Mehmet Altan*
Bir siyasal iktidar, mevcudiyetini borçlu olduğu anayasal düzene karşı darbe yaptığı vakit kaçınılmaz bir biçimde çıkışı şiddette aramak zorunda kalır.
Demokrasiye ve hukuka dönmesi yargılanması anlamına geleceği için artık sürekli daha fazla suça ve o suçlarla ilgili şikâyetleri durdurmak için de daha fazla baskıya yönelir.
Bu şiddeti ve baskıyı sağlayabilmek için de elindeki devlet imkânlarının hepsini kullanır. Kendi varlığıyla devletin aynı manaya geldiğini iddia ederek bütün muhaliflerini ‘hainlikle’ suçlamaya başlar.
Sonu, bir toplum için hiçbir zaman iyi bitmeyen korkunç bir sarmaldır bu.
Bu talihsizliği yaşamış ülkelerin anayasalarına ‘direnme hakkının’ konması da bu nedenledir.
***
Biz kendi anayasal düzenine, yargısına, hukuksal yapısına alenen darbe yapan bir sivil iktidara ilk kez şahit oluyoruz.
Namusu ve şerefi üzerine ‘tarafsızlık’ yemini edip, seçimde partisine oy toplamak için sahaya inen ve seçim yaklaştıkça bunu daha da pervasızca yapacağını açıklayan garip ve ürkütücü tavrı da ilk kez görüyoruz.
Sürekli suç işleniyor, anayasa ihlal ediliyor.
Ve çıkmaz koyulaştıkça da sokağa çıkıp temel hak ve özgürlüklerini kullanmak isteyenleri yok etmeye kılıf hazırlayan İç Güvenlik Yasa Tasarısı gibi yöntemlerle resmi şiddetten medet umma çaresizliği artıyor.
***
Resmi şiddetin yükselişini AKP kadrolarının söylemlerinden de izlemek mümkün.
Geçenlerde maalesef kendisi de hukukçu ve akademisyen olan AKP Genel Başkan yardımcılarından biri şöyle söylüyordu:
“O sebeple bakın ki, AK Parti’nin hasımları, muhalifleri, aynı zamanda Türkiye’nin hasımlarıdır, Türkiye’nin muhalifleridir.
Hiç şaşmaz. AK Parti’yi destekleyenler, AK Parti’den memnun olanlar da Türkiye sevdalıları, Türkiye’yi sevenler, Türkiye’yi destekleyenlerdir.”
AKP ile devleti özdeşleştirme girişimleri bu sözler.
AKP muhaliflerini ‘vatan haini’ ilan etmenin ön hazırlıkları.
***
Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan AK Parti Grup Başkanvekillerinden biri ise demokrasiyi inkâr konusunda başkan yardımcısı hukukçuyu biraz daha solladı…
İç Güvenlik Yasa Tasarısı’na CHP, MHP ve HDP’nin karşı çıkmasını şöyle değerlendiriyordu.
“Bu yasa anarşi ve terörizmi önlemek için yapılmış en önemli yasalardan biridir. HDP buna karşı çıkıyor olabilir ama demokratik bir partiyseniz, buna karşı çıkamazsınız. CHP olarak buna karşı çıkamazsınız. Buna kim karşı çıkar? Kötü niyetliler karşı çıkar. Ülkeyi karıştırmak isteyenler karşı çıkar. Bu yasaya insan hayatına kastedenler karşı çıkar. Bu yasaya teröristler karşı çıkar. Bu yasaya vatan hainleri karşı çıkar.”
Türkiye muhalifleri, Türkiye hasımları, vatan hainleri…
AKP’nin yönetim kadroları, resmi şiddet uygulamasından bir önceki durağa gelmiş bulunmakta…
17-25 Aralık sürecinde AKP’nin mahkemeden kaçma çaresizliği ve zavallılığı işi bu noktaya getirdi, belli ki güçleri yeter ise daha da öteye götürecekler…
İdamı geri getirip muhaliflerini idamla tehdit etmeye başlarlar ise buna da şaşmayın… Bu yolun gittiği yer orası.
Benim size önerim, AKP yöneticilerinin size saçma sapan hezeyanlar gibi gözüken sözlerine dikkat etmeniz, o sözler bilinçli bir şekilde devlet şiddetinin taşlarını döşüyor.
***
Adamları yurt içinde her farklı düşünceyi ‘Türkiye düşmanlığı ya da vatan hainliği’ ile suçlama çıldırmışlığı içinde kaybolmuşken, resmi şiddeti meşrulaştırma gayretlerinin baş mimarı olan Erdoğan da aynı üslubu yeryüzü parlamentolarına yaygınlaştırma eğilimi içindeydi.
Amerika’nın yanı başındaki Meksika’da yaptığı konuşmada, bir yandan Amerika’da öldürülen üç Müslüman’la ilgili Amerika’nın Müslüman kamuoyunu kışkırtırken, bir yandan da Türkiye’de Zaman ve STV’ye yönelik göz altılarla ilgili olarak ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’e 2 Şubat’ta mektup yollayan 88 Kongre Üyesi Amerikalı milletvekiline ‘kiralık’ demekten çekinmedi.
