Mahfi Eğilmez*
Center for World University Rankings (CWUR) adlı kuruluş her yıl dünyadaki üniversiteleri belirli kriterlere göre gözden geçirip puan vererek sıralamaya tabi tutuyor. CWUR, söz konusu sıralamayı 7 faktöre puan vererek yapıyor: (1) Eğitimin kalitesi (%25), mezunların iş bulma oranı (%25), öğretim kadrosunun kalitesi (%10), araştırma sayısı (%10), yüksek kalite yayın sayısı (%10), dışarıdaki etki (%10) ve üniversitenin yayınladığı kitap ve makalelerden yapılan alıntı sayısı (%10.) CWUR’un bu değerlendirmesi dünya çapında 99 ülkeye ait 20 bin üniversiteyi kapsıyor ve bu haliyle küresel olarak yapılmış en geniş akademik değerlendirme niteliği taşıyor.
Bugün yayınlanan 2019 – 2020 küresel sıralamasını gösteren aşağıdaki tablo iki bölümden oluşuyor. Sol tarafta dünyada, sağ tarafta ise Türkiye’de önde gelen 10 üniversite yer alıyor. Dünya üniversitelerinin adlarının yanındaki ilk parantez hangi ülkede olduklarını, ikinci parantez CWUR değerlendirmesinde 100 üzerinden aldıkları puanı gösteriyor. Türk üniversitelerinin adlarının yanındaki ilk parantez üniversitenin dünya sıralamasındaki yerini, ikinci parantez CWUR değerlendirmesinde 100 üzerinden aldığı puanı gösteriyor.
ABD’nin Harward Üniversitesi 100 üzerinden 100 puanla peş peşe sekizinci yıldır ilk sırada yer alıyor. Onu yine ABD’li MIT ve Stanford Üniversiteleri izliyor. MIT, geçen yıl gerisinde olduğu Stanford’u bu yıl geçmiş. ABD üniversitelerinin küresel sıralamada tartışılmaz yeri devam ediyor. İlk sıralarda ABD üniversiteleriyle yarışabilen iki İngiliz Üniversitesi (Cambridge ve Oxford) var. İlk 10 sırada 8 ABD üniversitesi ve 2 İngiliz üniversitesi bulunuyor. İlk 50 sırada ABD’den 34, İngiltere ve Fransa’dan 4’er, Japonya ve Kanada’dan 2’şer, İsviçre, İsveç, Danimarka ve Güney Kore’den 1’er üniversite yer alıyor.
Değerlendirmeye alınan 20.000 üniversiteden ilk 1.000 üniversite içinde geçen yıl 13 Türk üniversitesi yer alırken bu yıl bu sayı 10’a düşmüş görünüyor. Üstelik birkaç istisna dışında Türk üniversiteleri geçen yılki yerlerini de kaybederek daha alt sıralara inmiş bulunuyorlar. Türkiye sıralamasında birinci konumda olan Ortadoğu Teknik Üniversitesi dünya sıralamasında geçen yıla göre 14 sıra yükselerek 582’nci sıraya ilerlemiş. Hacettepe Üniversitesi geçen yıl sıralamada 525’inci sıradayken bu yıl 645’inciliğe, geçen yıl 560’ıncı sırada yer alan İstanbul Üniversitesi bu yıl 644’üncü sıraya gerilemiş. Sıralamada yukarıya çıkan istisnalardan birisi de Boğaziçi Üniversitesi. Geçen yıl 740’ıncı sıradayken bu yıl 700’üncü sıraya çıkmış.
2014, 2015 ve 2017 yıllarında ilk 500 üniversite arasında bir Türk üniversitesi (ODTÜ) yer alırken son iki yılda ilk 500 üniversite arasına hiçbir Türk üniversitesi giremedi. Ve işin kötüsü üniversitelerimiz bu sıralamada giderek geri sıralara düşüyorlar.
CWUR Başkanı Dr. Nadim Mahassen, Türk üniversitelerinin daha yüksek maddi devlet desteğine ihtiyaç duyduğunu ve bu destek sağlanmadıkça sıralamada yer kaybetmeye devam edeceğine dikkat çekiyor. Bu görüşte haklılık payı var tabii ama bence Türk üniversitelerinin sıralamada gerilerde kalmasının asıl nedeni özerk olmamaları, bir tepe kuruluşun devletin görüşüne göre yönlendirmesine tabi olmalarıdır. Bu yönlendirme, üniversitede özellikle sosyal bilimler alanında yazma ve araştırma özgürlüğünü kısıtlayan en önemli engellerden birisini oluşturuyor.
Üniversite sayısına değil kalitesine, üniversitede okuyan öğrenci sayısına değil onlara verilen eğitimin niteliğine odaklanmadığımız sürece dünya sıralamasında zemin kaybetmeye devam etmemiz kaçınılmaz görünüyor. Liseden itibaren sorgulayıcı, analitik ve yalnızca bilime dayalı eğitim uygulamadığımız, üniversitelere özerklik vererek ve yetki ve sorumluluğu doğrudan onlara devretmediğimiz sürece kaliteyi ve dolayısıyla sıralamadaki yerimizi yükseltme şansımız olmayacak. Bütün başarılı yönetim sistemlerinin özünde yetki ve sorumluluğun devri vardır. Bu devir yapılmadığı, yetkiler en yukarıda tutulduğu sürece yönetim yürümez. Bir kuruluş sorumluluk almıyor, yönetimi de kendisi yapmıyorsa oradan başarı beklemek hayal olur. Çünkü yukarıda kabahati atabileceği bir yer vardır. Bunu yıllardır üniversitelerin yönetimini tepeden yürüttüğümüz uygulama bize gösteriyor aslında, ama biz ya anlamak istemediğimiz için ya da gerçekten göremediğimiz için sorunu çözemiyoruz.
*Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel blogundan alınmıştır.