*Mehmet Altan
Demokrat Parti’nin freni kopmuştu, muhalif basını susturmak, yandaşları zenginleştirmek için elinden geleni yapıyordu. Akıldan, mantıktan, sağduyudan eser kalmamıştı.
O günlerdeki durumu daha önce de anlatmıştım:
“Tirajı düşük olan gazetelere, tirajı yüksek olan gazetelerden daha çok veya aynı ölçüde ilan verilmiştir.
Resmî ilanlarda Zafer gazetesinin aldığı miktar 500-900 bin Lira arasındadır. İzmir’de rekor Yeni Asır’da, İstanbul’da da Havadis’tedir.
1959 Ağustosundan itibaren tiraj ve abone esasına göre yürürlüğe giren kararname de kötüye kullanılmış, tiraj ve abone sayısı göz önünde tutulmaksızın DP organı gazeteler birinci kategoriye, DP’yi destekleyenler ikinci kategoriye, tarafsızlar üçüncü kategoriye alınmış, Ulus, Dünya ve Yeni Gün gazetelerinin adları ilan listesinden çıkarılmıştır.
Daha sonra Yeni Sabah’ın da ilanları kesilmiştir.
Resmî ilanlar kesildikten sonra özel ilanların da verilmemesi için genel müdürlere telefon edildiği tespit edilmiştir.
Kâğıt tahsisi konusunda da yine DP’yi tutan gazetelere, tirajlarına göre büyük ölçüde kâğıt verildiği, tarafsız ve muhalif gazetelere ise bu alanda çok hasis davranıldığı, hatta Kim dergisinin 1958 Temmuzunda kâğıdının kesildiği anlaşılmıştır. Muhalefeti tutan gazeteler ve tarafsız basın kâğıt darlığı yüzünden tirajını kısmak zorunda kalmıştır.”
***
5 Ocak 1958 tarihinde Nadir Nadi, Cumhuriyet’te duruma tepki gösteriyordu:
“... Bazı gazetelerden önemli kısıntılar yapılmış, bazılarına daha müsamahalı davranılmış, bir kısmının ilan gelirleri ise arttırılmıştır, özel ilanların bu şekilde dağılışı, insana ister istemez, Hükümetçe basın hakkında yeni bir ceza ve mükâfat usulü denendiği hissini veriyor. Muhalif ve partisiz gazetelerin ilan gelirlerini kısmak suretiyle bunları ya hizaya getirmek ya da adım adım kansızlığa sürükleyerek bir gün yaşayamaz hale gelmelerini sağlamak, övücü gazetelere de kucak açarak bol bol ilan dağıtmak gibi bir zihniyeti doğrusu biz bugünkü iktidara yakıştıramıyoruz. Bu kararname vatandaşın basına karşı güvenini sarsacak, onu ileride artık hiçbir takdir yazısına değer vermez edecektir. Her bakımdan yanlış olan bu kararnamenin bir gün yürürlükten kaldırılacağına biz eminiz. Bütün dileğimiz, bu kararname ile tehlikeye giren hürriyetlerin o güne kadar bütün bütün ortadan silindiğini görmek felâketine uğramamamızdır.”
***
Bütün bu çıldırmışlık, “varlığını herhangi bir kurum ve kuruluştan aldığı para yardımıyla sürdürebilen, bunun için de kendine yardım edenleri körü körüne savunan besleme basını” ihya ederken, itiraz edenleri yok etmek içindi.
Daha sonraları bu yaşananlardan alınan derslerle Basın İlan Kurumu Yasası çıkarıldı. Basının yeniden iktidarların gadrine uğramasının engellenmesi amaçlanıyordu.
***
Günümüzdeki gelişmeleri izlerken daha önceleri çok geniş şekilde anlattığım Demokrat Parti iktidarındaki baskı yöntemlerini anımsadım.
Çünkü günümüzde sadece tüm dönemlere parmak ısırtacak bir “Besleme Basın” yaratılmakla kalınmadı bir de Basın İlan Kurumu eliyle partizanlığın şahı yapılmaya başlandı.
Örneğin, Basın İlan Kurumu’nun (BİK) 2019’dan beri resmi ilan ve reklam vermediği, son olarak da 22 Ağustosta ilan hakkını tümden iptal ettiği Evrensel’e yönelik uygulama bu kez Anayasa Mahkemesi’nce (AYM) kabul gördü.
Halbuki aynı Anayasa Mahkemesi, BİK'in Evrensel, BirGün, Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri için aldığı ilan kesme cezalarına dair 10 Ağustosta verdiği ihlal kararının gerekçelerinde, basın ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini, bunun yapısal sorunlardan kaynaklandığını söylemiş ve bunun için Meclis’e bilgi verilmesine hükmetmişti.
Basın ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine vurgu yapan AYM, ayrıca “Basın İlan Kurumu kararlarının düzenleme amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlenmiştir” demişti.
Anayasa Mahkemesi bu kararla, resmi ilan ve reklam kesme cezalarına ilişkin koşulların çerçevesinin çizilmesi, belirli bir açıklık ve kesinlikte olan ifadelerle kanun maddesinin şekli ve maddi yönden yeniden düzenlenmesi gerektiğini ve BİK’in değerlendirmeleriyle ilgili sistematik sorun olduğunu belirtmişti.
***
Demokrat Parti hükümetinin son dönemlerdeki faşizmi ve baskıyı inanılmaz boyutlara çıkarması ve basını boğması, altmış yıl önce Basın İlan Kurumu’nun kuruluş nedeni olmuştu…
Yıl 2022…
Şimdi besleme olmayan basını, Basın İlan Kurumu eliyle yok etme girişimi var…
Daha geçen gün Kemal Kılıçdaroğlu:
“Basın İlan Kurumu, basın infaz kurumuna dönüşmüştür. 31 Ocak 2020 tarihinden bu yana Yeni Asya’ya tek bir ilan verilmiyor.
Evrensel’e tek bir ilan verilmeme kararı aldılar. Sizin ödediğiniz vergileri havuz medyasına aktarıyorlar” diye haykırıyordu.
***
Basın İnfaz Kurumu…
Siyasal iktidarlar hangi korkunç işlere bulaşıyorlar ki özgürlükten bu kadar korkar hale geliyorlar?
Niye bu ülkede iktidarlar bir türlü doğru dürüst yönetemiyorlar?
Neden hep baskıdan medet umuyorlar?
Siyasetin kromozomlarındaki metastaz yapan bu vahim hastalığı herhalde derinliğine araştırıp bir çare aramıyor bu toplum.
Yoksa niye hep aynı baskıları defalarca yaşayalım?