Gündem

"Meğer bizim Kadri baş FETÖ'cüymüş, haberimiz yok"

Gürsel'in 92 ByLock kullanıcısı ile irtibatlı olduğu iddia ediliyordu

11 Nisan 2017 11:19

Hürriyet yazarı Sedat Ergin,  "PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP-C'ye müzahir olduğu" iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, 92 ByLock kullanıcısıyla irtibatlı olmakla suçlanan Cumhuriyet yazarı Kadri Gürsel ile ilgili olarak "Meğer bizim Kadri baş FETÖ’cüymüş, haberimiz yok" dedi. 

Ergin, "Kadri Gürsel’in de avukatlığını yapan, ülkemizin önde gelen ceza hukuku otoritelerinden Prof. Köksal Bayraktar, savcının bu suçlama kalıbını ceza hukukunun 'masumiyet karinesi' ve 'kişi güvenliği' ilkeleri açısından son derece tehlikeli buluyor" diye yazdı. 

Sedat Ergin'in "Meğer bizim Kadri baş FETÖ’cüymüş, haberimiz yok" başlığıyla yayımlanan (11 Nisan 2017) yazısı şöyle:

Geçen salı günü Cumhuriyet gazetesi ve Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında hazırlanan iddianameye süratle göz gezdirirken tuhafıma giden pek çok noktadan biri, gazeteci Kadri Gürsel ile FETÖ/PDY örgütü arasında yoğun bir iletişim trafiğine dikkat çekilmesiydi.

Toplam 19 sanık arasında FETÖ/PDY mensupları ile en yoğun iletişimi olan kişi olarak Kadri Gürsel görünüyor. İddianamede, Gürsel’in 92 ByLock kullanıcısı şüpheli şahıs ve ayrıca haklarında FETÖ/PDY terör örgütünden dolayı soruşturma bulunan 21 kişiyle “iletişim kaydı” bulunduğu yazılı. Bu durumda, FETÖ örgütüne yardımcı olmakla suçlanan Kadri Gürsel’in (92+21) toplam 113 FETÖ şüphelisiyle iletişimde bulunduğu sonucu çıkıyor. Kendisinin bu irtibatlarına ayrılan yer toplam 306 sayfalık iddianamede yaklaşık 11 sayfa tutuyor.

* * * 

Kadri Gürsel’i tanımasam bu iddiayı belki bir ölçüye kadar ciddiye alabilirdim. Milliyet gazetesinde 2005-2009 yılları arasında beş yıla yakın bir süre kendisiyle çok yakın mesai yaptım, sonrasında da hukukumuz aynen devam etti. İnsan olarak tanımaktan, birlikte çalışmaktan kıvanç duyduğum bu arkadaşımın dünya görüşünü, hayata bakışını çok iyi bildiğimi iddia edebilirim. Gülen cemaatine olan kategorik olumsuz bakışını da çok iyi bildiğim biri o. Ayrıca, bazı liberal ve solcu gazeteci yazarların yaptığı gibi geçmişte cemaat ile flört etmedi, onlarla arasına kalın bir duvar çekti.

Neyse ki Gürsel, geçen hafta Silivri Cezaevi’nde kendisini ziyaret eden Eskişehir CHP Milletvekili Utku Çakırözeraracılığıyla kamuoyuna ilettiği bir açıklama ile duruma açıklık getirdi. İddiaları olduğu gibi reddetti ve savcının neye dayanarak bu suçlamada bulunduğu konusunda mantıklı bir tahminde bulundu.

Gürsel’in hatırladığı, 2014 yılında Gülencileri hedef alan toplu tutuklama dalgasının başladığı bir dönemdeFetullahçı olduğunu düşündüğü kişilerden –kendisini harekete geçirmek üzere- cep telefonuna yüzlerce SMS mesajının gelmiş olmasıdır. O dönemde televizyonda program yapan aktif bir gazeteci olduğunu hatırlatan Gürsel, “Bu kısa mesajlar irtibat olarak görülmüş olabilir. Ama ben onlarla asla irtibata geçmedim. Cevap bile vermedim. Değişik meslek ve yörelerden bu kadar insanla benim irtibatlı olmam hayatın akışına da aykırıdır” diyor açıklamasında.

