Mehmet Altan*
Bu çağın hemen başında patlak veren 2001 ekonomik krizinin medya teknesini de nasıl devirdiğini görmüştük…
İflaslar nedeniyle medya şirketleri teker teker TMSF'ye devredilince devlet en büyük medya patronu oldu.
Ve basında kitlesel işsizlik dönemi başladı.
2001 yılı boyunca işten çıkarılanların sayısının 3 bine ulaştığı tahmin ediliyordu.
Zaten daha sonra da o işsizlik illeti medya çalışanlarının peşini hiç bırakmadı…
***
Bir yandan da medya üzerindeki baskılar mutadı üzere devam etti.
2002 yılında Makedonya'nın Ohri kentinde yapılan Uluslararası PEN Kulüpleri Federasyonu'nun 68. Kurultayına sunulan bir raporda "Türkiye'de anlatım özgürlüğünün endişe verici boyutlarla kısıtlandığı ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nde 456 yazar ve gazete hakkında dava açılmış olduğu" belirtilmekteydi…
***
Merkezi Amerika'da bulunan Gazetecileri Koruma Komitesi'ne göre de dünyada en çok gazeteci hapseden ülke Türkiye idi.
Komiteye göre 1993'te 74, 1994'te 86, 1995'te 78, 1996'da 37, 1997'de 29, 1998'de 27, 1999'da 18 gazeteci hapisteydi.
Askeri vesayetin baskısı medyanın üzerinden hiç eksilmiyor, tutuklamalar rekorlar kırıyordu.
Türkiye'nin 15 Temmuz rejimi ertesinde bu rekorunu çok ileri boyutlara taşıyacağı o günlerde henüz bilinmiyordu.
***
İşsizlik, baskı yanında ölümler de hiç şaşmadan düzenli ve sürekli kapıları vurmaya devam ediyordu:
Nezih Demirkent, Abbas Parmaksızoğlu, Ahmet Kabaklı, Turhan Gürkan, Saim Kavur, Faruk Yener, Engin Bilginer, İslâm Çupi, İbrahim Özkan, Necati Cumalı ve Berin Nadi 2001 yılında aramızdan ayrıldı.
Bir önceki yıl yaşama veda edenlerin listesi çok daha kalabalıktı:
Semih Günver, Mengi Ertel, Mustafa Eremektar, Ferruh Doğan, Prof. Mina Urgan, Zeyyat Selimoğlu, Kemal Sunal, Cenk Koray, Faruk Kenç (90); Ahmet Raif Ertem; Alim Şerif Onaran; Ahmet Kaya, Ergun Köknar, Necmi Rıza Ayça, Odhan Baykara, Mücahid Beşer, Mete Bilginer, İbrahim Çamlı, Oğuz Öngen, Mithat Perin, Cemal Işın…
Türkiye'de sahneden ayrılanlarla, sahneye girenler sürekli değişiyor ama baskı ve sıkıntı hiç değişmiyordu.
***
2002 yılını gözden geçirirken hapisteki gazeteci sayısının tartışma yarattığını da anımsadım.
Basın Konseyi, 1 Ocak 2001'de hapiste olduğu resmi kayıtlarda görülen 39 gazeteciden sadece birinin "gazetecilikle ilgili eylemler" nedeniyle hapsedildiğini iddia ediyordu.
Konsey başkanı Oktay Ekşi, "Kemal Evcimen adındaki o gazetecinin hapiste olduğunu saptadık. 2'si hakkında yapılan yargılamanın adil olup olmadığından kuşku duyduk. 9 gazeteci hakkında yeterli bilgi sahibi olamadık. Kalan 27 gazeteci elimizde bulunan bilgilere göre gazetecilik dışı eylemlerden tutuklu veya mahkûmdur," demekteydi…
Belli ki ana mecra dışındaki yayın organlarında çalışan, düzenin hedefe koyduğu gazeteciler basın kuruluşları tarafından bile "gazeteci" sayılmıyordu.
Basın kuruluşları devletin bir parçası gibi çalışıyordu.
***
Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın yıllıklarına geri döndüm:
"'Düşünce özgürlüğü' başlığı altında ele alınan haklara yönelik engelleme ve ihlaller 2002 yılında da yoğun biçimde sürdü. Yetkililerin 'devlet politikası' olarak belirlediği argüman ve uygulamaları eleştiren kişi ve kurumlar keyfi gözaltılarla, tehditlerle karşılaştılar, yargılandılar.
İnsan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütü temsilcileri başta olmak üzere, 'devlet politikalarının' dışında görüşleri savunan kişiler; bu kişilerin örgütlendiği dernek, sendika, siyasal partiler ve yayın kuruluşları 2002 yılında da DGM ve cezaevleri tehdidi altında faaliyetlerini sürdürdüler. Olağanüstü hâl bölgesinde, düşünce özgürlüğüne yönelik engellemeler devam etti.
Çok sayıda kitabın, gazetenin, müzik kasetinin olağanüstü hâl bölgesinde dağıtılması, satılması ve yayınlanması yasaklandı."
***
"Kürt sorununun kamusal alanda tartışılması, dile getirilmesi düşünce özgürlüğü kategorisine giren hakların yoğun biçimde ihlal edilmesine neden olmaya devam etti.
Kürt sorunu telaffuz edildiği her yerde 'ulusal çıkar ve güvenliği tehdit edici bir unsur' olarak algılanarak, 'sakıncalı' bulunan konuşmalar, yazılar ve haberler 'cezalandırıldı'.
23 Haziran 2001 tarihinden itibaren 14 ay boyunca yayımlanan Yedinci Gündem gazetesi hakkında açılan ve yıl içinde sonuçlanan davalar sonucu gazetenin sahibi Hıdır Ateş ve Yazı İşleri Müdürü Hünkâr Demirel hakkında toplam 270 milyar 550 milyon TL para cezası verildi, ayrıca gazetenin de toplam 299 gün süreyle kapatılması kararlaştırıldı. Yazı İşleri Müdürü Hünkâr Demirel hakkında 25 Eylül ve 9 Ekim günlerinde İstanbul DGM'de sonuçlanan davalarda, TCY'nin 169. maddesi uyarınca toplam 8 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Ceza para cezasına çevrilmedi ve Demirel hakkında yurtdışına çıkış yasağı kondu.
2002 yılında, daha önceki yıllarda olduğu gibi düşüncelerini açıkladıkları, resmi görüşe uymayan düşünceler dile getirdikleri için siyasal partiler, hükümet dışı kuruluşlar, gazeteciler, yazarlar ve sanatçılar üzerindeki baskılar sürdü."
***
Bu ülke sanki hep "aynı günün" içinde yaşıyor. 2O yıl öncesinden söz ediyoruz ama bugünden söz eder gibiyiz...
Zaman geçiyor, insanlar ölüyor, iktidarlar değişiyor, dünya başka yerlere gidiyor ama biz hep aynı sefaleti yaşıyoruz.
Nasıl sıkıştıysak bu hiç değişmeyen "uğursuz gün"ün içine, bir türlü kurtulamıyoruz.
Yüz yıl önceyi de anlatsak, 20 yıl önceyi de anlatsak, bugünü de anlatsak hep aynı korkunç hikâyeyi anlatıyoruz.
-----
Kapak Görseli: Layers (Pixabay)
* P24'ten alınmıştır.