Mahfi Eğilmez*
1 ay öncesine kadar Fed’in Mart’ta faiz artırmasını bekleyenlerin oranı yüzde 30 dolayındaydı. Bu oran, Fed’in yönlendirici açıklamalarıyla her geçen gün yükseldi ve bir hafta önce yüzde 100 düzeyine ulaştı. Böylece piyasayı Mart’ta faiz artışına hazırlayan Fed, beklendiği gibi faizini 0,25 puan artırdı. Bu gelişmenin hemen ardından ilk sonuçları açıklanan Hollanda seçimlerinde aşırı sağ partinin varlık gösteremediği ortaya çıkınca finans piyasalarının birinci kuralı çalıştı: Gerçekleşme satıldı. Sonuçta Dolar değer kaybetmeye, Euro ve gelişmekte olan ülke paraları Dolara karşı değer kazanmaya başladı.
Fed, bir süredir, merkez bankası davranışları, yaklaşımları, para politikası ve beklentileri yönlendirme konularında adeta uygulama dersi veriyor. Ne yapacağını ve nasıl yapacağını önceden belirliyor ve piyasaları buna göre hazırlıyor. Sonuçta kararını verdiğinde kimse için sürpriz olmuyor. Onu izleyen dünya piyasaları da şokları dengeleyerek yoluna devam edebiliyor.
Bizim Merkez Bankası, Fed’in kararının ardında geç likidite penceresi faizini 0,75 puan artırarak 11,75’e yükseltti. Ocak ortasında, haftalık repo ihalelerini iptal edip birden normal koşullarda kullanılmaması gereken geç likidite penceresini kullanmaya başlayan Merkez Bankası bu uygulamaya devam edeceğini vurgulamış oldu. Geç likidite penceresinin kullanılması iki durum çıkardı: (1) Merkez Bankamız finansal sistemi, bilinen oyun sahasının dışına çekerek adeta paralel evrene taşımış oldu. (2) Bu yeni düzende geç likidite faizi, faiz koridoru olarak bilinen sistemin üst limiti konumuna oturmuş oldu.
Geç likidite penceresi uygulamasının haftalık repo uygulaması ve hatta gecelik borç verme uygulaması yerine ikame edilmesinin referandum sürecinin yarattığı ortamla ilgili olarak geçici bir uygulama olduğu konuşuluyor. Bu sadece piyasanın bir tahmini çünkü bugüne kadar Merkez Bankası’nın bu yolda net bir açıklamasını duymadım. Diyelim ki öyle olsun. Diyelim ki referandum süreci sonunda normal koşullar geri geldiğinde Merkez Bankası da geç likidite penceresi uygulamasını yine istisnai hallere bırakacak ve politika faizine geri dönecek olsun. Yine de bu dönemde niçin paralel evrene geçtiğimizin açıklamasını bulmak kolay değil. Yani eğer bu dönem geçici bir dönemse o zaman Merkez Bankası, sistemi paralel evrene taşıyacağına politika faizini artırıp dönem sonunda indiremez miydi? Merkez Bankası’nın ortalama fonlama faizi yılbaşından bugüne 2,5 puandan fazla arttı. Politika faizini artırmamış görünmekten öteye bir şey yok ortada. Eğer Merkez Bankası bu operasyona girişecek yerde politika faizini artırsaydı muhtemelen 2,5 puandan daha az bir artışla aynı sonucu almak mümkün olacaktı. Çünkü finans piyasalarının ikinci kuralı; belirsizliklerin maliyetleri (örneğimizde faizleri) arttırdığı gerçeğidir.
Öte yandan Merkez Bankamız faizle ilgili bu son kararında şöyle bir ifadeye yer vermiş bulunuyor: “Bu çerçevede Kurul, enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak amacıyla parasal sıkılaştırmanın güçlendirilmesine karar vermiştir.” Bu cümledeki ifadeleri açalım. “Enflasyon görünümündeki bozulma” enflasyondaki artış anlamına geliyor. “Parasal sıkılaştırmanın güçlendirilmesi” ise faizin artırılması demek oluyor. Bu durumda Merkez Bankamız, enflasyonu önlemek için faizin düşürülmesinin değil artırılmasının gerektiğini vurgulamış oluyor. Bu önemli ayrıntıya da dikkatinizi çekmiş olalım.
* Bu yazı Mahfiegilmez.com'dan alınmıştır