Meslektaşımızın şüphelendiği bir diğer husus, sosyal medyada 350 bin dolayındaki Twitter takipçileri arasında bulunabilecek ByLock kullanıcısı/FETÖ şüphelisi kişilerin kendisinin paylaşımlarını “retweet” etmiş olmalarını savcının bir “irtibat” gibi kabul etmiş olmasıdır.

Gürsel, buradan hareketle, yargıya çağrıda bulunarak “Kamuoyunu yanıltmak yerine, bu hatlar ile isnat edilen irtibatın niteliğini açıklasınlar. Telefon mu ettiler, SMS mi attılar, retweet mi yaptılar. Ben mi onları aradım” diye soruyor.

* * * 

Buradaki sorun yalnızca Kadri Gürsel’in meselesi değil. Her vatandaşın meselesi. Sosyal medya üzerinden gönderdiğiniz bir mesaj tanımadığınız kişiler tarafından paylaşılıp çoğaltılabilir. Attığınız bir tweet mesajını gıyabınızda paylaşanlar arasında cep telefonuna ByLock programı indirmiş olanlar varsa, bu sizin de FETÖ ile bağlantılı olduğunuz anlamına mı gelir? Türkiye’de ByLock kullananların sayısının 200 binin üstünde olduğunun tahmin edildiğini unutmayalım. Aynı durum cep telefonunuza gelen SMS mesajları açısından da geçerli. Bu yolun açılması halinde Türkiye’deki bütün vatandaşları bekleyen tehlike, tanımadığınız kişiler tarafından cep telefonunuza gönderilen SMS mesajlarının günün birinde bir suç isnadı olarak aleyhinize kullanılabilmesi ihtimalidir.

Öyle anlaşılıyor ki, savcıların sosyal medyayı kullanan her vatandaşı, edilgen bir konumda aldıkları mesajlar üzerinden suçlayabilmesi artık hukuken rutin bir egzersize dönüşmektedir.

Kadri Gürsel’in de avukatlığını yapan, ülkemizin önde gelen ceza hukuku otoritelerinden Prof. Köksal Bayraktar, savcının bu suçlama kalıbını ceza hukukunun “masumiyet karinesi” ve “kişi güvenliği” ilkeleri açısından son derece tehlikeli buluyor:

“Gıyabınızda cep telefonunuza bir mesajın gelmesi, sosyal medyaya gönderdiğiniz mesajınızın paylaşılması ya da elektronik posta hesabınıza bir e-mail’in düşmesi ve bu iletişimin ByLock kullanan bir şahıs tarafından yapılması sizin açınızdan hiçbir cezai sorumluluk doğurmaz. Hatta bir ByLock’cu telefonunuzdan sizi arayabilir ve siz telefonunuzu açıp ‘alo’ diyebilirsiniz; o kişiyi dinleyip konuşabilirsiniz de... Burada önemli olan nokta suç kastının bulunup bulunmadığıdır. Suç kastının bulunması için sizin o kişinin ByLock kullandığını bilmeniz, ayrıca sizinle kurulan iletişimin yasadışı ByLock faaliyeti ya da suç örgütünün faaliyeti ile ilgili olduğunun da farkında olmanız gerekir. Ancak o zaman suç kastı oluşabilir. Kadri Gürsel’in durumunda bunların hiçbiri yoktur.”

Burada her vatandaşın başına gelebilecek tehlikeli bir yöneliş söz konusu olduğu için iddianamede karşıma çıkan bu meseleyi özellikle büyüteç altına yatırmak istedim.