Politika

'Malta'yı bırak Tunceli'ye bak'

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, Ankara'da, partisinin “Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı”nda konuştu. Erdoğan gündeme dair önemli açıklamala

26 Şubat 2010 02:00

T24 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son dönemdeki gelişmeleri, "Sular artık tersine, yokuş yukarı akıtılamaz. Bu normalleşmedir" sözleriyle değerlendirdi ve yaşananların "ileri demokrasinin ayak sesleri" olduğunu belirtti. Başbakan, piyasalardaki düşüşle ilgili olarak da köşe yazarlarını suçladı ve medya patronlarına sert mesajlar gönderdi.


Ankara'da AKP genişletilmiş il başkanları toplantısında konuşan Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal'ın "Malta sürgünleri yeniden Türkiye'nin gündemine geliyor" sözlerine de yanıt verdi. Erdoğan, "Malta sürgünlerinin bizimle ne ilgisi var. Malta sürgünlerini hatırlatanlar önce Tunceli sürgünlerine baksınlar" dedi.

Baykal, "Türkiye'yi kendi amaçlarına hizmet eder noktaya sürükleyebilmek için, uydurma suçlamalar dolayısıyla hesap sorabilmek için, yargılayacağız diye geçmişte İstanbul'u işgal eden yabancı gücün girişimiyle bu memleketin evlatları toplanmış Malta'ya sürgüne gönderilmiştir. En ağır suçlamalar ortaya atılmıştı. Daha sonra yargılamalardan hiçbir şey ortaya çıkmadı. Hepsi şerefli vatansever insanlar olarak topluma döndüler. Şimdi Türkiye tekrar böyle bir tabloya doğru sürüklenmek isteniyor. Bu manzara başka türlü izah edilemez" demişti.

Suların artık tersine, yokuş yukarı akıtılamayacağını belirten Erdoğan, "Bu normalleşmedir. Su istikametinde akıp yatağını bulacaktır" ifadesini kullandı.

Başbakan, yargıdaki krizi de, "İşleyen bir hukuktan kimse zarar görmez. Hukukun işlemesinden değil, işlemez hale getirilmesinden korkulmalı" dedi.

Türkiye'de son dönemde yaşananların "ileri demokrasinin ayak sesleri" olduğunu kaydeden Erdoğan, "Sancılı bir süreçtir ama 72 milyon adına hayırlı bir olaydır. Herkes yardımcı olmalı" diye konuştu.

Erdoğan, yürütmenin haklarına ve bağımsız kurulların haklarına saygı duyulmasını istedi.


Medya patronlarına sert çıktı

"Eski alışkanları depreşen, talimatla manşet atan Türkiye'yi bir yangın yeri gibi gösterip ellerinde körüklerle sağa sola koşuşturan medyanın tahriklerine gelmeyeceğiz. Düşünün dün Cumhurbaşkanımızın başkanlığında üçlü bir zirve, toplantı yaptık. Şimdi ona bile garip yorumlar getiriyorlar. Öyle çirkin yorumlar getiriyorlar ki akla hayale gelmez şeyler. Ya siz bu ülkeye yardımcı mı olacaksınız, yoksa bu ülkede hala ortamı kızıştırmanın gayreti içinde mi olacaksınız?" diyen Başbakan, "Bunu bile alıp garip garip köşelerinde yorumluyorlar. Ben de şimdi o gazetelerin patronlarına sesleniyorum, 'Ne yapayım köşe yazarı, hakim olamıyorum' diyemezsin. 'Sen bunun sorumlususun arkadaş' diyeceksin. Niye, çünkü bu ülkeyi germeye, bu ülkede ekonomiyi germeye kimsenin hakkı yok" dedi.

Başbakan, "Buna biz de müsaade etmeyiz. Çünkü bir anda dengelerin ekonomik olarak ne hale geldiği ortaya çıkıyor. O zaman köşende yazı yazanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye geldiği zaman da feryat etmeye hakkın yok" ifadesini kullandı.

"Bir taraftan geleceksin hükümete vuracaksın, 'niye ücretler böyle' diyeceksin. Öbür taraftan ekonominin çökmesi için de köşe yazarlarınla her şeyinle elinden geleni yapacaksın" diyen Başbakan, "Eğer şurada yüzde 6.5 puan sadece piyasalar düşüyorsa bunun sebebinin kimler olduğu ortadadır. Onun içinde ben diyorum ki lütfen herkes çizgisini iyi bilmeli. Bu noktada ben uyarımı yapıyorum yapmak zorundayım" dedi.
 

"Beni eleştirebilirler"

Başbakan Erdoğan, köşe yazarlarının kendisini eleştirebileceğini bunun hakları olduğunu vurgulayarak, "Ancak ben de uyarımı yapmak zorundayım. Çünkü herkes yerini, konumunu gayet iyi bilmelidir. Ve bu ülkeyi de germeye hakları yoktur, 'Cumhurbaşkanı ile bu görüşmeyi üçlü olarak nasıl yaparlarmış, Genelkurmay Başkanı oraya nasıl gidermiş, Genelkurmay Başkanı'nın katıldığı bir toplantıya nasıl Cumhurbaşkanlığı zirvesi denirmiş'. Böyle saçma şeyler olur mu? Bunlar edebe, adaba hiçbir şeye sığmaz" dedi.

