T24 - Mario Levi'nin Doğan Kitap'tan yayımlanan “İçimdeki İstanbul Fotoğrafları”nda, kendi hikâyesini şehrin tarihiyle birleştiriyor. Kitapla bir yandan İstanbul’a aşinalığımızda gedikler açılırken bir diğer yandan yazarın çocukluğundan bugüne geçirdiği sürece tanık oluyoruz.
Bu topraklarda hatırlamak, unutmaktan her zaman daha zordu; Yahudi ve İspanyol göçmeni bir ailenin ferdi olması sebebiyle Levi’nin geçmişi durumu hiç kolaylaştırmıyor. Yazar için yeniden hatırlamakla birlikte göze alınan bir yolculuk olan bu kitap, aynı zamanda kendisinden koparılanlarla bir yüzleşme. Bu yüzleşmenin temelini oluşturan çok dilliliğin, dinin ve milletin kısa adı ise ‘yabancılık’.
Levi hikâyesine dedesiyle başlıyor. Ailesinden aldığı mirasın ağırlığını, konuşulmadan aktarılan acıları çocukluğundan başlayarak anlatıyor. Öznel hikâyelerin şehrinkilerle şekillenmesi kitabı kolektif travmalarımızın bir tutanağı haline getiriyor. Balkan Harbi sırasında küçük bir çocuk olan anneannesinin Çatalca’da yaşadıklarıyla başlayan korku, Levi’nin evlenmesinden bir gün önce Neve Şalom Sinegogu’nun bombalı saldırıya uğramasıyla (6.Eylül.1986) kadere dönüşüyor. Devredilen miras, ailenin denetiminden çıkıyor ve devlete tabii oluyor. Yüzleşmenin politik altyapısı Levi için büyük öneme sahip şehrin hüznünü daimi kılıyor.
Bu yolculuk bir yandan da semtler arasında gerçekleşiyor. Eminönü’nden Hasköy’e, Çatalca’dan Kanlıca’ya, Bomonti’den Tünel’e; Levi ve ailesi sürekli yer değiştiriyor. "Bu şehirde hayatı süresince aynı evde kalabilmiş hiçbir insan çıkmamıştı” dedikten sonra, "İstanbul’un tarihi biraz da göçün tarihiydi" diye ekliyor. Kendi hikâyesine katılan Balıkçı Avram, Madam Bella, Şapkacı Pepo, Meyhaneci Aşerlerle bugünlerde yaşayamayacağımız kadar zengin bir hayat sunuyor.
Çokdilliliğin, hiçdilliğe dönüşmemesi ve susmanın sükûnetini reddetmek için Mario Levi, İçindeki İstanbul Fotoğrafları’nda toplumsal matemleriyle hesaplaşırken okuyucusunu da müdahil olmaya kışkırtıyor. Ve şöyle diyor: "Yaşayacağız… Elimizden geldiğince… Yaslarımızla, kırıklıklarımızla, umutlarımızla… İsyanlarımız ve öfkelerimizle…"