Gündem

"'Mavi Marmara anlaşmasının' gizli ek maddeleri var" iddiası

İsrail Hukuk Merkezi, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne 2016'da imzalanan İsrail-Türkiye anlaşmasının tam metni olduğunu iddia ettiği bir belge gönderdi

04 Mart 2019 11:25

Ece Göksedef - BBC Türkçe

İsrail'de hukuk alanında çalışan bir sivil toplum kuruluşu (STK), Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne 2016'da imzalanan İsrail-Türkiye anlaşmasının tam metni olduğunu iddia ettiği bir bir belge gönderdi. Metnin ekinde Gazze'ye yapılacak yardımlar ve karşılıklı "terörist saldırıların engellenmesi" maddeleri var.

İsrail Hukuk Merkezi (Israel Law Center - ILC) adlı Tel Aviv merkezli bir sivil toplum örgütü, Mavi Marmara davasının görüldüğü Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne, 28 Haziran 2016'da İsrail ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmanın tam metni olduğunu iddia ettiği bir belge gönderdi.

Metinde, daha önce ne İsrail ne de Türkiye tarafından kamuya açıklanan ek maddeler de yer alıyor. ILC'nin resmi anlaşma metni olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) sunduğu belgede, kamuoyuna açıklanan 6 maddenin yanı sıra, şu 5 madde var:

1-Türk hükümeti, anayasadaki güçler ayrılığı sınırları içinde, filo olayıyla alakalı olarak Türkiye'de süren tüm ulusal yasal işlemlerin hızlı şekilde sonlandırılması için çalışacak. Her şekilde, anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, filo olayıyla ilgili Türkiye'de süren her yasal işlem, ulusal yetkili mahkemelerde sonlandırılacak.

2-İsrail ve Türkiye, anlaşmanın yürürlüğe girmesinin ardından her bir ülkenin, vatandaşları yaptığı olayla alakalı suç duyurularını incelemek ve uygun olduğunda dava açmak için özel yargı yetkislerine sahip olması konusunda anlaşmıştır.

3-Türkiye ve İsrail, kendilerine ait topraklardan birbirlerine karşı herhangi bir terrorist ya da askeri faaliyete izin vermeyeceğini ya da yurt dışındaki bu tarz faaliyetleri desteklemeyeceğini beyan eder. Bu maksatla, Türkiye ve İsrail, kendi topraklarında herhangi bir örgüt ya da kuruluşun karşı tarafa karşı bu tarz faaliyetlere girişmemesi, planlamaması, yürütmemesi, yönetmemesi ya da finanse etmemesi için gereken tüm önlemleri alacağını garanti eder.

4-İsrail, Türkiye ile Gazze şeridindeki nüfusun yararlanacağı projelerde işbirliği yapmaktan memnuniyet duyacaktır. Bu maksatla, aşağıdakiler üzerinde anlaşmışlardır:

-Türkiye'den ithal edilen sivil malların Gazze şeridine İsrail'den açılan kara sınırları üzerinden geçmesi, Filistin yönetiminin yerel temsilcileriyle koordinasyon da dahil olmak üzere, yürürlükte olan prosedür ve protokollere ve güvenlik kaygılarına bağlıdır. Türkiye'den gelen inşaat malzemelerinin Gazze şeridine girişi, Gazze Yeniden İnşa Mekanizması koşullarına uygun şekilde yapılacaktır.

-Türkiye, Gazze şeridine, İsrail ve Filistin Yönetimi'nin Gazze'de çalışmasına onay verdiği bankalar üzerinden para gönderebilecektir, bu da İsrail'in güvenlik kaygılarına bağlıdır.

-İsrail, türkiye'nin Gazze şeridinde bir deniz suyu arıtma tesisi açma niyetini memnuniyetle karşılar. Türkiye, bu tesisi, tek başına ya da ilgilenen diğer ülkelerle işbirliği halinde inşa etme niyetini beyan etmiştir, bu da İsrail'in önceden vereceği onaya güvenlik kaygılarına bağlıdır.

-Gazze şeridiyle ilgili uzlaşmaya varılan yukarıdaki tüm maddelerin, bölgede sükûnet sağlandığı sürece uygulanması kabul edilmiştir.

5-İsrail ve Türkiye, 22 Mart 2013'de varılan uzlaşmanın, 28 Haziran 2016'da imzalanan anlaşmanın ve bu ekte belirtilen düzenlemelerin, filo olayı ve sonrasında ortaya çıkan gelişmeler ve sonuçlarıyla alakalı süren tüm sorunları kapsadığı ve hepsini sonlandırdığı kabul edilir.

ICC'nin resmi internet sitesinde yayımlanan belge

Bu metnin ve ek maddelerin doğruluğunu teyit amaçlı ulaştığımız Türkiye ve İsrail Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, sorulara yanıt vermemeyi ve yorum yapmamayı tercih etti.

