Günden güne, haftadan haftaya dengelerin değiştiği NBA'de geçen hafta da belirttiğimiz gibi taşlar yerine oturuyor ve sezonun kaderi çizilmeye başlıyor.ARA GÖZBEK / Tempo24Shaq ve Nash'in dönüşüyle yükselişe geçen Amare'li Phoenix Suns istikrarsız olması zaman zaman düşüş yaşamasına neden oluyor. Şu anda Batıda playoff potasının dışında kalan Phoenix Suns, büyük umutlarla başladığı sezonda şimdilik istediğini bulamadı. Bu arada takımdan Raja Bell ve Boris Diaw, Charlotte Bobcats'e Jason Richardson karşılığında gönderildi. Bunu da haftaya özellikle masaya yatıracağız.
Hazır Batı'ya değinmişken kısaca LA Lakers'dan da bahsedebiliriz. Kobe, geçtiğimiz yıllara göre daha az top kullanıyor, daha az sayı atıyor. Tabi bunda geçtiğimiz sezon MVP seçilmesinde ve NBA Final'ine ulaşmasının da büyük payı var. Ama bu durum Lakers'ı da birinci sırada tutuyor desek yanlış olmaz. Andrew Bynum ve Pau Gasol potaaltında rakiplere ribaunt vermiyor. Yani kısaca Lakers takım olarak şu anda sezon sonuna konsantre olmuş durumda. Yoksa tek yenilgiyle devam ediyorken, rakiplerini çok kolayca 2-2,5 çeyrekte devirebiliyorken neden yenilsin ki? Yani yenilirken bile üstün oynayan taraf oluyorlar. Bunun tek bir açıklaması olabilir. Lakers takım olarak nereye konsantre olmasıyla.
Batı'da en fazla dikkat çeken olay ise Denver Nuggets'ın şu anda Batı ikincisi olması. Olaylı 'Iverson takası'nın ardından herkes Denver'ın bir çöküş yaşayacağını düşündü. Detroit'i açık ara karlı olduğunu düşündü. Ama şu anda bir gerçek var ki herşey çok iyi anlatıyor. Detroit, Doğu'da zar zor 7inci sırada durabiliyorken Denver, Batı'da Lakers'ın ardından Batı birinciliğin kovalıyor. Birincilik şimdilik Denver için hayal gibi gözüküyor ama en azından zirve bölgesinde yer alması ne kadra başarılı olduklarını gösteriyor. Bu arada Chauncey Billups etkili ama biraz istikrarsız olsa da Carmelo Anthony yıllarca beklenen patlamayı bu sene yapacak izlenimi veriyor.
Geçtiğimiz hafta playoff potasında yer almayan San Antonio Spurs son 4 maçtır kazanıyor ve şu anda Batı'da yedinci sırada yer alıyor. Tim Duncan eski Tim Duncan değil. Bu konuda herkes hemfikir. Ama Tony Parker ve Manu Ginobili'nin formunu yakalaması ve performansında bir üst düzeye tırmanması halinde Spurs yine küçük çapta da olsa bir şampiyonluk adayı düşünülebilir.
Sezon başında fırtına gibi esen Chris Bosh önderliğindeki Toronto Raptors şu anda playoff potasına bir hayli uzak. Bir ara 4üncü sırada yer alan Raptors şu günlerde ilk sekizde bile değil. Sam Mitchell ayrıldı belki ve herkes Raptors'un yükselişe geçeceğini düşündü (ben dahil) ama görünüyor ki Toronto daha da kötüye gidiyor.
Doğu'da haftanın takımı seçtiğimiz Boston Celtics son 13 maçtır kazanıyor ve büyük ihtimalle (dünyanın sonu gelmezse ya da Boston Garden'ın ortasına maç esnasında uçak düşmezse) sezon sonunda NBA galibiyet rekoru kıracaklar. Boston çok rahat sayı atabiliyor ama atamadığında yani hücumda ritmini yakalamadığında en azında sayı yemiyor. Boston bu kadra iyiyken ve haftanın takımıyken biz bu hafta Cleveland Cavaliers'tan bahsetmek istiyoruz. Neden mi? Son 10 maçta oynadıkları rakiplerine soralım.
