Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, hem Gazze savaşının hem de bölgesel dengelerin kritik bir döneminde Türkiye’yi ziyaret etti. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin töreni için gittiği başkent Tahran’da öldürülmesi; İran’ın, kalbindeki bu üst düzey suikaste vereceği olası yanıt ve özellikle ABD’nin diplomatik girişimleriyle 5 Kasım’daki başkanlık seçimleri öncesinde Doha’da yeniden başlatılmaya çalışılan yeni ateşkes müzakeresi süreci Abbas’ın ziyaretini Türkiye’nin bölgede üstlenebileceği roller bakımından daha da kritik hale getiriyor. Haniye’nin öldürülmesinin ardından İran’a yakınlığıyla bilinen Yahya Sinvar’ın Hamas’ın siyasi büro başkanlığına getirilmesi, bugüne kadar Hamas’la Haniye’nin müzakere ve diplomasiyi öne çıkaran tarzının da yardımıyla geliştirdiği ilişkiler Türkiye açısından bir dönüm noktasında. Abbas’ın Meclis konuşmasında daha öncekilerden farklı mesajlar vermeyeceği bekleniyordu ancak bölgedeki gelişmeler göz önüne alındığında ziyaretin kendisinin Türkiye’nin üstlenmek istediği aracı rolüyle ilgili mesajlarının olacağı düşünülüyordu.
Abbas’ın ziyaretini ilginç hale getiren bir diğer olay da Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 27 Temmuz’da “Abbas’ı davet ettik gelmedi. Bizden özür dilemesi lazım. Bakalım gelebilecek mi?” çıkışı oldu.
Filistin Devlet Başkanı Abbas, Türkiye ziyaretinden bir gün önce, 14 Ağustos’ta Rusya’nın başkenti Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmüştü.
2012’de, Filistin’e “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü verilmesinden sonra da Meclis’te konuşmuştu
Abbas, 10 Aralık 2012’de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Filistin’e “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü verilmesinden hemen sonra ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirerek yine Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) hitap etmişti. Yaklaşık 10 dakikalık bir konuşma yapan Abbas, statünün verilmesinin ardından ilk kez Türkiye’ye gelişinin “garipsenecek bir durum olmadığını” söylemiş ve “Çünkü bizim Kudüs-ü Şerif'i koruyan ve çevreleyen duvarlar, Osmanlı-Türk duvarlarıdır ve oraya giren kapılar da yine Osmanlı-Türk kapılarıdır” demişti.
Filistin’in uluslararası anlamda önemli bir tanınma aşaması olan “üye olmayan gözlemci devlet” statüsünü kazanmasından 12 yıl sonra, yani 7 Ekim’de başlayan İsrail-Hamas savaşında ölü sayısının 40 bini aştığı bugün, bir kez daha TBMM’ye hitap etti. Abbas bu kez de konuşmasına “Allah aşkına soruyorum, her gün İsrail işgal devletinin sığınma kampına gerçekleştirdiği saldırılara nasıl oluyor da uluslararası toplum seyirci kalabiliyor?” diye sorarak başladı.
Abbas’ın konuştuğu TBMM oturumunu açan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, açılış konuşmasında İran’ın başkenti Tahran’da öldürülen Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’den “Gazze şehitlerinin öncüsü, serdâr-ı şüheda, Gazze’nin seçilmiş ilk başbakanı İsmail Heniyye kardeşimizin şahsında bütün Gazze şehitlerini rahmetle, minnetle, şükranla yâd ediyoruz. İsmail Heniyye, Filistin tarihine seçilmiş ilk başbakan olarak geçti ama herhalde insanlık tarihine geçen tavrı, 3 çocuğu ve 4 torunu şehit edildikten sonra göstermiş olduğu metanetidir. O muhteşem söz, insanlık tarihine yazılmıştır: ‘Benim evlatlarımın ve torunlarımın kanı, Filistinli çocukların ve kadınların kanından daha değerli değildir’” ifadelerini kullanarak övgüyle söz etti. Ancak Abbas, yaklaşık 46 dakikalık konuşmasında ne Haniye suikastine ne de Hamas’a yer vermedi.
