Yaşam

Mehmet Sadık Öke: Atatürk ile Latife Hanım 'kadın' konusunda ters düştü

Latife Hanım'ın yeğeni Mehmet Sadık Öke, Atatürk'le Latife Hanım arasındaki kadına karşı bakış açısındaki farklılıları değerlendirdi

12 Mart 2012 15:44


HÜLYA KARABAĞLI - T24/Ankara

Latife Hanım'ın yeğeni Mehmet Sadık Öke, Mustafa Kemal Atatürk'ün "Kadınların en önemli görevi analıktır" sözleri için "Mustafa Kemal’in kadınlara seçilme hakkını daha geç tarihlerde vermesi, ‘harem’ eğilimi ile paralellik taşımaktadır" dedi.

Öke, Çankaya Köşkü'nde kadın konusunda Atatürk ile Latife Hanım arasında derin ayrılıklar olduğunu bu nedenle tartışmalar yaşandığını dile getirdi. Atatürk'ün dünya koşullarına uymak için "devrim yasaları"na imza attığını öne süren Öke, Latife Hanım'ın "kadınlar bir toplumun temeli. Kadınlar olmadan toplumsal reform olmaz" sözlerine dikkat çekti.

“İslam’da kadın hareketinin üç öncüsü Hz. Muhammed, Mustafa Kemal ve Tayyip Erdoğan’dır” diyen Mehmet Sadık Öke, “Atatürk’ün kadınların statüsü, güçlü eğitimi ve Medeni Kanun düzenlemeleri, Kuran ve peygamberin uygulamalarıyla çelişmez” yorumuna bulundu.

Atatürk’ün yaptığı kadın devrimlerinin ilk tohumunun 1400 yıl önce atıldığını söyleyen Öke, “Mustafa Kemal’in yaptığı, 1400 yıl önce çok geri bir toplumda yapılan reformun aslında bir adım ileri götürülmesinden ve peygamberin getirdiği uygulamanın doğal uzantısından başka bir şey değildir”.

Mehmet Sadık Öke’nin 2 binli yıllarda şiddetten korumak için yasa çıkarılan kadını tarihi süreçle T24’e değerlendirdi.
 
ERKEK EGEMEN YANLIŞINI DÜZELTTİ: Mustafa Kemal’in getirdikleri kadınların yeni statüsü ve güçlü eğitimi hatta Medeni Kanun çerçevesinde modern evlenme ve boşanma ile ilgili uygulamalar temel prensip olarak dinle, Kuran ve peygamberin uygulamalarıyla çelişmez. Hatta tamamlar. Peygamber sonrası orta çıkan erkek egemen kabile mantığı yanlışlığını düzeltir.

KIZ ÇOCUKLARININ DİRİ DİRİ ÖLDÜRÜLMELERİNİ KALDIRDI: Muhammed, Arap toplumunun cahiliye devrinde kız bebeklerin diri diri gömülerek öldürülmesi uygulamasını kaldırmıştır. Günümüzde çağ dışı denilen iki kadın şehadetin kabul edilmesi ve mirastan yarım pay almaları sağlanmıştır. Kadını yok sayan Arap zihniyetine karşı önemli reformlardır.

DÖRT EVLİLİK SAVAŞ SONRASI AÇ KALMASINLAR DİYE. Dört kadın alma, savaş sonrası şartlar değerlendirildiğinde kadının sokakta aç, sefil  kalmaması ve isteği dışında kullanılmaması için köleliğin ekonomik düzen olduğu bir toplumda, köle cariye statüsünden eş statüsüne geçişini aile birliği ve toplumsal huzuru sağlamaya yöneliktir. Peygamberin ölümünden sonra, büyük reformların anlamı Arap ileri gelenleri tarafından erkek egemen anlayış içinde erozyona uğratılmış ve kadını ikinci sınıf gören bir anlayış içinde sıkışıp kalmıştır.

ANKARA HÜKÜMETİ İÇİN CASUSLUK YAPAN KADIN: Osmanlı’dan Cumhuriyete geçişte savaştı sırtında mermi taşıyan askere yiyecek vermek için cepheye giden ve Ankara hükümete için casusluk yapan kadın ne yazık ki;  savaş sonrasında hak ettiği değeri görememiştir. Mustafa Kemal bu hastalıklı düşünce yapısını oradan kaldırmak için adım atmıştır.

TÜRK KADINI MODELİNİ LATİFE HANIM’DA TANITTI: Eşi Latife Hanım’ın şahsında olması gerektiğini düşündüğü Türk kadını modelini  toplumuna tanıttı. Mustafa Kemal’in kadınların sosyal hayattaki rolü ve eğitimi konusunda sadece üç önemli düşünce aktarımı olması ilginçtir. Böbrek tedavisi için Vahdettin’in yaveri olarak yaptığı Avusturya-Almanya gezisi sonrası Karsbath da yazdığı notlar. 1923’de evlendikten sonra İktisat Kongresi’ndeki konuşması. 1925’de kadının eğitimi ve çalışma hayatına katılımıyla konuşması.

