Kültür-Sanat

Mehmet Güreli, 'Zamboni Sokağı'nı anlattı: Kaybolmuş aşklar ve yitirilmiş dostlar arasında 40 yıllık bir yolculuk

Albümde sanatçıya Jehan Barbur, Eda Baba gibi isimler eşlik ediyor

12 Haziran 2017 12:51

Müzisyen kimliğinin yanı sıra yazar, film yönetmeni, oyuncu ve ressam Mehmet Güreli, bir önceki albümünden 10 yıl sonra altıncı albümü ‘Zamboni Sokağı’ albümünü yayınladı. Güreli, "Gençken Mary diye bir kadına aşıktım. Bir türlü kavuşamamıştık. Daha sonra o Bolonga’ya gitti ve orada yaşama veda etti. O dönem yaşadıklarımı Görkem Yeltan’a anlattım. O da Bologna’ya gittiğinde bu şiiri kaleme aldı. Görkem ona çok güzel bir renk kattı. O Zamboni’ye uzanan bir hikaye haline geldi. Albüme de Zamboni Sokağı dedik. O şarkı beni Cihangir’deki bir sürü kaybolmuş aşklar, yitirilmiş dostlar arasında 40 yıllık bir yolculuğa götürdü" diye konuştu.

Karar gazetesinden Işıl Çalışkan'ın Mehmet Güreli ile yaptığı söyleşi şöyle:

Zamboni Sokağı’nın nerede olduğunu öğrenmek için Google taraması yaptığımda İtalya’nın Bologna şehrinde bir sokak ismi çıkıyor. Sokağın sizin için önemi nedir?

Sokağın benim için anlamı çok farklı oldu. Gençken Mary diye bir kadına aşıktım. Bir türlü kavuşamamıştık. Daha sonra o Bolonga’ya gitti ve orada yaşama veda etti. O dönem yaşadıklarımı Görkem Yeltan’a anlattım. O da Bologna’ya gittiğinde bu şiiri kaleme aldı. Görkem ona çok güzel bir renk kattı. O Zamboni’ye uzanan bir hikaye haline geldi. Albüme de Zamboni Sokağı dedik. O şarkı beni Cihangir’deki bir sürü kaybolmuş aşklar, yitirilmiş dostlar arasında 40 yıllık bir yolculuğa götürdü.

Kimse Bilmez ‘Hatırla Sevgili’ ile popüler oldu. Yıllar geçmesine rağmen eskimeyen bir parça olduğunu kanıtladı. Sebebini neye bağlıyorsunuz?

Aslında mesele biraz da duyma alanıyla ilgili. Sen o mercilerde dolaşmıyorsan senin şarkını o kesim bilmiyor. Ama o dizi öne geçen bir yapımdı ve yönetmenin ağırlıklı seçimiyle çok doğru bir yerde kullanıldı. Ve bunu tekrar ettiler. Tekrar edilince de insanlar duydu. Birçok dizide kullanıldı bu şarkı. Birini görmeyen diğerini yakalıyor. Benim albümlerimde de olmadığı için Kimse Bilmez’i bu albüme aldım. Artık evine dönsün istedim şarkı. Şarkının dinlenme oranının 25 milyon olduğunu öğrendim.

Albümde Van Gogh için de şarkı var. Bunu nasıl anlatırsınız?

Van Gogh bitmeyen bir adam. Onun mektuplarını takip ederek Güney Fransa’yı dolaşabilirsiniz. Bizim için de aynı şey geçerli. Kalkıp Arjantin’de bir film yapmak istiyorum mesela. Orada aradığım şeyi bulacakmışım gibi geliyor nedense. Beni tanıyan biri ‘Arjantin’de ne işi var?’ diyebilir. Bu bir temennidir her zaman bulamazsın. Van Gogh şarkısı için birileri ‘Ben Van Gogh’u tanımıyorum bana bir şey ifade etmiyor’ diyebilir. Ya da şarkıyı dinleyip Van Gogh üzerine inceleme yapıp bir gün o konuda bir şeyler yapan birileri çıkabilir. Ben de her dakika birilerinden bir şey öğrendim. O kadar kitap okumak laf olsun diye yapılan işler değil.

Albümdeki bazı şarkıların 20 yıllık olduğunu söylemişsiniz. Müzikal anlamda nasıl dönüşüme uğradılar?

