Sabah gazetesinin başyazarı Mehmet Barlas, çatışmasızlık sürecinin sona ermesinin ardından Akil İnsanlar Heyeti temsilcileri ve kendilerine “Barış Akademisi” diyen aydınların yayımlamalarını eleştirdi. “Söz konusu bildirilerin bir etkisi olmayacağını silah bırakma konusunda bir etkisi olmayacağını” iddia eden Barlas, “bu tür bildirilere imza atanlar veya toplu açıklamalara katılanlar, yaptıkları çağrıların kopartacağı gürültüyü beklemek ve egolarını cilalamak yerine, bu çağrıların kimin üzerinde yönlendirici etki yapabileceğini hesap etseler herhalde daha doğru olur...” ifadelerini kullandı.
Mehmet Barlas’ın Sabah gazetesinde “Barış çağrıları sadece bunları yapanları etkiler” başlığıyla yayımlanan (5 Ağustos 2015) yazısı şöyle:
Bu gök kubbe altında söylenmemiş söz yoktur... Savaş, barış, özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi konulardan herhangi birisini Google'a yazın... Binlerce özdeyiş çıkar karşınıza. Aynı şey "Terörizm" için de söz konusudur.
Bütün mesele bu kavramlara hangi yandan baktığınıza bağlıdır... Eğer terörizmi siyasetin bir aracı olarak gören kesimdenseniz, size göre demokrasiyi ve istikrarı "Devlet terörü" tehdit etmektedir. Terörün ve şiddetin egemen olduğu dönemlerde "Barış" için yayınlanan bildirilere de, bu tür farklı eğilimler yansır...
Hep aynı durum
Meşru siyasetle terörizmi aynı kefeye koyan türdeki bildiriler barışın yolunu açacak yerde, bildirilerde imzaları olanlarla olmayanlar arasındaki kavgaları başlatır. Bu durumun defalarca tekrarlandığını, bitmez tükenmez gerginliklerle dolu siyasal yaşamımızda sürekli görmüş olmamıza rağmen, birileri bu tür bildirilerle siyasete yön verebilecekleri yanılgısından hiç kurtulamazlar. "Aydınlar" ya da "Akiller" olarak kendilerini niteleyenlerin imzalarını taşıyan son bildiriler dolayısıyla aynı gerginliklerin yaşandığına bir kez daha tanık olmaktayız.
Kimi etkiler ki?
Bu tür bildirilere imza atanlar veya toplu açıklamalara katılanlar, yaptıkları çağrıların kopartacağı gürültüyü beklemek ve egolarını cilalamak yerine, bu çağrıların kimin üzerinde yönlendirici etki yapabileceğini hesap etseler herhalde daha doğru olur...
Düşünün ki Kürt seçmen tabanına dayanan HDP'nin yöneticileri "Biz silahlarınızı bırakın desek bile PKK bunu dinlemez ki" içerikli açıklamalar yapmaktalar... Daha ötesi var mı? Abdullah Öcalan'ın "Silahları bırakın" diyerek yaptığı çağrılar bunların üzerinde etkili mi oldu?
Herkes eşit mi?
Türkiye coğrafyasının önemli bir bölgesinde güvenlik güçlerine tuzaklar kuran, kentleri kana bulayan terörizme karşı, ülkenin bütünlüğünü ve toplumun güvenliğini korumaya çalışan devletin ve hükümetin, kendileri ile PKK'nın aynı kefeye konulduğu ve "Silahlar karşılıklı bırakılsın" denildiği bildirileri ve çağrıları ciddiye alması mümkün müdür?
Nitekim son bildiriler ve çağrılar da, bunları seslendirenler üzerindeki lehte ve aleyhteki tepkilerden başka hiçbir etki yaratmadı. Çünkü olay, hem iç hem de dış kaynaklı gelişmelere dayalı karmaşık bir yapıda... Ortadoğu'da haritaların yeniden çizildiği bir geçiş döneminin bizim siyasi coğrafyamıza da yansımasını izlemekteyiz...
Bir küçük anı
Tribünlerdeki amatörlerin gizleyemedikleri taraflılıklarını bildirilerle ve açıklamalarla seslendirmeleri, bu arenadakileri ne kadar etkiler ki?
Yıllar önce Turan Güneş gazetedeki odama girdi... "Vehbi Koç'la Sakıp Sabancı kavga etmişler, bizim mahallenin bakkalı aralarını bulacakmış" dedi. "Ne demek istiyorsunuz Turan Bey" diye sorduğumda elindeki gazetenin manşetini gösterdi bana... Manşette Başbakan Bülent Ecevit'in ABD ile Sovyetler arasındaki gerginliği gidermeye çalışacağı şeklinde bir haber vardı.