ERKEKLER EĞİTİLMELİ: Latife Teyzem, toplumsal reformların emirle olamayacağını, ‘Emirle devrim olur ama emirle evrim olmaz’  diyerek kadın önce eğitilmelidir ama önce erkek eğitilmelidir demiştir. Mustafa Kemal buna karşı çıkmış, ‘Kadının en büyük görevi analıktır. İlk terbiye verilen yer ana kucağı olduğuna göre bu görevin önemi anlaşılır’ demiştir. Latife Hanım için anne olmayı en büyük görev görmek doğru değildir. Hele kadını kadının kendisi ve geleceği için değil de evlatlarının geleceği düşüncesi üzerinden eğitme düşüncesi kabul edilemez. Kadın ileride toplumu geliştirecek erkek evlatları için değil kendileri için eğitilmeli. Toplumu kendileri ileri götürmelidir” demiştir. 

KADIN HAKLARI GEÇ VERİLDİ: İtalyan büyükelçisine ülkesindeki kadın haklarını sorduğunda ‘gayet iyidir eş ve anne olarak çok mutlular’ yanıtı alınca, Latife Hanım, “Ne kadar da geri bir ülkeniz varmış’ diyebilmiştir. Ona göre kadın toplumun temelidir. Bu sebeple reformlar kadını kölelikten kurtarmadıkça milletin esaretten kurtulması nihai olarak imkansızdır. Mustafa Kemal’den daha ileri bir noktadadır. Mustafa Kemal’in bu düşünceleri kadınlara seçilme hakkını daha geç tarihlerde verme, ‘harem’ eğilimi ile paralellik taşımaktadır.

LATİFE HANIMIN MİLLETVEKİLLİĞİ ADAYLIĞI: Kadının çalışma hayatına aktif katılımının evlilik analık görevlerini aksatmayacak bir şekilde son derece büyük öneme haiz olduğunu söylemesi milletvekilliği seçimlerine yansımıştır.Latife Hanım’ın adaylığına “Ben Meclis’e kadın milletvekili bulabilirim. Ama evime ikinci bir Latif bulamam’ sözleriyle gerçekten çok da hoş ve romantik olarak belirtmiştir. Bu onun bir erkek ve bir koca olarak düşüncelerinin ipucudur. Eşinin çalışmasını istememektedir. Mustafa Kemal 1924 de karısını dinleyip onu Meclise soksaydı yani hakların verildiği 1934 yılına kadar daha sağlam bir toplumsal mutabakat bu konuda olabilir miydi?

KISKANÇ VE HAREM EĞİLİMİ: Yakın arkadaşı Fatih Rıfkı Atay’ın  aktardığı gibi kıskanç bir erkek olması “Neredeyse harem eğiliminde olması” sebebiyle ve hatta Hüsrev Gerede bu konuda, “Aslında  kadınlara oy hakkı vermeyi istemezdi ama ikinci dünya savaşı öncesi gelişen dünya  şartları karşısında verdiğini söylemiştir’. Bu gün bu düşüncesi hemen hiç tartışılmamakta yok sayılmaktadır. Ancak şuna özellikle dikkat edilmelidir. Bunu istemese bile yapılması gerekeni yapma eğilimi olmazsa olmazıdır.

ALFABE DEĞİŞİKLİĞİ TOPLUMSAL TRAVMA YARATTI: Cumhuriyet’in belki de en tartışmalı uygulaması olan alfabenin değişikliği ile dilde reform uygulaması bu gün bizim eski yazıları ve dinimizi aslından okumamızı ve idrak etmemizi anlama algılamamızı engellemiştir. Bunun yeni bir devletin kuruluş ideoloji çerçevesinde tartışılması doğaldır. Ancak,geçmişi ile bağları zayıflamış temelinden koparılmış uzun vadede milli birlik ve beraberliği ile ilgili toplumsal travmalar yaşaması muhtemel bir deneydir. Ne yazık ki sosyal konularda laboratuarda bir hafta da deney olmaz. Bu gün yapılmaya çalışılmakta olan eğitimde reformdur. Bu çabalar takdir edilmelidir.

İMAM HATİPLER KOLEJ AYARINA GETİRİLMELİ: İmam hatipler meslek okulu olmaktan çıkarılmalı. Müfredatları yenilenmeli. En iddialı kolej ayarına getirilmeli. Düz okullar da isteyen öğrencilere  daha fazla dinin anlamı ve felsefesi eğitimi verilmeli. Böylece belki de 90 yıldır ilk defa hacsız, hocasız şeyhsiz şıhsız insanlar dini anlayabilir.