Bazıları 20 yıllık evet. ‘I Love You’ mesela eski bir şarkı. Defne Sandalcı yazdı. Bir tanesi Salah Birsel’in sözleri. Bir Gazel Sevilere diye. Şiirin Fransızca çevirisinin başlığında Une Ballade Contre Les Amours yazıyor. Ama ben onu Türkçe söyledim. Hatta Salah Birsel’i dinlemesi için konserime çağırmıştım. Beni dinlemeye gelmişti. Benim dayım olduğu için özel olarak davet etmiştim. Dost gibi bir dayıydı o. Benim için çok özel bir insan. Ondan çok şey öğrendim. Ustamdır benim. O nedenle bu şarkı beni çok duygulandırır. Müzikal güncelleme yapmadım hiçbirine. Melodinin neresi beni çağırıyorsa oraya gidiyorum.

Şarkılarınızda kendinize ait bir tür oluşturdunuz ve buna ‘Cihangir Müziği’ dediniz. Cihangir müziğini nasıl tanımlarsınız?

Ben hayatım boyunca Cihangir’de yaşadım. Aldığım ses hep Beyoğlu, Tünel oralarda yaşadığım şeyler. Dinlemeye başladıkça çoğalıyor tabii başka yerlere gidiyor. Dinlediğim çok adam var. Ancak müziğime yansımıyor. Mesela Elvis, Bach, The Beatles, Bob Dylan, Bill Evans dinlerim. Ama benim müziğimin bunlarla hiç ilgisi yok. Benim böyle tuhaf bir tarafım var. Bir şeylerin devamı yok bende. Bir tür film çekiyorum. Ertesi gün bambaşka bir şey yapıyorum. Şarkılar da aslında birbirine çok benzemiyor. Albümlerde de farklılıklar var. Çalıştığım kişilerde de öyle... Bu albümde yepyeni insanlarla çalıştım; aslında eski albümlerin devamı gibi ama çok farklılıklar var. Albümdeki düzenlemeleri Fırat İkisivri yaptı. Onun tarzı da albüme karıştı ve çok güzel bir yol aldık.

"Bir yerlere göndermedir aslında hayat"

Her alanda eserler üretiyorsunuz. Peki sanatı toplumla ilişkisi açısından değerlendirmenizi istesek?

Dünyada tek başına yapılan hiçbir şey yok. Mutlaka komşun, bakkalın ya da sokakta biri farkındadır senin ne yaptığının. Sen hiç tanımadığın bir sevgilin için bir mektup yazmış gibi hikâye yazabilirsin. Bir yerlere göndermedir aslında hayat. Ama toplum için dersek eğer toplumu çok sınırlarız. Ben daha geniş bakmaya çalışıyorum. Okyanuslara açılmak, gökyüzünde uçmak. Oralarda seni yakalarlarsa yakalasınlar. Toplum için deyince sadece dar bir çevreyle sınırlanıyor. Sadece o ülkenin, o insanların, o çevrenin seni yakalaması işin en makbul kısmı değil bence. Ama bunun için de popüler ve mutlaka herkesin yakalayacağı bir şey yapmak değil.

"Rus veya Arjantin edebiyatı diye ayırmam"

Daha çok müzisyen kimliğinizle ön plandasınız. Ressam, yazar, yönetmen kimliğiniz de var. Bu sanat dalları birbirini nasıl destekliyor?

İnsan hiçbir şeyi tam olarak bilmiyor aslında. Hayat seni sürüklüyor ve hepsinden bir şekilde etkileniyorsun. Benim merak alanım çok geniş galiba. Bundan kaynaklanıyor. Ben sahici işler yapmayı seviyorum. Bir şeye tutunuyorsam, tutkulu bir ilişkiye geçiyorsam onun her şeyiyle ilgileniyorum. Laf olsun diye bir şeye bakmıyorum. Belki de bütün büyü burada. Edebiyat diyorsan evet Rus ya da Arjantin edebiyatı diye ayırmıyorum. Hepsiyle ilgiliyim ama bazıları ağır basıyor. Yazarlar kişisel olarak çıkıyor ortaya ve ben onlarla başka bir dünya kuruyorum. Müzik de öyle. Binlerce müzik biliyorum ama içinden dinlediğim sayı 10, 20 tane. Bazen 50’ye çıkıyor bazen azalıyor...