Savaşın ertesi günü mesajı: Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs bir bütündür
İsrail’in Gazze’deki savaşı sona erdirmesinin bir koşulu da savaştan sonra Hamas’ın yönetimde olmasını engellemek olduğu için yetkililer, “sonraki gün” planı yapmaya çalışıyor. Britanya merkezli Reuters, geçen ayın başında yayımladığı “İsrail'in bir sonraki baş ağrısı: Savaş sonrası Gazze'yi kim yönetecek?” başlıklı analizinde, İsrail’in ABD’li müttefiklerine sunduğu savaş sonrası Gazze planının şeridin güçlü yerel ailelerle iş birliği içinde yönetilmesini öngördüğü iddiaları yer almıştı. Analize göre İsrail, “aktif şekilde sahada kendileriyle çalışacak yerel aşiretler ve aileler” arıyordu. Hamas’ın olası saldırılarından korktukları için önde gelen aileler ya da aşiretler bu öneriye yanaşmadığı için İsrail’in bu konuda işi zor görünüyor. Ancak savaşın ertesi gün planları konuşulurken Filistin yönetiminin de devreye sokulmak istendiği iddiaları dillendirildi. Ancak İsrail Savunma Bakanlığı, bu iddiaları kesin bir dille reddetti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da “Filistin yönetimine güvenmediğini ve Gazze ile Batı Şeria’yı bölünmüş halde tutmaya çalıştığını” söyledi.
Meclis’teki hitabında Abbas, “savaş sonrası” planlarına da değindi. Filistin Devlet Başkanı, “Herkes bunu duysun, işitsin; Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs bağımsız Filistin devletini oluşturan tek bir meşru yönetim tarafından idare edilen coğrafi bir bütündür. Uluslararası meşruiyet tarafından belirlenen budur. Tek bir meşru hükûmetin yönettiği Filistin topraklarıdır. Bu bölge bu gerçekleşmezse hiçbir şekilde istikrar, sükûnet ve kalkınma sağlayamaz” dedi ve barışa giden yolun Filistin’le başlayıp Filistin’le bittiğini savundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mahmud Abbas
Ulusal uzlaşı
22 Temmuz’da 14 Filistinli grup, Çin hükûmetinin daveti üzerine başkent Pekin’de bir araya gelmişti. Gruplar, “kapsamlı bir ulusal birliğe ulaşma” ve geçici uzlaşı hükûmeti kurma konusunda “anlaşmaya varmak üzere” olduklarını bildirmişti. Pekin'deki toplantılara Fetih, Hamas, İslami Cihat, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Filistin Kurtuluş Demokratik Cephesi'nin de aralarında bulunduğu 14 grup katılmıştı.
Türkiye, özellikle 7 Ekim’den sonra İsrail ile Hamas arasında bir arabuluculuk rolü üstlenmeye aday olduğunu sık sık belirttiği için Gazze savaşının “ertesi gün” planlarının Çin’in davetiyle Pekin’de gerçekleşmesi dikkat çekici bir gelişme olmuş; Filistinli grupların neden Pekin’de bir araya geldiği tartışma konusu haline gelmişti.
Mahmud Abbas, konuşmasında, Filistin grupların “ulusal uzlaşı”sına da değindi. Abbas, “Ulusal uzlaşıyı ne kadar hızlı bir şekilde tesis edersek zafere de o kadar hızlı ulaşabiliriz. Bildiğiniz üzere pusuda bekleyen, hepimizi hedef alan zafere ulaşmanın en kısa yolu ulusal birliğimizdir. Bu bizim güvenlik vanamız niteliğindedir” dedi.
Türkiye’nin ilişkileri kesmeden önceki Şam Büyükelçisi Ömer Önhon, Arapça olarak yayımlanan El Mecelle gazetesindeki makalesinde aradaki gerginliğe rağmen Abbas’ın Türkiye ziyareti sırasında Hamas yetkilileriyle bir araya gelebileceğini yazmıştı. Zaten son olarak İsmail Haniye ve Mahmud Abbas, 25 Temmuz 2023’te Beştepe’de bir araya gelmişti. Ancak henüz böyle bir görüşme olup olmadığına ilişkin basına yansıyan bir şey olmadı.