Nereden nereye... Michael Jordan hayranları mutlaka Clevland Cavaliers'ın kaderinde ne kadar şansız bir takım olduğunu bilir. Ama çok geçmişe gitmemize gerek bile yok. Bundan 5 sene önce ligin 29uncu takımıyken Cleveland zaten ligde toplam 29 takım vardı. 2003 Draft'inde takıma bir oyuncu gelir ve bir takımın kaderini bu kadar mı değiştirir.
LeBron James daha NBA'ye gelmeden şöhret olmuştu ama Cleveland formasını üstüne giyince herşeyin şöhretin ötesine geçmişti. Öyle olmak sorundaydı. Herkes ligin yıllarca en kötü takımının arkasında olmaktan sıkılmıştı. Bu bahsettiğimiz 'herkes' bir adamın gelip bu kaderi değiştirmesini bekliyordu. Tıpkı 1984'deki Chicago Bulls seyircisi gibi. O zamanlarda da
Michael Jordan'ın durumu da buydu. Tabi Jordan 90'larda kazandığı 6 şampiyonlukla yeterince takımın kaderini değiştirdi. Ama o kadar fazla değiştirdi ki bunun cezasını şu anda ki aktif Bulls oyuncuları çekiyor.
Cleveland, Lebron'la beraber 4 yıl içinde NBA Final'ine adını yazdırdı. LeBron James şu anda ligin en değerli oyuncusu idda edersek yanlış bir ifade kullanmış oluruz ama onun gibi istatistiklere ulaşan başka bir oyuncu da olmadığı da bir gerçek. Cleveland 2007 NBA Final'inin ardında geçen sezon bir düşüş yaşadı ama bu Cavs iyi oldu. Çünkü bu takım eğer şampiyon olacaksa takım olarak 'tam olması lazım. Geçtiğimiz sezon yaşanan bu düşü de takımın eksiklerini ortaya çıkardı.
Yavaşlayan LeBron hızlanan Cleveland Bu sezon sezona fırtına gibi giren Cavs ve LeBron önüne geleni sahadan siliyor. LeBron'un istatistiklerinde biraz düşüş olsa Cleveland takım olarak iyi gidiyor. Bundaki büyük paylardan birisi koç Mike Brown'un. LeBron kadra şöhretli, dominant bir süper yıldıza her koç söz geçiremez. Ama koç Brown bu işin üstesinde çok rahat gelebildi. Şampiyonluklar kazandığı takdirde Pat Riley ve Phil Jackson'ın karizmasına bürünür. Bundan emin olabiliriz.
Bu sene Cleveland'la ilgili en fazla dikkat çeken olay Cleveland'lı oyuncuların sahada mutlu olması. Buy başarıda çok önemli bir şeydir. Eğer bir takımda huzur yoksa, kimse oynamaktan mutlu değilse o takım başarılı olamaz. Ama LeBron ve arkadaşları maçta gerideyken bile zevk alıyorlar, mutlu oynuyorlar. Bu konuda da koç Mike Brown'u kutlamak gerek.
Cleveland şu anda son 10 maçını kazanmış, Doğu ikinci sırada ve zirve için Boston'un ensesinde olan bir takım. Hatta Boston'un her maçı bu kadar ciddiyetle oynaması Clevland'ın gerisine düşme korkusu olarak da nitelenebilir.
LeBron'un sayı ortalamasında bir düşüş olduğu açıkça ortada. Ama Cleveland kazanmaya devam ediyor. LeBron da gerekmedikçe başına buyruk oynamıyor. Yani Cavs için bütün işler iyi gidiyor. Cleveland'ı kim durduracak? Durduracak kişi kendisi mi olacak? Duracak mı? Bunların cevaplarını önümüzdeki haftalarda yükseliş ve düşüşlerin ardında göreceğiz. Bunun için de arkamıza yaslanıp bekleyeceğiz.