28 Haziran 2016'da imzalanan ve Mavi Marmara olayının yaşandığı 31 Mayıs 2010'dan bu yana diplomatik ilişkilerin seviyesinin düşürüldüğü İsrail ile Türkiye arasında normalleşme sağlayan anlaşma, Ağustos 2016'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmişti. Meclis'te kabul edilen anlaşma da resmi kayıtlara 6 madde olarak girdi.

Bu 6 madde, İsrail'in Mavi Marmara olayında hayatını kaybedenlerin yakınları için tazminat olarak Türkiye'ye 20 milyon dolar ödemesini, bunun karşılığında filo hadisesiyle ilgili İsrail devletine ya da vatandaşlarına yönelik Türkiye'de açılacak herhangi bir davadan muaf tutulmasını öngörüyordu.

Türkiye'nin 3 şartı: Özür, tazminat, Gazze'ye yönelik ambargonun kalkması

Türkiye, Mavi Marmara olayı sonrasında İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi için üç şart ortaya koymuştu. Bunlardan ilki olan özür, dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın İsrail ziyaretinin hemen ardından, 22 Mart 2013'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı telefon konuşmasıyla geldi. Konuşma, ilk olarak Beyaz Saray tarafından duyuruldu.

Obama'nın Mart 2013'te yaptığı İsrail ziyaretinin hemen ardından Netanyahu, Erdoğan'ı arayarak özür diledi.

Obama'nın Mart 2013'te yaptığı İsrail ziyaretinin hemen ardından Netanyahu, Erdoğan'ı arayarak özür diledi.

Ardından, tazminat ve Gazze'ye yönelik ambargonun kaldırılması için görüşmeler başladı.

28 Haziran 2016'da imzalanan ve ardından büyükelçilerin karşılıklı atandığı anlaşmanın kamuoyuna açıklanan 6 maddesinde, sadece tazminata yönelik hükümler yer aldı.

Anlaşmayla ilgili detayları Ankara'da düzenlediği basın toplantısında açıklayan dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, Gazze'ye yönelik ambargonun kaldırılmasıyla ilgili şunları söylemişti:

"Mutabakatın bu kadar uzun sürmesinin asıl maddesi ise Gazze'de yaşayan Filistinlilerin günlük yaşamında karşı karşıya kaldıkları zorluklardır, izolasyondur ve dış dünyadan gerekli yardımları, desteği İsrail'in engellemesinden dolayı elde edememeleridir. Bu hususta uzun görüşmeler yapıldı ve nihayet burada bir karara varılmış durumda. TOKİ'nin Gazze'de konut projesi var. Bunun da önünü bu şekilde açmış oluyoruz. Cenin bölgesindeki Erez sanayi bölgesinin yapımına hız verilmesi konusu da yine bu mutabakat çerçevesinde mümkün hale geliyor."

Dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ümit Yalçın da, 17 Ağustos 2016'da, anlaşmanın tartışıldığı TBMM Dışişleri Komisyonu'nda, anlaşmanın Gazze'ye yönelik ambargonun kaldırılmasına yönelik bir madde içermediğinin sorulması üzerine şu yanıtı vermişti:

"Mutabakatın bir parçası olarak Gazze'ye yönelik yaptırımların hafifletilmesi ve insani koşulların iyileştirilmesine dair üçüncü şarta ilişkin görüşmelerde anlaşma, karşılıklı iyi niyet temelinde sonuçlandırıldı… İhtiyaçlar temelinde sağlık, barınma, para yardımı, temel malzemeler, her türlü sivil malzemenin girişi sağlanmış olacak ve tazminata ilişkin usul anlaşmasının Meclis Genel Kurulunda, önce tabii ki Komisyonun sonra da Genel Kurulun onaylamasıyla özür, Gazze'deki insani koşulların iyileştirilmesi ve tazminatın ödenmesi konusundaki genel mutabakat yürürlüğe girmiş olacak."

Anlaşma imzalandıktan sonra Türkiye'den Gazze'ye gemilerle insani yardım malzemesi gönderildi.

ILC'nin gönderdiği, UCM'nin de resmi internet sitesinde yayımladığı belgede, Gazze'deki insani durumun iyileştirilmesiyle ilgili maddeler var.

Bu maddelerin TBMM'de milletvekilleriyle paylaşılıp paylaşılmadığı bilinmiyor. Ancak parlamentodan geçtiğinde Resmi Gazete'de bu maddelere yer verilmedi.

BBC Türkçe'nin ulaştığı, dönemin TBMM Dışişleri Komisyonu'ndaki AK Partili bir vekil, konuyla ilgili görüşme talebimize bu haberin yazıldığı tarihe kadar dönüş yapmadı.

