Politika

Leyla Zana: Meclis'e dönmeliyiz

BDP Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana, "Meclis’e girme hakkını elde etmek için çok bedeller ödendi. O nedenle girip orada mücadele etmeliyiz. Orası AK Parti’nin değil. Milletin" dedi.

27 Eylül 2011 03:00

T24 - BDP Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana, "Meclis’e girme hakkını elde etmek için çok bedeller ödendi. O nedenle girip orada mücadele etmeliyiz. Orası AK Parti’nin değil. Milletin" dedi.


Radikal gazetesi yazarı Oral Çalışlar'ın "Leyla Zana: Meclis'e girmeliyiz" başlığıyla yayımlanan (27 Eylül 2011) yazısı şöyle:


Leyla Zana: Meclis'e girmeliyiz


Diyarbakır sokaklarındayım. Ulucami’de restorasyon sürüyor. Diyarbakır’ın ‘siyaset meydanı’ olarak gördüğüm camiinin önündeki meydan kalabalık değil.


Suriçi’nin sokaklarında dolaşıyorum, birkaç gün önce iki polisin vurulduğu caddenin önünden geçiyorum. Ortalık sakin. Dağkapı’nın girişindeki ayakkabı boyacılarının sayısı artmış. Mendil satanlar önümü kesiyor.


‘Cevizli taşkadayıfı’ yemek için dört ayaklı minarenin bulunduğu sokağın başındaki tatlıcıya gidiyorum. Müzik dükkânından Kürtçe türküler yükseliyor.


Hasan Paşa Han’a yöneliyorum. Geçmişte mezbelelik olan bu han şimdi gençlerin buluşma yeri. KAMER’in (Kadın Merkezi) de burada bir ‘kafe’si var. 



‘Siyaset meydanı’ Hasan Paşa Hanı’nda


Masalardan birine çöküp bir tanıdığa telefon ediyorum. Oturur oturmaz, ‘siyaset meydanı’ benim masaya taşınıyor. Selam verenler, sohbet etmek isteyenler, siyasetçilere mesaj göndermeye niyetlenenlerle yoğun bir konuşma trafiği gelişiyor.


Sultan, tipik bir Diyarbakırlı kadın. “Çocuklarımız ölmesin, Başbakan’a söyleyin, o bu savaşı durdurabilir” deyince, “PKK da bak neler yapıyor, nasıl dursun bu savaş” cevabını veriyorum. Sultan Hanım ısrarcı, bir TV tartışmacısı akıcılığıyla konuşuyor: “Bize çok zulüm ediyorlar. Haberleri izleyemiyoruz, çok acı çekiyoruz. Başbakan isterse bitirir. Barış da savaş da onun elinde. Sizlerin girişimleri sürsün ne olur Oral Bey. Benim bir yeğenime müebbet verdiler, aileden dağda çok genç var. Ölmesin bu gençler, asker de ölmesin, PKK’lı da...”


Bir grup genç geliyor. Birisi makine mühendisi, ikisi Dicle Üniversitesi’nde öğrenci. “20 davam var. Sebebi de Kürtçe eğitim için dilekçe vermek. Öyle başladı, başıma gelmedik kalmadı... Hâlâ terör sorunu deniyor, Kürt sorunu bu...”


“Ben Liceli Ermeniyim” diyor bir başkası. Agos’un bölgedeki dağıtımını yaptığını söylüyor. Tarık Ziya Ekinci ailesinin Lice’den komşusu. Diyarbakır’da hâlâ Ermeni olduğunu duymak ilginç. 



Ermeni kilisesinde


Uzaktan Leyla Zana göründü. Kızı da yanındaydı. Hasan Paşa Han’da yeğeninin kafesine oturmaya gelmişti. Bu sembolik isimle karşılaşmak hoş bir tesadüf.


Meclis’e gitmekten yana olduğunu, bunun gerekli olduğunu savunduğu biliniyor:


“Ben ilk grup toplantısında da söyledim, Meclis’e girme hakkını elde etmek için çok bedeller ödendi. O nedenle girip orada mücadele etmeliyiz. Orası AK Parti’nin değil. Milletin. Halk bu seçimde bizi Meclis’e gönderebilmek için ne fedakârlıklara katlandı. Ekmek paralarını kıstılar, arabalarına benzin koyup seçim kampanyasına geldiler. Onlar bizi Meclis’te görmek istiyor.”
Zana’yla birlikte restorasyonu bitmek üzere olan Surp Giragos Ermeni Kilisesi’ne gittik. O da son halini görmek istiyordu. Büyükşehir Belediye Başkanı Baydemir, restorasyonuna şimdiye kadar 1.5 milyon lira harcanan bu kilisenin yakında ibadete açılacağını söyledi. Kiliseyi gezerken Sevgili Hrant Dink’i anımsadım. Kilisenin yıkık halini görmüş ve hüzünlü yazılar yazmıştı. Görebilse sevinirdi. 



Dengbejler


Baydemir’in davetiyle dengbejleri dinlemeye gittik. Kürtler içindeki sözlü tarih geleneğini bugünlere taşıyan dengbejlerin hızlı göç nedeniyle artık kaybolmaya yüz tuttukları bir gerçek. Diyarbakır Belediyesi bu nedenle onlar için bir merkez kurmuş ve genç dengbejlerin yetişmesine olanak sağlayan bir ortam yaratılmış. 



‘Şüpheli paket’


Diyarbakırlı gazeteci arkadaşım Aziz’le şehir içinde dolaşırken birden Ulucami’nin önünde bir kalabalık toplandığını fark ettik. Yollar kesilmişti. Aziz ‘şüpheli paket’ dedi. Çevreye ipler çekilmişti. Birkaç gün önce polislerin öldürüldüğü mekâna çok yakın bir yerdeydik.


Arka sokaklardan dolaştık. Birlikte İstanbul’dan geldiğimiz gazetecilerle bir araya geldik. Diyarbakır’ın düzeni ve temizliğinden etkilendiği belli olan Nazıl Ilıcak, “Burada belediyecilik yapılmadığını söylemek haklı değil. Başkan Osman Baydemir’in halkla sıcak ilgisinden de mutlu olduğumu söyleyebilirim” diyordu.


Diyarbakır, ayakları üzerinde doğrulmaya çalışan bir dev kent. Büyüdükçe büyüyor. Çatışma ortamı, kentin de bölgenin de belini büküyor...


İnsanlar gerçekten sıcakkanlı ve umut dolu. Gözlerinde hüzün, bakışlarında geleceğe yönelik kaygılar olsa da bizlere dostlukla sarılıyorlar.


Diyarbakır sokaklarında dolaşmak ne kadar endişe verici de olsa bana iyi geliyor...