşünme kapasitesi olan, bu özellikleriyle toplumun hafızasında derin iz bırakmış tarihi bir tarihi şahsiyeti, böylesine basit bir tartışma konusu haline getirmek kimin işine yarar, ekmeğine yağ sürer düşünmek lazım. Üstelik bunu "Atatürkçülük" adına yapıyorsunuz!..

Müsaade edin de düşünmesini bilen insan, tarihi kişiliklere nasıl sahip çıkacağına özgür iradesi ile kendi karar versin. Hani demokratsınız ya, o bakımdan diyorum.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı başta Ayhan Bilgen, Sırrı Süreyya, Ahmet Tan başta olmak üzere sekseni aşan HDP'liye baskın yaptı, gözaltına aldı. Üzerinden altı yıl geçmiş Kobani olayları için operasyon başlatıldı. Hazırlığını anca tamamlamış öyle mi, diyeceksiniz ama olay o değil. Bu insanların çoğu, Kobani olayları ile ilgili soruşturma geçirdiler zaten. Galiba seçim yakın, iktidar gelecek seçimler için kendine göre önlem almaya çalışıyor. Bunun devamı gelir.

Bu partinin kadrolarının önemli kısmı içeride zaten, Cumhurbaşkanı adayı Demirtaş'ın eşi, her hafta Diyarbakır'dan kalkıp Edirne'ye gidiyor ziyaret için. Demirtaş'ın Siyasi mücadelesinin faturasını, ailesine de ödetiyor iktidar.

Biz Kürt sorunu deyince, "Kürtler bu ülkede hangi hakkı kullanamıyor ki" diye tepki gösterenler var. "Türkiye, Türkün olacak" ısrarının bugün ülkeyi nasıl bir çıkmaza sürüklediğini hala göremiyorsa bu insanlar, onlara söyleyecek sözümüz yok artık.

Şu Dersimler, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları, Trakya olayları, Türk-Kürt kavgası olmasaydı, bu ülke siyasi İslamcıların eline kalır mıydı? Bugün Avrupa'nın demokratik ülkeleri arasında yerini alan, ekonomik, sosyal, kültürel zenginliğiyle göz kamaştıran bir ülke haline gelmez miydi Türkiye?

Bunu bir düşünün.