Kültür-Sanat

Mardin'e Sabancı' dan çokkültürlü kent müzesi

Mardin'in eski Süvari Kışlası, artık Sakıp Sabancı Kent Müzesi. Dilek Sabancı Sanat Galerisi'yle birlikte bölgede önemli bir merkez olacak

04 Ekim 2009 03:00

Mardin'in eski Süvari Kışlası, artık Sakıp Sabancı Kent Müzesi. Dilek Sabancı Sanat Galerisi'yle birlikte bölgede önemli bir merkez olacak

Bir zamanlar bir Mardin beyine ait olan eski Belediye binası, biraz ilerisinde camları kırık ve görkemli eski hükümet konağı, çevrede tipik Mardin evleri ve hepsinin ortasında belli ki el değmiş, yenilenmiş, canlanmış bir yapı; Mardin Kent Müzesi. Önceki gün açılan Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi, kentin bu eski merkezinin parlak geleceği için atılmış ilk önemli adım oldu.

Sabancı Vakfı’nın açtığı müzenin, temel motivasyonu Mardinlilerden geliyor. Memleketi Mardin için bir şeyler yapmak isteyen İstanbul Valisi Muammer Güler, Prof. Metin Sözen’in önerdiği projeyi yıllar önce Sakıp Sabancı’ya sunmuş ve olumlu cevap almış. Sakıp Sabancı’nın ölümünden sonra da ailesi projeyle ilgilenmiş, devlet kurumları ve Mardinlilerin de desteğiyle kent müzesi gerçekleşmiş.

19. yüzyılda Süvari Kışlası olarak yapılan, en son Vergi Dairesi olarak kullanılan yapı, üç yıllık bir çalışmayla yenilendi. Müze ve galerinin kurulmasında Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer görev almış. Müze için sahne tasarımcısı ve mimar Metin Deniz de çalışmış. Müzede, kentin tarihini, kültürünü, gündelik yaşamını aktaran çeşitli objeler, fotoğraflar ve açıklayıcı panolar yer alıyor. Eşyaların tamamı Mardinlilerden toplanmış. Bu konuda özellikle İstanbul’daki Mardinliler Derneği’nden (MAREV) destek görmüşler. Kişisel koleksiyonlardan yapılan bağışlar arasında, farklı dinlere ait mezar taşları, giysiler, ev eşyaları, Süryani manastırlarında basılmış dua kitapları, çeşitli dillerde basılmış kitap ve dergiler, eski paralar, bir telkari tezgahı ve değerli telkari takılar, dibek taşları, çatılara konulan sedirlerden biri, hatta dikiş makinaları, baskı makinaları ve bir eski teyp makinası bile var. Tüm bu malzeme, özellikle Mardin’in çokkültürlü yapısına vurgu yapan bir bütün oluşturuyor. Müslüman, Süryani, Hristiyan Mardinliler’in, Türkçe, Arapça, Kürtçe, Süryanice konuşarak sürdürdükleri ve hâlâ izleri görülebilen o meşhur ‘Mardin ruhuna’ sadık bir müze bu. Nitekim müzenin açılışı sırasında hem Güler Sabancı, hem Kültür ve Turizm Bakanı, kentin bu kimliğinin altını çizdiler.

Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi, ‘etnografya müzeleri’ ile ‘kent müzeleri’ arasındaki temel farkın da görülebilir olduğu önemli bir örnek. Cumhuriyet’in erken dönem kurumları olan, Türkiye’nin pek çok kentinde, kasabasında hâlâ görebileceğiniz etnografya müzelerinin ‘tekleştirici’ yaklaşımı, artık kentleri ‘çokkültürlü’ sivil bir alan olarak tanımlayan yaklaşımdan oldukça farklı. İlkinde ulusun geçmişini korumak ve ‘halk kültürünü’ tanımlamak öne çıkarken, ikincisinde en popüler tabirle ‘yaşantı’yı aktarmaya çalışan bir yaklaşım var. Yani modern dönemlere de bakan, gündelik hayatın ayrıntılarına merakla eğilen ve kentin farklılıklarını göstermeye gayret eden kurumlar kent müzeleri. Bu nedenle, sadece otantik kostümler giymiş balmumu mankenler değil, ama mesela 50’lerde, 60’larda çok önemsenen dikiş makinaları da yer alıyor bu müzede ya da Yezidiler, Süryaniler hakkında çok yakında basılmış Türkçe olmayan kitaplar da.

Genç sanatçılara müjde!

Kent Müzesi, kent kültürü, kent tarihi hakkında çalışmalar, yayınlar, toplantılarla epey hareketli olabilecek bir kurum. Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ise beraberindeki Dilek Sabancı Sanat Galerisi’yle enerji potansiyelini ikiye katlıyor. Dilek Sabancı’nın adını taşıyan bu galeri, Türk resim tarihinin önemli örneklerinden oluşan ‘Doğa, İnsan ve Deniz’ başlıklı bir sergiyle açıldı. İstanbul’daki Sakıp Sabancı Müzesi’nden gelen resimler bir yıl boyunca Mardin’de sergilenecek. Bunu bir hazırlık süresi olarak kabul etmek gerek. Çünkü bu tür büyük sergiler kadar, belki de daha önemli bir şey, bölgedeki sanatçı potansiyelini daha da hareketlendirecek bir merkez olmak. Malum, sadece Diyarbakır’da değil, Mardin’de, Batman’da ve başka yerlerde de önemli işler yapan sanatçı grupları var. Diyarbakırlı sanatçılar uluslararası çağdaş sanat aleminde varlıklarını çoktan ortaya koydu. Bu varoluş, genişleyerek sürerken, Mardin Müzesi de bunun önemli bir destekleyicisi olmaya aday. Müzeye yaptığımız seyahat sırasında konuştuğumuz Güler Sabancı’nın ve Nazan Ölçer’in de bu potansiyelin çok farkında olduklarını gördük. Buradan aldığımız cesaretle galerinin, yerel zenaatlere değil, bölgesel sanatçılara öncelik vereceğini şimdiden söyleyebiliriz. 


Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’nin hemen yanındaki Hükümet Konağı da Artuklu Üniversitesi’nin Mimarlık Fakültesi olarak düzenlenecekmiş. Yani, eskinin ‘hükümet meydanı’ yakında kentin ‘kültür adası’na dönüşecek; darısı başka kentlerin de başına.


Kışlaları müze yapalım

Sakıp Sabancı Kent Müzesi’nin bulunduğu yapı, 1889 yılında ‘Süvari Kışlası’ olarak inşa edilmiş. Ermeni mimar Sarkis Elyas Lole’nin tasarladığı bina, kemerli cephesi, incelikli taş işçiliğiyle süslü ana kapısı ve temel malzemesiyle Mardin mimarisinin bir parçası. Kışlanın alt katında atlar, tonozlu yapısıyla etkileyici bir iç mekanı olan üst katı ise askerler kullanıyordu. Sonraki yıllarda Askerlik Şubesi, Jandarma Karakolu ve 90’lardan 2000’lerin başına kadar Vergi Dairesi olan yapı valiliğin de desteğiyle müzeye dönüştü. Restorasyon ve yeniden inşa edilen alanlarla birlikte müze üç bin metre kareden fazla bir mekana sahip.