Karar yazarı Etyen Mahçupyan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "AKP bir anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan diğer maddelerle birlikte TBMM'ye getirmelidir. Vekiller vicdanlarıyla oy kullanacaklardır. Bu anayasa değişiklik teklifi ya 367'yi aşarak kanunlaşacak, ya da 330'un üzerinde kalarak referanduma sunulacaktır. MHP her karara saygılıdır" çıkışıyla yeniden gündeme gelen "Başkanlık sistemi" tartışmalarıyla ilgili olarak Bahçeli muhtemelen son kertede başkanlık sistemini destekleyip desteklememeye karar vermiş değil. Şu an attığı adım MHP’nin pazarlık gücünü yükseltmek açısından işlevsel" dedi. Mahçupyan "O halde MHP iktidardan ne talep edecek? Boşalmakta olan bürokraside AK Parti destekli bir yeniden yerleşme olabilir mi? Konjonktürün de çok uygun olduğunu düşünürsek gayet mantıklı gözüküyor. Bu MHP açısından ‘akıllıca’ bir yaklaşım olur" diye yazdı.
Etyen Mahçupyan'ın "Destek mi tuzak mı?" başlığıyla yayımlanan (25 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Bahçeli’nin başkanlık sisteminin Meclis’e gelmesi ve referanduma gitme yolunun açılması konusunda yaptığı ‘davet’ iki farklı değerlendirmeye neden oldu. Bir grup yorumcu Bahçeli’nin son yıllarda AK Parti’ye destek veren bir tutum aldığını, siyasetin sıkışma noktalarında devlet perspektifi ile bu tür çıkışlar yaptığını hatırlattı. Bu kişilerin beklentisine göre MHP başkanlık önerisini Meclis’ten geçirmenin ötesinde referandumda da ‘yumuşak’ bir çizgi tutturacak, seçmen üzerinde baskı kurmayacaktı. Nitekim Bahçeli bu konuda halkın kararına razı olduğunu her fırsatta söylüyordu.
Buna karşılık bir başka grup yorumcu ise Bahçeli’nin davetinin bir destek mahiyeti taşımadığını, MHP’nin hala parlamenter sistemden yana olmanın yanında Anayasa’nın ilk dört maddesinin de değişmesine karşı olduğunu vurguladılar. Onların bakışına göre MHP başkanlık sistemini içeren anayasa teklifini Meclis’te desteklese de referandum sürecinde sert muhalefete geçerek engellenmesi için uğraşacak ve belki de başkanlığa geçişi süresiz olarak imkansız kılacaktı. Dolayısıyla söz konusu davetin bir ‘tuzak’ olma ihtimali de az değildi.
***
Her iki görüşün de doğru yanları olduğunu tespitle ve Bahçeli’nin daha ‘dinamik’ bir oyun kurgusu üretmeye çalıştığını varsayarak şunu ileri sürebiliriz: Bahçeli muhtemelen son kertede başkanlık sistemini destekleyip desteklememeye karar vermiş değil. Şu an attığı adım MHP’nin pazarlık gücünü yükseltmek açısından işlevsel. Milletvekillerini son seçimde yarı yarıya kaybetmesine ve parlamentonun en küçük grubunu oluşturmasına karşın, MHP’nin önümüzdeki dönemin siyasetinde çok ‘kıymetli’ bir role sahip olabileceğinin farkında… AK Parti’nin anayasa teklifi bariz şekilde ‘kabul edilemez’ olmadığı takdirde MHP gelecek tasarıya referandumda da destek verebilir. Ne var ki buna karşılık herhalde bazı istekleri de olacaktır.
Dolayısıyla karşımızda ikili bir soru var: Böyle bir pazarlıkta MHP ne isteyebilir? Ve istediğini alması için uygun bir konjonktür var mı? Bir siyasi parti olarak MHP’nin iktidardan siyasi alanda isteyeceği bir şeyler her zaman olabilir. Örneğin bir başka yasanın parlamentodan geçmesini iktidardan talep edebilir. Kendi seçmen tabanına yönelik kenarda köşede kalmış birkaç değişikliğin hayata geçmesini sağlayabilir. Ancak başkanlık değişimi AK Parti için çok kıymetli bir ‘hediye’… Bedelinin de yüksek düşünülmesi şaşırtıcı olmaz. Öte yandan MHP için ideolojik öneme sahip iki konuda, yani terörle mücadele ve dış politikada iki partinin pozisyonları arasında pek bir fark yok.
O halde MHP iktidardan ne talep edecek? Boşalmakta olan bürokraside AK Parti destekli bir yeniden yerleşme olabilir mi? Konjonktürün de çok uygun olduğunu düşünürsek gayet mantıklı gözüküyor. Bu MHP açısından ‘akıllıca’ bir yaklaşım olur. Çünkü bu ülkede siyasetin geçici, bürokrasinin ise kalıcı bir karakteri var. Bürokraside güçlü olan her zaman toplumsal karşılığının çok üzerinde bir siyasi güç devşirebiliyor.
***
Dolayısıyla muhtemel senaryo ilk adımda AK Parti’nin MHP’ye ters gelmeyen bir anayasa önerisi yapmasını sağlamak olacaktır. Böylece AK Parti’nin özgürlükçü tasavvurundan uzaklaşarak devletçiliği ve milliyetçiliği kabullenmesi sağlanabilir. İkinci adım ise referandumda verilecek desteğe karşılık bürokratik kadrolarda kalıcı atamaların garanti edilmesini istemek olabilir.
MHP gerçekten ‘masum’ bir destek önerisinde mi bulunuyor, yoksa bir taşla iki kuş birden mi vurmaya çalışıyor göreceğiz. Kendisi bürokraside yeniden güçlenirken AK Parti’nin de devletçi merkeze çekilerek ‘ehlileşmesinin’ siyasetin sağcılaşmasına büyük bir ‘hizmet’ olacağını Bahçeli bilmez mi?