Türk basınının temel sorunun 'düzeysizlik' olduğunu söyleyen gazeteci Erdal Güven, "gözünüz ticarette, kulağınız siyasetteyse kendi ağzınızı kendiniz bağlamışsınızdır zaten" dedi.
Kuruluşundan itibaren emek verdiği Radikal’den ayrılmasından sonra pazar günü Taraf’ta yazmaya başlayan gazeteci Erdal Güven, Medya eleştiri sitesi Medya Günlüğü’ne verdiği söyleşide merkez medyanın Gezi olaylarındaki tutumunu sert bir şekilde eleştirdi.
Erdal Güven, "Merkez diyebileceğimiz medya gazetecilik açısından nicedir irtifa kaybediyordu zaten, Gezi direnişi sırasında yere çakıldı" dedi.
Medya Günlüğü'nde yer alan söyleşi şöyle:
Medyanın Gezi olayları sırasındaki tavrı çok eleştirildi, hatta alay konusu oldu. Sizin değerlendirmeniz nasıl?
Süleyman Demirel'in meşhur bir MİT eleştirisi vardır. Der ki, “MİT her gün size Afrika'da hangi kabile hangi kabileden kaç kişiyi öldürdü diye haber verir ama Ankara'da altınız oyulur, darbe hazırlanır haber vermez.”
Bir iki istisna hariç aynı öyleydi medyanın durumu Gezi direnişinde.
O istisnaları ve kabaca 'yandaş' diye anılan gazete ve tvleri bir kenara bırakırsak merkez diyebileceğimiz medya gazetecilik açısından nicedir irtifa kaybediyordu zaten. Gezi direnişi sırasında yere çakıldılar.
İlginçtir, Gezi direnişi henüz başlamamıştı, KONDA'dan Bekir Ağırdır, bir tv programında, elindeki verilere dayanarak Türkiye'de medyaya güvenenlerinin oranının yüzde 20'yi bulmadığını söylemişti. Aynı araştırma bugünlerde yinelense hiç kuşku yok ki tek haneli bir rakam çıkar ortaya.
Gezi direnişi, patlak verdiği günden itibaren neresinden bakarsanız bakın Türkiye için 'dünyanın en önemli haberi'ydi. Merkez medya burnunun ucundaki haberi görmeyince, görmezden gelince bu güvensizliğin üstüne bir de öfke bindi.
Dolayısıyla eleştirileri de, alayları da fazlasıyla hak etti merkez medya.
Genel kanı, medya patronlarının hükümetle ilişkilerini bozmaktan korktukları yönünde...
Her şeyden önce eleştiriye, muhalefete fazlasıyla tahammülsüz bir başbakanımız var. Bu tahammülsüzlük hükümetin ve AKP'nin söylem ve icraatına da yansıyor ister istemez. En fazla 'pay' da medyaya düşüyor.
İkincisi, merkez medya patronları yayıncılık dışı işlerle de uğraştığı için hükümetle, AKP'yle ve tabii herkesten önce Başbakan Erdoğan'la arayı iyi tutma, hiç olmazsa amiyane tabirle 'papaz olmama' kaygısından sıyrılamıyor.
Böyle bir kaygıyla özgür yayıncılık ne kadar yapılabilir? Yapılabildiği kadar. Nihai tahlilde, televizyon olsun, gazete olsun sadık kalınması gereken şey haberdir, siyasi ya da ticari hassasiyetler değil. Bu doğrudan saptıysanız, yolunuzu kaybettiniz demektir.
Merkez Türk medyası Gezi olaylarından hangi dersleri çıkarmalı?
Merkez medyanın çıkarması gereken çok ders var ama mevcut yapısıyla o dersleri çıkarması da, uygulaması da zor. Nedeni çok basit: Gözünüz ticarette, kulağınız siyasetteyse kendi ağzınızı kendiniz bağlamışsınızdır zaten.
Medya değil ama medya çalışanları çıkaracaktır ders bütün bu olup bitenlerden. Çıkarıyorlar da zaten. Çünkü, gazetelerin, televizyonların değil gazetecilerin, televizyoncuların ahlakı olur.
Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız.