Politika

Kuzu: Başbakan'ın gönlünde başkanlık sistemi yatıyor

Anayasa Profesörü TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, başkanlık sistemi tartışmalarını değerlendirdi.

06 Şubat 2011 02:00

T24 - Anayasa Profesörü TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, başkanlık sistemi tartışmalarını değerlendirdi. Kuzu, Başbakan Erdoğan'ın gönlünde başkanlık sisteminin olduğunu vurguladı.

Vatan gazetesinden Şebnem Hoşgör'ün "Koalisyon dönemi olursa 15 yıllık birikim 6 ayda biter!" başlığıyla yayımlanan (6 Şubat 2011) yazısı şöyle:


Koalisyon dönemi olursa 15 yıllık birikim 6 ayda biter!

Kuzu, 25 yılldır üzerinde çalıştığı bu sitemin, Türk siyaseti ve demokrasi için faydalı olabilecek yönlerini, nelere dikkat edilmezse “diktatörlük yaratır” endişelerinin haklı çıkabileceğini anlattı

Başbakan Erdoğan’ın referandum sonuçlarının açıklanmasının ardından yeni anayasa için “Burhan Bey çalışmalara başla” talimatını verdiği TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, “başkanlık sistemi” tartışmalarıyla ilgili görüşlerini VATAN’a aktardı. Kuzu’nun görüşleri şöyle:

REFERANDUMA GİDİLMELİ: Bizim AK Parti olarak başkanlık sistemi olmazsa olmazımız değil. Toplum yanlış anlıyor. Dayatma gibi algılanmamalı. Başbakan ‘Bu konuşulsun’ derken ‘Toplum bunu bilsin’ diyor. Hangi sistem daha iyidir, hangisi kötüdür, ne gibi sakıncaları var hangisi daha faydalıdır bu manada bilinsin istiyor. Tabii gönlündeki başkanlık modeli, elbette arzu eder. Ama illa böyle olacak, olmazsa olmaz gibi bir şey yok. Zaten böyle bir model bir partinin tek başına zorlamasıyla olacak bir sistem değil. Halkta geniş taban bulması, muhalefetin bu işe sıcak bakması lazım. Ve mutlaka da referanduma götürülmesi gerekir. Sistem değişiklikleri kolay birşey değil. 

İKİ BAŞLILIK SIKINTI ÇIKARTABİLİR: Bilinsin ki 2012 ya da 2014’te yapılacak olan Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildiği zaman en az yüzde 51 ile gelecek olan bir cumhurbaşkanı haliyle o zaman iki başlılık sıkıntı da çıkartabilir. O zaman daha çok hissedilecek bizim bugünkü konuşmalarımız. Cumhurbaşkanı’nı halk seçince iş başka noktaya gelecek. 

100 SENE KALACAK DEĞİLİZ: Ak Parti’nin 100 sene kalacak hali yok. Türkiye’de her siyasi partinin belli bir hizmet süresi var. Birkaç dönem sonra eğer AK Parti siyaset alanında diyelim ki daha farklı bir konumda olursa, koalisyon dönemleri başımıza gelirse, bizim 10-15 yıllık bütün birikimimiz 6 ayda biter. Vatandaş biliyor ama yeni nesil bilmiyor. Yeni nesil Türkiye’nin hep 8-10 yıldır gördüğü gibi olduğunu zannediyor.

SİSTEM BELLİ: Başbakanla oturup biz bunu ‘şöyle olsun, böyle olsun’ diye konuşmadık. Ama sistem aşağı yukarı belli, oturup yazılır. Ben Özal döneminden beri bu işi savunuyorum.AK Parti ile başlamış bir sevda değil ki. Bizim mevcut modelde yasama organı çok zayıf. Gelen yasalara bakıyorsunuz yüzde 98’i hükümet tasarısı. TBMM’den geçiyor, hükümet uyguluyor. Bütçe de öyle. Peki parlamento olarak benim fonksiyonum ne? El kaldırmak sadece.

NE YAPABİLİR?: Böylesine bir tabloda bir tarafta yargı var diğer tarafta yürütme. Yasama diye birşey yok aslında. Eğer siz tek kişi yönetiminden, daha güçlü bir lider doğmasından korkuyorsanız parlamenter model çok müsait buna. Başkanlık modelinde bunu bulamaz o lider. Çünkü orda bütçe, kanun yapma yetkisi tamamen parlamento tekelinde. Verdiği kadar yürütme harcar ve uygular. Başkan parlamentoya gelemez. Gelse de locadan bakar ne yapıyor bunlar diye o kadar. Ne yapabilir? Zaman zaman kamuoyuna şu ihtiyaçlarım var diyerek parlamentoya baskı uygulayabilir. O’nun parlamentoda bir grubu karşılığı vardır tabi. O bir partinin lideridir, Başbakandır aslında. Ama parlamentodaki milletvekillerini onun bugün olduğu gibi bir kumanda şeklinde çalıştırma mekanizması yok. Çünkü vekil dar bölge sistemiyle gelmiş ve kendi bölgesinde ancak o aday olabilirse gelecek güçte zaten. Diyelim ki 3-4 aday var, tek kişi çıkıyor zaten bir bölgeden, hangi parti o adayı o bölgeden gösterirse o çıkıyor. Bu parlamentoya bir rahatlık, güç veriyor. İkincisi bakan olamıyor ki liderden bir beklentisi olsun. O yüzden getirilen kanun doğru mu eğri mi bakıyor. Ona göre karar veriyor.


İKİ PARTİ ZORUNLU DEĞİL AMA: Başkan en az yüzde 51 ile seçildiği için o yüzden bu sonunda parlamento içinde iki partili sistemi getiriyor. İster istemez bu zorunlu değil ama bu noktaya gidiyor. İki parti önde oluyor. ABD’de olduğu gibi biri sağ biri sol mesela. Bu parlamenter modelde de olabiliyor istisnai olarak. Tipik örneği İngiltere. Orda da iki parti var. İki partili bir yapıda elbette Başbakan’ın bir partisi var ama o partinin milletvekilleri artık tek tek veya grup olarak hurra Başkan’ın arkasında değil. O yüzden ne oluyor? Gelen kanun ya da harcama konuşulurken vekiller tek tek bu doğru mu eğri mi ona göre konuşuyor karar veriyor. O yüzden cumhuriyetçilerin yarısı ile demokratların yarısı biraraya gelip Başkan’a destek verebiliyorlar, yarısı da karşı çıkıyor. Bunu bizdeki sistemde yapmanız mümkün mü? Böyle birşey olabilir mi? Siyasi hayatın biter.

BİLİNMİYOR: Türkiye’de maalesef beni en çok derinden yaralayan husus başkanlık modelinin bilinmemesi. O yüzden ‘Başkan’ deyince ‘Eyvah kral mı geliyor?’ deniyor. Oysa bunlar aslında parlamenter modellerde daha müsait. Bugün parlamenter sistemde ikisi de Başbakan’ın elinde. Tüm parlamenter sistemle yürütülen ülkelerin Başbakanları, ABD Başkanlarından birkaç kat daha yetkili. Korkulan budur aslında. 10-15 yıl önce bir ABD Başkan yardımcısı geldi ‘Bizim modelin adı yanlış konulmuş, kongre hükümeti demek lazım’ dedi. Sayın Başbakan bunun farkında, modeli biliyor. ‘Bu parlamento çok zayıf diyor, indir kaldır olmasın’ diyor.