TIKLAYIN | Türkiye'nin son Şam Büyükelçisi Önhon: Abbas, Türkiye ziyareti sırasında Hamas yetkilileriyle görüşebilir
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde geçen ay yaptığı konuşmaya yanıt olarak böyle bir Meclis konuşmasının ayarlandığını yazan Önhon, makalesinde, "Abbas'ın ziyareti, Erdoğan'a Filistin politikasının Hamas'la sınırlı olmadığını gösterme şansı verecek" demişti.
10 ay sonra gelen Gazze ve Doğu Kudüs çıkışı
Filistin Devlet Başkanı Abbas, Gazze savaşının 7 Ekim’de başlamasından 10 ay sonra ilk kez Filistinli grupların liderlikleriyle birlikte Gazze’ye ve Doğu Kudüs’e gitme kararı aldığını TBMM kürsüsünden duyurdu.
Abbas’ın konuşmasının dakikalarca alkışlanan bu bölümünde şu ifadeleri kullandı:
“Gazze tümüyle bizimdir. Batı Şeria ve Kudüs de bizimdir. Biz hiçbir şekilde topraklarımızı bir karış dahi olsa parçalayan hiçbir çözüme eyvallah demiyoruz. Bundan dolayı burada sizlerin huzurunuzda bir şeyi duyurmak istiyorum; önümüzde bir çözüm kalmadı. Ben, Filistin liderliğindeki kardeşlerimle Gazze'ye gitme kararı aldım, bunu yapacağım.
Burada, bu makamda uluslararası bir platformda konuşuyorum. Bütün Arap ve İslam liderlerini, BM yetkililerini bu insani görevi birlikte yerine getirmeye çağırıyorum. Düşmanlığı bitirmek ve işgali ortadan kaldırmak için, amaç barış ve istikrar ise bunu yapmaya çağırıyorum. Bizler Gazze'den sonra inşallah Kudüs-ü Şerif'e yöneleceğimizi söylemek istiyorum”
Bu çıkış, savaşın başlamasından 10 ay sonra; Hamas Siyasi Büro Başkanı Haniye’nin İran’da öldürülmesi ve suikastin ardından Orta Doğu’da gerilimin artmasından sonra geldiği için zamanlaması bakımından dikkat çekici olarak görülüyor. Hamas, Doha’da gerçekleştirilen son tur ateşkes görüşmelerine müzakereci göndermeyeceğini açıklamıştı. Hatta ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 12 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı arayarak Hamas’ın Doha’da İsrail ile müzakereye geri dönmesi için Türkiye’nin araya girmesini istemişti. İran ise daha önce Haniye’nin başkentinde öldürülmesinin ardından beklenen misilleme saldırısını durduracak tek şeyin Gazze’de ateşkes sağlanması olduğunu ifade etmişti. Bu koşullarda, İran’ın olası misillemesinin bölgesel bir savaşı tetiklemesinden korkuluyor.
Hamas Siyasi Büro Başkanı Haniye’nin öldürülmesinden sonra -hemen herkesi şaşırtan bir hamle olarak- örgüt içinde İran’a yakınlığıyla bilinen Yahya Sinvar’ın Hamas’ın başına getirilmesi Türkiye’nin Hamas liderliğiyle kurduğu ilişkiyi etkileyip etkilemeyeceği şu an için belirsiz.
Sinvar şu anda Gazze’de bulunuyor. Haniye de Katar’a yerleşmeden önce iki yıl boyunca Gazze’de görev yapmıştı. İsrail ordusu, 7 Ekim saldırısının beyni olduğu bilinen Sinvar’ın peşinde. Hatta Sinvar’ın yakalanmasına yardımcı olacak bilgileri paylaşanlara 400 bin dolar ödül bile koydu.