Politika

Lagendijk: HDP'ye en büyük zararı PKK veriyor, örgüt Kürtlerin ayak bağı oldu

'HDP'nin barajın altına doğru indiğini gösteren anketlere tanık olunması sadece bir zaman meselesi'

12 Eylül 2015 16:22

Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi üyesi ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu eşbaşkanı Joost Lagendijk, "Dalganın yavaş yavaş Erdoğan'ın ve AKP'nin lehine dönmesiyle ilgili en şaşırtıcı mesele, HDP'ye en büyük zararı PKK'nın veriyor olması" dedi. Lagendijk, Zaman'daki yazısında, "PKK, ister muhafazakâr ister milliyetçi olsun, Kürtlerin HDP'ye güvenip oy vermiş olan çoğunluğunun ayak bağı haline gelmiş durumda" ifadesini kullandı.

Lagendijk'in Zaman'da "PKK Kürtlerin ayak bağı" başlığıyla yayımlanan (12 Eylül 2015) yazısı şöyle:

Türkiye 1990'lardaki belirsizlik ve istikrarsız ortamına dönüş tehlikesiyle karşı karşıya, zira kilit konumdaki iki aktör, Kürt sorunu denen barut fıçısına benzin dökmeye niyetli olduklarını gösteriyor.

Bir yanda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar partisiyle, Erdoğan'ın kontrol ettiği güvenlik aygıtı ve medya kuruluşları var. Bir süredir şu açıkça görülüyor: Erdoğan'ın analizine göre, AKP'nin ülkeyi tek başına yönetmesini imkansız hale getiren 7 Haziran seçiminin sonucunu “tamir etmek” için ortadan kaldırılması gereken başlıca engel HDP. Ancak HDP seçim barajını geçemediği takdirde Erdoğan başkanlığa yönelik anayasaya aykırı yorumunu sürdürebileceğinden emin olabilir. Bu yüzden de HDP'yi bitirmek için bütün yasal ve yasadışı yolların kullanıldığı bir kampanyaya tanıklık ediyoruz: nefret söylemi, ırkçı güruhların saldırıları, açılan davalar. Aynı zamanda Türkiye devleti, HPD'yi kriminalize etmek umuduyla, PKK'nın şiddet yüklü kışkırtmalarına dayanağı ve içeriği meçhul güvenlik bölgeleri ve sokağa çıkma yasaklarıyla karşılık veriyor.   

Bütün bu kaosun ortasında, şu ana kadar, potansiyel AKP seçmenleri de dahil, pek çok Türkiye vatandaşının Erdoğan'ın oyununun ne olduğunu anladığını görmek yüreklendirici. Anketlerden görüldüğü kadarıyla, AKP pek az oy artırıyor ve HDP Meclis'teki varlığını korumayı başarıyor. Fakat korkarım ki polislerin ve askerlerin öldürüldüğü, HDP temsilcilerinin ve binalarının saldırıya uğradığı her geçen gün, bu rasyonel hesapların yerini duygusal tepkiler alacak. Öldürmelere yönelik öfke ve HDP'ye karşı kuşku giderek artacak. Böylesine hızlı bozulan bir ortamda, AKP'nin güç kazandığını, HDP'nin ise yüzde 10'a, hatta barajın altına doğru indiğini gösteren anketlere tanık olunması sadece bir zaman meselesi.

Dalganın yavaş yavaş Erdoğan'ın ve AKP'nin lehine dönmesiyle ilgili en şaşırtıcı mesele, HDP'ye en büyük zararı PKK'nın veriyor olması. Elbette Erdoğan ve adamları HDP'nin seçimdeki başarı şansını azaltmak için ellerinden geleni yapıyor. Fakat onlar, ancak PKK terör kampanyasını ve Güneydoğu'daki özerk bölgeler yaratmak denilen akılsızca politikasını devam ettirdiğinde-ettirirse başarılı olacaktır.

Yanlış anlaşılmasın: PKK'nın mevcut saldırıları, taktik bir hata veya ne yazık ki HDP'nin aleyhine işleyen aşırı bir tepkiden ibaret değil. Kürt milliyetçi hareketi içindeki sertlik yanlılarının, Kürt sorununun çözümünde öncü rolünü üstlenmenin eşiğine gelen Kürt siyasetçileri susturmak ve etkisizleştirmek yönündeki aleni gayretlerine tanıklık ediyoruz. Kandil'deki PKK komutanları, Avrupa'daki en radikal Kürt militanlardan bazıları ve hatta belki bizzat hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan, seçilmiş siyasetçilerin Türk devletinin başlıca Kürt muhatapları haline gelmesinden hiçbir zaman memnuniyet duymadılar. Selahattin Demirtaş 7 Haziran'da 80 vekillik kazandığında, Türkiye'de ve dışarıdaki pek çok çevrenin saygısını ve hayranlığını kazandı, fakat PKK'daki sertlik yanlılarının gözünde, mecazen konuşursak, kendi ipini çekmiş oldu.

PKK'nın 1980'ler ve 1990'lardaki rolüyle ilgili uzun tartışmalar yapılabilir. PKK'nın nasıl değerlendirileceği konusunda, Kürtlerin haklarının Türkiyeli ve uluslararası destekçileri arasında her zaman bir ayrım oldu. Çoğunluk, hoşa gitsin veya gitmesin, PKK'yı Kürt mücadelesinin kaçınılmaz bir parçası olarak gördü. Diğerleri aralarına belli bir mesafe koydu, çünkü örgütün Stalinizminden, aşırılık yanlılığından ve acımasız taktiklerinden nefret ediyorlardı.   

PKK'nın geçmişte oynadığı rol ne olursa olsun, demokratik ve barışçı bir çözüm bulmaya çalışan Kürt siyasetçilerin Meclis'te olduğu bir dönemde terörist yöntemleri kullanması hiçbir şekilde anlayışla karşılanamaz. PKK, ister muhafazakar ister milliyetçi olsun, Kürtlerin HDP'ye güvenip oy vermiş olan çoğunluğunun ayak bağı haline gelmiş durumda. Kürtler için bu yükten kurtulmanın yegane yolu, eğer'ler ve ama'lar olmaksızın, mevcut PKK saldırılarının ülkeyi Türk'üyle Kürt'üyle çıkmaza sürüklediğini açıkça ortaya koymaktır. Çözümden yana olan Türklerin çoğunluğu da, Türkiye devleti ile Kürt sertlik yanlıları arasında sıkışıp ezilme tehlikesiyle karşı karşıya kalan HDP'nin yanında durarak çözüme yardımcı olabilirler.