TBMM'ye getirilen anlaşmanın gerekçesi olarak, ekte yer alan son maddede de belirtildiği gibi, 22 Mart 2013'te yapılan telefon görüşmesinde Netanyahu ile Erdoğan'ın tazminat ve Gazze'ye insani yardım konularında vardığı mutabakat gösterildi:

"Netanyahu, söz konusu görüşmede ayrıca sivil halkın kullanacağı malların Gazze'ye girişine ilişkin kısıtlamaların kaldırıldığını ve Filistin topraklarındaki insani koşulların iyileştirilmesi için birlikte çalışmaya hazır olduklarını beyan etmiştir. Yine anılan görüşmede, saldırıda hayatını kaybedenlere ödeme yapılmasını içeren bir anlaşma imzalanması hususunda da mutabakata varılmıştır."

Hamas'la ilgili iddialar tartışma yaratmıştı

Anlaşmaya giden süreçte, Türk Dışişleri Bakanlığı'nda o dönem müsteşar olarak görev yapan Feridun Sinirlioğlu ve İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Dore Gold arasında görüşmeler sürerken, İsrail basınına isim vermeden konuşan İsrailli yetkililer, "en önemli konulardan birinin Türkiye - Hamas ilişkileri olduğunu, Hamas'ın herhangi bir üyesinin Türkiye'de bulunmasının kabul edilemeyeceğini" söylemişti.

Ancak Ankara, bu iddiaları reddetmişti.

Anlaşmanın imzalanmasından yaklaşık bir hafta önce konuyla ilgili soruları yanıtlayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "İsrail ile normalleşmede Hamas ile ilgili bir sorunun olduğunu düşünmüyorum. Görüşmelerimizde Hamas diye bir şart yoktur, olamaz da" dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da aynı günlerde verdiği bir röportajda "Türkiye'de bulunan Hamas üyeleri İsrail ve Filistin'in anlaşması çerçevesinde Türkiye'ye geliyor. Hamas'ın İstanbul'da askeri bürosu yok. Biz Hamas ile de Filistin yönetimiyle de görüşmeye devam edeceğiz. İsrail öyle bir talepte [Hamas'la ilişkilerin kesilmesi] bulunacak bir konumda değil" dedi.

Anlaşmanın imzalanmasından bir gün önce, 27 Haziran 2016'da İsrail gazetesi Haaretz, Türkiye'nin İsrail'e Gazze'yi yöneten Hamas'ın İsrail'e saldırı düzenlemeyeceği konusunda garanti verdiğini iddia etmişti.

Bu iddialar da Ankara tarafından yalanlandı.

ILC'nin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği metnin maddelerinde de doğrudan Hamas'a yönelik bir atıf yok. Ancak "kendilerine ait topraklardan birbirlerine karşı herhangi bir terörist ya da askeri faaliyete izin vermeyeceğini ya da yurt dışındaki bu tarz faaliyetleri desteklemeyeceğini beyan eder" maddesi yer alıyor.

İsrail, Hamas'ı terör örgütü olarak kabul ediyor.

Anlaşma imzalanmadan birkaç gün önce Hamas Siyasi Büro Şefi Halit Meşal, İstanbul'a gelerek Erdoğan'la görüşmüştü.

Dava, 2013'ten bu yana Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde

Mayıs 2010'da İnsani Yardım Vakfı'nın (İHH) Gazze ablukasını delmek için Türkiye'den yola çıkan, insani yardım yüklü Mavi Marmara gemisinin, uluslararası sularda İsrail komandolarının baskınına uğramasının ardından İsrail ile Türkiye ilişkileri askıya alınmıştı. Baskında 10 kişi öldürülmüştü.

Komor Birliği devleti bayrağıyla Gazze'ye doğru yola çıkan Mavi Marmara gemisinde bulunanların avukatları, 14 Mayıs 2013'te Komor devletinden aldığı yetkiyle İsrail'i Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) şikayet etmişti.

UCM savcısı soruşturma açılmama kararı verdi.

Ancak UCM Ön İnceleme Dairesi, 19 Kasım 2018'de "savcılığın hataya düştüğünü söyleyerek" Savcı'dan soruşturma açılmaması yönündeki kararını gözden geçirmesini talep etti.

Bunun üzerine, nihai hedefini "terörle mücadele ve dünyanın her yerindeki Yahudilerin haklarını koruma" olarak belirten İsrail Hukuk Merkezi, 31 Ocak 2019'da, Türkiye ile İsrail arasında imzalanan anlaşmanın tam metni olduğunu iddia ettiği belgeyi UCM'ye iletti.

UCM'nin anlaşmanın maddelerini ve tazminat ödenmiş olduğunu dikkate alarak dava açılmamasını talep etti.