SADAT Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi, Birleşmiş Milletler’in (BM) 2021 ve 2023 yıllarında, “SADAT’ın ambargoyu delerek 5 bin Suriyeliyi Libya’da eğittiği ve silah transfer ettiği” iddiasına yer verdiği raporları hakkında “Ciddi kanaate varsalardı bize yaptırım uygularlardı” dedi. Tanrıverdi’nin konuya ilişkin açıklamalarını köşesinde aktaran Sözcü yazarı Saygı Öztürk, ilgili raporların bir yaptırım gücü olmadığını belirttikten sonra “Ancak bu raporların başta Uluslararası Ceza Mahkemesi ve diğer uluslararası mercilerce kanıt olarak kullanıldığı dikkate alındığında ülkemiz adına endişe etmemek elde değil” diye ekledi.
Saygı Öztürk bugünkü yazısında, BM’nin 2021 yılına ait 548 sayfalık rapor ile 2023 yılına ait 289 sayfalık raporda Türkiye’nin hangi tarihte hangi nakil vasıtası ile silah ambargosunu ihlal ettiğine ilişkin bilgilerin aktarıldığına dikkati çekti.
Tanrıverdi: Bizim Libya’da bir faaliyetimiz olmadı
Birleşmiş Milletler raporuyla ilgili olarak Öztürk’e konuşan SADAT Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi şunları söyledi:
“Rapora 30 gün içinde cevap verilmesi istenmişti. ‘Libya’da böyle bir faaliyetimiz yoktur’ diye cevap verdik. Kaynak olarak bir profesör ve bir internet sitesi gösterilmiş, bizim cevabımız üzerine BM den ‘Her ne kadar SADAT iddiaları reddetse de SADAT’ın Libya’da faaliyette bulunduğu düşünülmektedir’ deniliyor. İstenilirse mal varlıklarını dondurma, seyahati engelleme getirebilirler. Ciddi kanaate varsalardı bize yaptırım uygularlardı. Örneğin WAGNER Grubu (Rus hükümeti, paralı asker grubu) ile ilgili bilgi ve belgelere ulaşmışlardı. Şirketimiz Afrika’ da Ortadoğu’ da önemli iş geliştirmeleri yapıyor. BM’i kullanıyorlar. Ayağına basıyoruz o nedenle bizi karalamaya gidiyorlar. Bizim Libya’da bir faaliyetimiz olmadı. Olsaydı bunu WAGNER de olduğu gibi belgelerler ve yayınlarlardı.”
BM uzmanlar paneli raporunda Türkiye’ye yönelik isnatlar
“BM tarafından uluslararası kamuoyu ile paylaşılan bu raporların doğrudan bir yaptırım gücü yok. Ancak bu raporların başta Uluslararası Ceza Mahkemesi ve diğer uluslararası mercilerce kanıt olarak kullanıldığı dikkate alındığında ülkemiz adına endişe etmemek elde değil. Ulusal çıkarlar için bir şeyler yapmaya çalışırken ülkemizi zora sokacak adımlardan, uluslararası alanda itibarımızı zedeleyecek, olumsuz hukuksal sonuçlar doğurabilecek faaliyetlerden uzak durmak gerekiyor” değerlendirmelerini aktaran Öztürk’ün köşesinde aktardığı, Birleşmiş Milletler (BM) uzmanlar paneli raporunda Türkiye’ye yönelik isnatlar da şöyle:
“1. Avrasya Denizcilik Şirketi tarafından işletilen ve Türk askerleri eskortluğundaki Tanzanya bandıralı “Çirkin” isimli geminin BMGK’nın 1970 sayılı kararının 9’uncu maddesinde öngörülen ambargoyu ihlal ederek yasaklı askeri materyali Libya’ya götürdüğü (paragraf 69),
- Türkiye’nin 23 Ekim 2019 tarihinde ASELSAN Koral Elektronik Muharebe Sistemini Libya’ya götürdüğü ve bu şekilde silah ambargosunu ihlal ettiği (paragraf 76)
- Türkiye’nin 17 Ocak 2020 tarihinde 6 MİM-23 ve Korkut Hava Savunma Sistemlerini Libya’ya götürdüğü ve bu şekilde silah ambargosunu ihlal ettiği (paragraf 76),
- Türkiye’nin 27 Ocak 2020 tarihinde Roketsan UMTAS Anti-tank Savunma Sistemlerini Libya’ya götürdüğü ve bu şekilde silah ambargosunu ihlal ettiği (paragraf 76),
- Türkiye’nin 21 Mart 2020 tarihinde FNSS ACV-15 muharebe aracını ve Fırtına toplarını Libya’ya götürdüğü ve bu şekilde silah ambargosunu ihlal ettiği (paragraf 76),
- Türkiye’nin 19 Nisan 2020 tarihinde TAI Anka SİHA’ları Libya’ya götürdüğü ve bu şekilde silah ambargosunu ihlal ettiği (paragraf 76),
- Türkiye’nin 27 Mayıs 2020 tarihinde STM Kargu-2 Mühimmatı ile silah ambargosunu ihlal ettiği (paragraf 76),
- Türkiye’nin 18 Temmuz 2020 tarihinde Roketsan T-122 Sakarya ÇNRA’yı Libya’ya götürerek silah ambargosunu ihlal ettiği (paragraf 76),
- Türkiye’nin 9 Ekim 2020 tarihinde 120 mm Havanları Libya’ya götürerek silah ambargosunu ihlal ettiği (paragraf 76).
Yazının tamamını okumak için tıklayın.