Başbakan, "O insanlara da o kalemleri teslim edenler der ki 'kusura bakma kardeşim bizim dükkanda sana yer yok'. Çünkü herkes vitrinine layık olanını koyar. Çünkü her zamankinden daha çok birliğe, beraberliğe ihtiyacımız var" ifadesini kullandı.


AKP'li vekillere eleştiri

Erdoğan, "kanı bozuk" ve "fişliyoruz" açıklamalarıyla Disiplin Kurulu'na sevkedilen ve haklarında yargı süreci başlatılan iki AK Parti milletvekili için de, "Ağzımızdan çıkanı kulağımız duysun" dedi.

Erdoğan, "İki milletvekili arkadaşımızın sarfettikleri sözler, kabul edilir sözler değildir çünkü bizim ilkelerimizde, bizim programımımızda, bizim kitabımızda bu yok. Hiçbir şekilde katılmadığımız, kabul etmediğimiz, kabul edemeyeceğimiz, doğru bulamayacağımız bu ifadelere yönelik olarak biz de tabii ki incelemeyi başlattık ve kendilerini disipline sevkettik. Bu sözlerin doğru olmadığı, gerçeği yansıtmadığı gibi partimizin ve hükümetimizin hiçbir politikasını veya uygulamasını da yansıtmamaktadır. Her zaman bir şey söylüyorum. Lütfen ağzımızdan çıkanı kulağımız duysun, muhakemesini yapsın, 'bu mensubu olduğum partinin ilkelerine uyuyor mu uymuyor mu' tartacak ondan sonra ifadesini kullanacak. Aksi takdirde kullanmayacak" dedi.

Erken seçim çağrılarını bir kez daha reddeden Başbakan, Türkiye'nin zamanında seçim yapmasını öğrendiğini belirtti.


GAZETECİLER ERDOĞAN'IN MEDYAYA ÇIKIŞINI YORUMLADI

Hüseyin Gülerce - Zaman gazetesi yazarı:
"Sayın Başbakan'ın eleştirilerinde yayın yönetmenlerini eleştirmesini anlayabilirim de, doğrudan doğruya bunları sen patronsun nasıl yazdıyorsun demeyi doğru bulmuyorum. Kutuplaşma ortamına girdiğimiz için özellikle Ergenekon davası ve komutanların gözaltıları toplumu da ikiye böldü. Dolayısıyla gazete ve köşeyazarlarında da bir kutuplaşma var. Aslında Sayın Başbakan'ın gazete patronlarına bunları demesine gerek yok. Süreci destekleyen köşe yazarları zaten Sayın Başbakan'ın hoşuna gidecek cevapları veriyor.

Bu gelişmelerin bizzat kendisi toplumda böyle bir tesir yapıyor. Yaşananlar daha önce yaşanmamış. TSK bünyesindeki cuntalara, darbe yapanlara daha önce 1961'den bu yana dokunulmamış. Muvazzaf subaylar yargı önüne çıkınca toplumun en çok sorduğu soru 'ne oluyoruz?', 'nereye gidiyoruz?' oluyor. Bu soruların ekonomiyi etkilemesi çok doğal. Ekonomi olayın kendisinden etkileniyor. Bence köşeyazarlarının böyle devasa güçleri yok. Yani medyanın gücünü biraz abartıyorlar. "

Ahmet Taşgetiren - Bugün gazetesi yazarı:
"Bir kere köşeyazarlarının ekonomiyi bu kadar etkilediğini düşünmüyorum. Medyanın da bu ölçüde etkilediğini düşünmüyorum. Yaşanan olaylar ve oradaki tansiyon ekonomiye yansıyor bunu söylemek lazım. Şu anda Türkiye'de oldukça yüksek gerilim yaşanıyor. Yargı-siyaset tartışması, darbe tartışmaları ve Ergenekon... Türkiye ciddi bir dönüşüm noktasında. Köşeyazarlarına müdahale talebi çok sağlıklı bir talep değil. Özgür medya bence siyasetçinin de yararınadır"

Oktay Ekşi - Basın Konseyi Başkanı ve Hürriyet gazetesi başyazarı:
"Sayın Başbakan'ın demokrasi anlayışıyla benimkini mukayese ettiğimde pek uyuşmadığını görüyorum. Benim demokrasi anlayışımla onunki zerre kadar bağdaşmıyor. Benim anlayışıma demokrasi deniliyorsa, Başbakan'ınkine faşizm demek gerekiyor. Ben medya patronlarının köşeyazarlarına karışmadığı bir Türkiye istiyorum. Ama Erdoğan patronların müdahalesini özlüyor.  Siyaset kadrolarının medyanın özgürce görev yapmasına tahammül etmeyi öğrenmesiyle bu sorun çözülür. İktidarın istediği şekilde yayın yapılırsa herşey düzelir anlayışı yanlış. Bu bizzat Başbakan'ın kınadığı tek partili dönemlerde rastlanır. "