Gündem

Mahkeme: 'Ampul Tayyip' hakaret değil, siyasi hicivdir

Beş yıl önce 'Ampulsün sen Tayyip' sözünü hakaret sayan mahkeme, hakimi değişince, aynı ifade için 'siyasi hiciv ve eleştiri özgürlüğü' değerlendirmesini yaptı

05 Temmuz 2014 12:27

Bursa'da, 2008 yılında "Ampülsün sen Tayyip" diye slogan attıkları iddiasıyla hakaret suçundan 11 ay 20'er gün hapse çarptırılan dört kişi hakkında; Yargıtay'ın kararı bozması sonrası bu kez beraata hükmedildi.

Kararda, “Eleştiri, övgü olmadığına göre içeriğinde sertlik, kırıcılık ve inciticilik olması doğaldır. Demokratik toplumlarda, kamu yararına giren konularda iktidarda olan politikacılara yönelmiş eleştiriler söz konusu olduğunda, saldırgan sözcükler kullanılması, sert eleştiriler yapılması mümkündür. Başbakanlık makamının da özgürlükçü rejimde, diğer yasal ve anayasal kurumlarda olduğu gibi eleştiriye açık olduğu kabul edilmelidir” denildi.

İsmail Saymaz’ın Radikal’deki haberine göre, Bursa Eğitim-Sen Şubesi yöneticileri olan öğretmen Betül Öztürk ve Hasan Özaydın 2008 yılında bir grup öğrencinin düzenlediği ÖSS karşıtı basın açıklamasına katılıp destek verdi. Eylemde, “Ampulsün sen Tayyip” diye slogan atılınca iki öğretmenin yanı sıra Mehmet Emre Battal ve Berna Özarslan adlı Halkevleri üyeleri hakkında Başbakan’a hakaret iddiasıyla Bursa 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Mahkeme, “Erdoğan’a görevinden dolayı saygınlığını, şeref ve haysiyetini rencide edici kasıtla hakaret edildiği” gerekçesiyle 2009 yılında sanıklara 11’er ay 20’şer gün hapis cezası verdi.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi kararı bozarak, grubun birden çok slogan attığını, bu sloganlardan hangisinin Başbakan’ın onur, şeref ve saygınlığının rencide edici olduğunun tartışılması gerektiğini kaydetti. Bunun üzerine dava yeniden Bursa’ya döndü.

 

‘Eleştiri övgü değildir, sarsıcı olur’

 

Beş yıl önce mahkûmiyete hükmeden Bursa 4. Sulh Ceza Mahkemesi, bu kez “Ampulsün sen Tayyip” sloganının eleştiri hakkı kapsamında kaldığını kaydederek, beraata karar verdi. Kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa’nın düşünce özgürlüğünü güvence altına aldığı belirtilerek, AİHM’in Handyside/Birleşik Krallık Davası kararı örnek gösterildi. Kararda, şöyle denildi:

“Sadece olumlu karşılanan veya saldırgan gelmeyen ya da insanların kayıtsız kalabildiği bilgi ve fikirler değil, saldırgan gelen, sarsıcı nitelik taşıyan ya da rahatsız eden fikirler de demokratik toplumun vazgeçilmez özellikleri olan çoğulculuğun ve açık fikirliliğin gerekliliği olarak görülmüştür. Eleştiri hakkı da kaynağını özgürlükten almaktadır. Eleştiri, övgü olmadığına göre içeriğinde sertlik, kırıcılık ve inciticilik olması doğaldır. Kaldı ki demokratik toplumlarda, kamu yararına giren konularda, iktidarda olan politikacılara ya da kamu otoritesine yönelmiş eleştiriler söz konusu olduğunda, saldırgan sözcükler kullanılması, sert eleştiriler yapılması mümkündür.”

AİHM’in çeşitli tarihlerde verdiği Thorgeirson/İzlanda ve Lopes Gomes da Silva/İspanya kararlarına dikkat çekilerek, “Bu durumda, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini temsil eden, başbakanlık makamının da özgürlükçü rejimde, diğer yasal ve anayasal kurumlarda olduğu gibi eleştiriye açık olduğu kabul edilmelidir. Belirtmek gerekir ki, anayasamızda ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan toplanma özgürlüğü de ifade özgürlüğünün bir görünümü olarak dikkate alınmalıdır” denildi. Dolayısıyla “Ampulsün sen Tayyip” sözünün siyasi hiciv olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek, şöyle denildi:

“Başbakan’ın genel başkanı olduğu siyasi partinin logosu olması dikkate alındığında eylemin bütünlüğü içinde ‘Ampul’ sözünün tahkir kastı taşımadığı, siyasi hiciv, eleştiri olarak kabul edilmesi gerektiği, demokratik bir toplumda, sanığın sarf ettiği bu söz nedeni ile cezalandırılmasının ölçülü olmayacağı...”