Karar yazarı Etyen Mahçupyan, ekonominin kötüye gittiğini düşünen AKP'lilerin, "İyileşti" diyenlerden daha fazla olduğunu söyledi. Seçmen tabanının yüzde 26'sının, ekonominin iyi yönetilmediğini düşündüğünü aktaran Mahçupyan, "AK Parti’nin kendi seçmenindeki en az beşte birlik bir bölümün ‘kırılgan’ olduğunu öngörebiliriz ki bu tespit referanduma yoğunlaşmış olanlar için de epeyce anlamlı" ifadesini kullandı.
Etyen Mahçupyan'ın "Ekonomide memnuniyetsizlik artıyor" başlığıyla yayımlanan (2 Mart 2017) yazısı şöyle:
Haklı olarak herkes referandumun muhtemel sonucu ile ilgileniyor ve Türkiye öngörülerini söz konusu iki ihtimal üzerinden üretiyor. Ancak referandumda ne çıkarsa çıksın değişmeyecek ve çözümü bu oylamaya bağlı olmayan yapısal sorunlarımız var. Türkiye’nin ne tür bir geleceğe sahip olacağı, söz konusu sorunların öncelikle anlaşılıp değerlendirilmesini gerektiriyor. Bunların başta gelenlerinden biri ekonomi… Saha çalışmalarında ekonomiye ilişkin cevapların kimlik ve siyaset ile açık bir bağı olsa da, bu alanın kişi ayırt etmeyen özellikleri var. O nedenle ciddiye almamız gereken bir toplumsal mesele ile karşı karşıya olduğumuzu ve bunun sadece yönetim sisteminin değişimi ile çözülemeyeceğini görmemiz lazım.
***
Metropoll şirketinin ocak ayı araştırması, konuyla ilgili herkes için son derece uyarıcı bulgulara sahip. Türkiye ekonomisinin genel gidişatı ile ilgili olarak görüşmecilerin yüzde 35,7’si iyiye, yüzde 45,8’i kötüye gidildiğini beyan ediyor. Son bir yıl içinde ailedeki refah düzeyinin iyileştiğini söyleyenler sadece yüzde 19,3 iken, kötüleşti diyenler yüzde 57,1. Ekonominin nasıl yönetildiği sorusuna olumlu yanıt verenler yüzde 33. Tersi yönde görüş bildirenler ise 54,2. Önümüzdeki bir yıl içinde beklenen değişim açısından da benzer oranlar mevcut. İyileşecek diyen yüzde 32,1’e karşı kötüleşme bekleyen yüzde 49,8… Nihayet ekonominin gidişatından kim sorumlu diye sorulduğunda görüşmecilerin yüzde 47,8’i hükümeti işaret ediyor. Buna karşılık ‘dış mihraklar’, ‘FETÖ’ ve ‘dünya ekonomisi’ şıklarına verilen cevapların toplamı 37,6’da kalmakta.
Bu sadece hükümeti değil, herkesi teyakkuza düşürmesi gereken bir tablo. Buna yükselemeyen ve giderek kamu ve tüketim bağımlısı haline gelen büyümeyi ve artan işsizlik oranlarını eklediğimizde, önümüzdeki dönemin palyatif tedbirlerle geçiştirilemeyeceğini anlıyoruz. İlk tespit toplumun üçte birinin ekonominin gidişatını başarılı bulduğu, iyi yönetildiğini düşündüğü ve daha iyileşeceğini beklediği… Bu oranların birbirine yakınlığı ideolojik bir tercihi ima ediyor. Nitekim aile refahı ile ilgili daha doğrudan bir soruyla karşılaşınca memnuniyet beyanı yüzde 19’a düşmekte. Dolayısıyla geri kalan yüzde 15’in büyük ölçüde hükümete olan siyasi desteği yansıttığı öne sürülebilir.
***
Diğer taraftan toplumun yarısı ekonominin iyi yönetilmediğini ve önümüzdeki dönemde daha kötüleşeceğini düşünmekte… Aile refah seviyesinde gerileme olduğunu beyan edenlerle (yüzde 57) birlikte okuduğumuzda, kısa bir süre içerisinde siyaseten sert tepki verme ihtimali yüksek bir geniş kitlenin oluştuğu anlaşılıyor.
Bunların kim olduğu tabi siyasetçiler için çok önemli… Araştırma CHP ve HDP tabanının olumsuz bir tutum aldığını ortaya koymakta ama bunun da büyük ölçüde ideolojik olduğunu varsaymak mümkün. Ne var ki MHP’liler için bunu söylemek zor. Onlar da ekonominin kötüye gittiğini (yüzde 72,5) kötü yönetildiğini (80,8) ve daha kötüye gideceğini (74,7) öne sürüyorlar. Çok şaşırtıcı değil, çünkü aile refah seviyesi ile ilgili soruya MHP’lilerin yüzde 78,9’u kötüleşti derken, sadece 4,6’sı iyileşti demiş.
***
Ekleyelim ki AK Partililer arasında bile bu son soruya ilişkin olumsuz beyan ‘iyileşti’ diyenlerden daha fazla (yüzde 33,2’ye 35,2). Ancak belki en ilginci AK Partililerin yüzde 22’sinin ekonominin kötüye gittiğini ve önümüzdeki yıl daha kötüleşeceğini düşünmeleri. Ayrıca seçmen tabanının yüzde 26’sı ekonominin iyi yönetilmediği fikrine sahip… Sorulara aynı doğrultuda cevap verilmemiş olma ihtimalini de dikkate alarak, AK Parti’nin kendi seçmenindeki en az beşte birlik bir bölümün ‘kırılgan’ olduğunu öngörebiliriz ki bu tespit referanduma yoğunlaşmış olanlar için de epeyce anlamlı…