“Askere gidip insanları öldürmemek için Türkiye’ye geldim; savaş biter bitmez ülkeme, Suriye’ye döneceğim…”
Yedi yıldır süren iç savaşın başladığı günden bu yana İstanbul’a gelen yüz binlerce Suriyeliden biri Elias… 2014’ten beri Türkiye’de... Memleketi Lazkiye’ye daha yakın olduğu için önce Hatay’da denemiş şansını. İş bulamayınca yolu İstanbul’a düşmüş.
Elias’ı Taksim’de garsonluk yaptığı muhtelif rock barlarından tanıyorum. İş çıkışında bir paydos birası için gittiğim rock barda karşılaşıyoruz yine… Servisi yaptıktan sonra masama oturup bir sigara yakıyor. Hoşbeşten sonra konu Suriye’ye geliyor.
“Kimseyi öldürmek istemediğim için Türkiye’ye geldim”
“Artık savaş bitmek üzere…” diyor Elias… Barış görüşmelerinin seyrinden haberi var mı, yoksa sözleri bir temenniden mi ibaret, bilmiyorum. Bu sözler hakkında düşünürken Suriyeli bir ‘heavy metal’ci olması dışında hakkında pek de bir şey bilmediğimi fark ediyorum ve Türkiye’ye geliş hikâyesini soruyorum:
“2014’te Suriye ordusu seferberlik kağıdı gönderdi. Ben askerliğimi 10 yıl önce yaptım zaten. Savaşa karşıyım. Kimseyi öldürmek istemediğim için askere gitmek yerine Türkiye’ye geldim. Ağabeyim askere gitti, geçen yıl öldürüldü. Çok fazla ölüm oldu. Artık ölümlerden bıktım.”
‘Heavy metal’ gözaltıları
Askere gitmediği için orada başına bir iş gelip gelmeyeceğini sorunca Elias “Bir şey olmaz” diyor. Savaştan önce de defalarca gözaltına alındığını gülümseyerek anlatıyor:
“Bizim ülkede heavy metal yasak. Kokain var, her şey var ama heavy metal yasak. Çünkü sorgulayan bir müzik türü. Devlete göre insanları isyana teşvik ediyor. 2002, 2005 ve 2009’da Türkiye’ye geldim, Lübnan’a da gittim. Kaset, CD, grup tişörtü almak için. Bavullarla kaset getirdim. Yolda polis metalci tişörtüyle görünce durduruyor. ‘Gel buraya, sen Satanistsin’ deyip gözaltına alıyorlar. ‘Ben Hristiyanım’ diyorsun, dinlemiyorlar. Tişörtüm yüzünden defalarca gözaltına alındım. Gitar satmanın serbest olduğu yerde heavy metal niye yasak oluyor?”
“Annemle ablamı Suriye’den ayrılmaya ikna edemedim”
Elias, savaştan önce Lazkiye’de tekstil işi yapıyormuş. “Şam ve Halep’ten aldığı malları Lazkiye’de satarak geçiniyordum” diyor. Lazkiye’nin ne kadar güzel olduğunu görmem için cep telefonumdan fotoğraflara bakmamı isteyip savaştan önceki Suriye’deki yaşamı anlatıyor:
“Suriye de burası gibi. Esad’ın yakınındakiler kollanıyor. Ama yine de orada hayat sıradan insanlar için bile çok kolaydı. Türk parasıyla 15 bin liraya ev, 2 bin 500 liraya araba alabiliyordun. Artık her şey çok zor. Mazotun litresi 25 kuruştu, savaştan sonra 15 lira oldu. Savaştan sonra da çok zor düzelecek.”
Lazkiye’deki ailesini sorunca Elias, annesiyle ablası dışında kimsesinin kalmadığını söylüyor:
“Annem ve ablamı buraya getirmek için çok uğraştım. Annemi Lazkiye’yi terk etmeye ikna edemedim. Yardım için her ay 200-300 lira gönderiyorum.”
Savaşın ortasında 4 ay
Elias Türkiye’ye gelmesinin ardından bir kez Suriye’ye dönmüş. Teyzesini görmek için gittiği Halep’te çatışmalar şiddetlenince bir apartman dairesinde yaşadıkları 4 aylık esareti şu sözlerle anlatıyor:
“Halep’te teyzemi görmeye gittiğimde, dönecek otobüs bulamadığım için orada kaldım. Çatışmalar, iki sokak öteye kadar geldi. 1 ay elektrik yoktu, düşünsene. Hava buz gibi, yakacak mazot bile yok. Evde 1 ay karanlıktasın, iki sokak ötede savaş var, sürekli bombardıman sesleri, silah sesleri… Depodaki yiyeceklerle hayatta kaldık.”
“İnsanlar kardeşim ama devlet çok zor”
“Belki savaştan sonra da Türkiye’de kalırsın” deyince Elias başını ‘hayır’ anlamında iki yana sallıyor:
“Buradaki insanlar benim kardeşim, sen benim kardeşimsin ama devlet çok zor. Vatandaşlık almak, sağlık hizmeti almak, her şey çok zor. Suriyeli deyince kötü gözle bakıyorlar. Savaş biter bitmez ülkeme, Suriye’ye döneceğim.”