Yaşam

Meclisin en eski çalışanı emekli oldu TBMM (A.A)

02 Ekim 2011 14:32

-Meclisin en eski çalışanı emekli oldu TBMM (A.A) - 02.10.2011 - Meclisin en eski çalışanı, 44 yıllık çalışma hayatını tamamlayarak emekli oldu.    Mecliste uzun yıllar stenograf olarak çalışan İsmail Düzgün Özgör, Tutanak Müdürlüğünden emekliye ayrıldı. Emeklilik öncesi Tutanak Müdürü olan Özgör, Meclise nasıl girdiğini ve 44 yıllık çalışma hayatını anlattı.  ''Mecliste stenograf olan babamı 1967 yılında kaybettiğimde henüz 18 yaşındaydım ve liseyi daha bitirmemiştim. Babam öldüğünde 37 yaşındaydı. Onun ölümünün ardından Kanunlar Kararlar Müdürlüğüne daktilo memuru olarak işe başladım, 2 yıl sonra açılan sınava girerek babam gibi ben de stenograf oldum'' diyen Özgör, belki de ''baba mesleği'' olduğu için  işini hep severek yaptığını, uzun çalışma saatlerine rağmen hiç şikayet etmediğini anlatıyor.  Özgör, çalışma hayatında zor bir rekora da imza attı, 1967 yılında Ferruh Bozbeyli ile başladığı kariyerine 15 Meclis Başkanı sığdırdı. ''Kaç senatör ve milletvekili tanıdığı'' sorusuna, ''Sayı vermem zor. Kiminin ismi, kiminin siması, kiminin ise çağrıştırdığı bir olay var. Aradan geçen zamana rağmen sokakta, markette görsem tanırım'' karşılığını veriyor.  İki kamaralı Meclis yapısına da tanıklık eden Özgör, çalışma hayatının ilk yıllarında Cumhuriyet Senatosunda stenograf olarak çalıştı. ''Bizim gibi gençler için senatörlerin ağdalı konuşmasını anlamak ve yazmak zordu'' diyor. O yıllarda az sayıda stenografların birleşimleri 15 dakika izlediğini ve yazdığını söyleyen Özgör, şimdi her stenografın TBMM Genel Kurulunda 2,5 dakika kaldığına işaret ediyor.  Özgör, 44 yılda hem Mecliste hem de Türkiye'de tarihi anlara tanıklık etti. Mecliste neler yaşadığı konusunda, ''Çok dövüşler yaşadık, altımızdan sandalyeler alındı. O zaman ayakta yazardık, milletvekili alırdı bizim sandalyemizi, başka vekilin kafasına atardı ya da bizim olduğumuz alanda kapışırlar, arkamızdaki ses kayıt odasının merdivenlerinden aşağıya düşerlerdi. Sonradan onları görürdük, yemeğe kol kola giderlerdi. Burada içeri ile dışarının havası bambaşka... Birleşimlerde saatini kaybedenler, kravat iğnesini düşürenler, gözlüğünü arayanlar olurdu. Biz bulunca alır masamıza koyardık, gelip alırlardı'' diyor.  Meclis içinde önemli görevi olan stenografların kendilerine has yazıyla konuşmaları ve olayları bire bir steno ettiğini, bunu yaparken kayıtlardan yararlandıklarını, daha sonra müdürlerin bunları kontrol ettiğini anlatan Özgör, doğru ve eksiksiz aktarımın tutanaklara geçmesinin önemini vurguluyor.  Özgör, ''Kapalı oturumlara girdik çıktık, yeminli olarak duyar ama unuturuz. Bir stenograf, kendisi içerideyken geçen 2,5 dakikalık bölümü okumaz, tartışmaz. Herkes kendi bölümünü yazıp, kimse kimseye bir şey aktarmaz. Kontrolü yapıldıktan sonra o kapalı oturum tutanağı kasaya saklanır'' diye anlatıyor.  Geçen sürede işin niteliğinin değişmediğini, 44 yıl önce kursta öğrendiği yazıyı kendisinin de eğitmen olarak gençlere öğrettiğini aktaran Özgör, stenonun bir yıllık bir eğitimle öğrenilebildiğini hatırlatıyor.  -Yazması ''zor'' milletvekilleri-  Özgör, uzun stenograflık geçmişinde en çok kimleri rahat yazdığı ya da yazmakta zorlandığı isimlerle ilgili olarak,  şunları kaydediyor: ''Çok süratli konuşan, kısa sürede bir sürü şey söylemek isteyen milletvekilleri vardı. Mesela Erzurum Milletvekili Aslan Polat vardı. Bant kayıtları olmasa onu yarım dakikadan fazla yazmak mümkün değildi.   En zorlukla yazdığımız, dakikada 450-500 kelime konuşan rahmetli Turan Feyzioğlu idi. İsmet İnönü'yü yazmak kolaydı, çok rahat ve güzel konuşurdu. Mesut Yılmaz da rahat yazılabilirdi. Maraş Milletvekili Turan Bayazıt vardı, çok güzel konuşurdu, herkese kendisini dinletirdi. Konuşurken biri kendisine laf atardı, sözünü keser, cevabını verir, sonra kaldığı kelimeden konuşmasına devam ederdi, çok mükemmel konuşurdu. Ona hayrandım. Öte yandan ilk günden kendisini tanıtmak için olay çıkartanlar da vardı.''