“Sayın Obama niye susuyorsun, Biden niye susuyorsun, Kerry niye susuyorsun?
Ama Türkiye ile ilgili sana 80 tane kiralık kişi buluyorlar, bir mektup gönderiyorlar, Türkiye’nin aleyhine kalkıp orada kampanya yürütüyorsunuz.”
Gözlemciler Washington’daki Kongre üyelerine ‘kiralık’ denmesinin herkesi şok ettiğini belirtiyorlar.
Garip olan bunları söyleyen Erdoğan’ın yalnızlığına ve ABD yönetimi ile ilişkisinin bitmesine şaşması ya da bunu anlamaması:
“Obama’yla ilk göreve geldiği dönemde aram çok iyiydi. Hatta biliyorsunuz bizi ‘Beyaz Ev’ denilen yerde ailece ağırladılar. Orada birebir toplantılar yaptık. Bütün bu görüşmelerden sonra baktık mesele anlayamadığım şekilde farklı gelişmeye başladı.”
Erdoğan, AKP’nin parti programını açıp okusa, bir de bugünkü duruşlarına baksa, olup biteni de, Obama’yı da anlardı.
***
Türkiye’de biri ‘AKP’li olmak, AKP’ye oy vermek, Türkiye’ye hasımlıktır, Türkiye’ye muhalifliktir’ dese…
Bir diğeri de iç güvenlik yasa tasarısını desteklemek ‘vatan hainliğidir’ diye topa girse…
Bir yabancı ülkenin cumhurbaşkanı da parlamentodaki milletvekillerinin ‘kiralık’ olduğunu söylese… ‘Erdoğan niye susuyorsun, Zirve Katliamı’nda öldürülen üç Hıristiyan’ın katilleri serbest geziyor, niye sesini çıkarmıyorsun” diye nutuk atsa…
AKP, ‘darbe’ iddialarıyla ağlaşarak ortalığa dökülürdü.
Rezili çıkmış ikiyüzlülüğün her türlüsünün sergilendiği ‘yeni’ bir dönem bu…
***
Siyasal iktidar, resmi şiddeti artırarak bulaştığı suçlardan yargılanmasının önünü kesmeyi tasarlarken, vahşet de dalga dalga yayılıyor…
En fazla da kadınlar üzerinde…
Gencecik bir kızımızın Tarsus’ta başına gelen korkunç felaketin gerisinde patolojik manyaklık kadar ortamdaki şiddeti meşrulaştıran yaklaşım da var.
Siyasal İslam kadını inkâr edip yok sayıyor çünkü…
Kadın cinayetlerindeki artışın tesadüf olmadığı ortada.
***
AKP’nin resmi şiddeti azdırma gayreti, bütün toplumla birlikte, barış sürecini sürdürdüğü Kürt siyasetinin de tepkisini çekiyor.
KCK yöneticileriyle yaptığı görüşmeye ilişkin kamuoyuna bilgi veren HDP İmralı Heyeti’nin son yazılı açıklamasında ne deniyordu?
“AKP’nin tüm uygulamalarının ise devletin ve toplumun demokratikleşmesiyle çeliştiği tespiti yapılmıştır.
Bunun en son örneğinin Meclis’e sevk edilen İç Güvenlik Paketi olduğu, bu paket ile AKP’nin tüm toplumsal muhalefeti tamamen sindirmek istediği belirtilmiştir.
İç Güvenlik Paketi’ni çıkarmanın müzakere sürecini de tehlikeye atacağı, paket zihniyetinin müzakereye gelmeme zihniyeti olduğu net olarak ifade edilmiştir.
Bu anlayışın demokratikleşme yerine, daha fazla otoriterleşme anlamına geleceği ifade edilerek, demokratikleşmeyi ortadan kaldıracak bu anlayışın ise kabul edilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
Sivil toplum örgütlerinin ve Türkiye halkının büyük bir kesiminin, bu pakete karşı tepki göstermesinin anlamlı olduğu, pakete karşı tüm demokratik çevrelerin mücadele birliği içerisinde olmasının önemli olduğu vurgulanmıştır.
AKP’nin otoriterleşmeyi esas alan iç güvenlik paketleri yerine demokratikleşmeyi esas alan yasal düzenlemeleri Meclis gündemine getirmesi gerektiği belirtilmiş, AKP’nin kendi seçim çıkarları peşine düşmek yerine, tüm halklarımızın demokratik geleceğini ilgilendiren konularda somut çalışmalar yapmasının önemine değinilmiştir.”
***
Bir siyasal iktidar mevcudiyetini borçlu olduğu anayasal düzene karşı darbe yaptığı vakit kaçınılmaz bir biçimde çıkışı şiddette aramak zorunda kalır.
Devlet şiddetinin gittikçe yükseldiğini, seçimleri AKP’nin kazanması halinde ise korkunç boyutlara ulaşacağını göreceğiz.
Bütün hazırlıklarını yapıyorlar.
Sözleri, hazırladıkları yasaları, her gün yeniden anayasayı ve yasaları fütursuzca çiğnemeleri, yaklaşmakta olan belanın gittikçe kuvvetlenen sinyalleri.
Zaman, hep birlikte buna karşı durma zamanıdır.
*Bu yazı gazete360.com'da yayımlanmıştır.