Sistemin riski koalisyon ihtimali

SİSTEMİN FAYDASI: Peki Başkanlık sisteminin faydası ne? Orada yürütmede süreklilik var. Oturduğu zaman 4 sene orada. Düşme diye bir dert yok. Fakat yasamaya muhtaç. Ama şimdi muhtaç değil ki. Yasama Başbakan’ın emrinde. Yetkilerin çokluğu bakımından parlamenter rejimi tercih eder, ama süreklilik bakımından riskli bir sistemdir, çünkü her an bir koalisyon gelebilir. O yüzden de yüzde 10’luk barajı ben her zaman yüksek buldum ama hiçbir zaman kaldırılmasından yana olmadım. Kaldırdığınız zaman, Türkiye’de şu an 62 parti var; en az 10 tane parti girer meclise. 4’lü koalisyonlar başlar Türkiye’de yazık değil mi?

RİSKİ VAR MI?: Ben bunları AK Parti’nin zaviyesi dışında, bir bilim adamı olarak samimiyetle söylüyorum. Türkiye’nin gerçekten demokrasi kalitesini birkaç kat arttırır. Hiç mi risk yok? Olmaz olur mu her sistemde risk vardır. Ama bu risk diktatörlüğe dönüşme riskinden öte ‘Acaba bu seçtiğimiz başkanın arzu ettiği yasalar parlamentodan çıkmazsa, bütçe harcama kalemleri istendiğinde verilmezse bu Başkan ne yapar?’ Benim kaygım o. Tam tersi yani. İcraatlar durur mu? Endişem o. ABD modeli dışında Başkanlık modeli yok dünyada aslında. Güney Amerika örnekleri veriliyor mesela. Ama o ülkelerde Kuzey Amerika’daki başkanlık tipolojisi yok. Ne yapmış adam? Anayasalarına açık bakıyorsun, ‘Başkan şu şartlar olursa parlamentoyu fesheder’ felaket bir şey işte bu. Bir süreden sonra vuruyor tekmeyi parlamentoya oluyor sana diktatör. Bunu koyarsan olacağı bu. Kanun yapma yetkisi vermişler başkana, aynen parlamenter sistemde olduğu gibi, kesinlikle olmaz. Bunları koyarsan sistem yanlış başlar.


Eyalet modeli federal yapı olmaz

SEÇİLMİŞ VALİ AYRI: Parlamenter model İngiltere tarihi içinde doğmuş. Sonradan sistemin adına parlamenter sistem denmiş. Ama Başkanlık sistemi aklın bulduğu bir model. Bu şu demektir, her ülkenin akıllı insanları var; otururlar ‘Biz Türkiye’ye uygun başkanlık modelini nasıl kurabiliriz?’ diye çalışırlar. Ama ABD’deki sistemi başarılı kılan unsurları mutlaka almak lazım. Almayacağım ne? Eyalet modeli, federal yapı... Şart değil ki. Diyorlar ki ‘Burhan Hoca bunu savunuyorsunuz da Türkiye’yi kaç bölgeye ayıracaksınız?’... Böyle birşey yok. Başbakan valilerin seçimle gelmesinden bahsetti ama deniyor; iyi de o ayrı bir şey. Atatürk’ün yaptığı 23 maddelik 1921 Anayasası’nın 13 maddesi yerel yönetimlere ayrılmıştır. O dönemde de Erzurum Vali Yardımcısı seçimle gelmiştir. Bu başka bir şey. Bunu ayrı konuşursun başkanlık sistemiyle alakası yok. Valilerin seçimle gelmesi bu sistemin bir zorunluluğu, bu modelin bir sonucu değil. Başbakan da bunu başkanlık modeli bağlamında söylemiyor. O ayrı konuşulacak bir şey.

BİRE BİR ALACAK HALİMİZ YOK: ABD’deki yargıyı da aynen buraya alacak halimiz yok. Orda jüri modeli var. Halk oturduğu yerde aday oluyor. Hakim seçiliyor. Adam suç işlemiş senin önüne çıkıyor. Halk karar veriyor. Bizde yürümez o. Ayrıca bir federal mahkeme var. Anayasa Mahkemesi gibi. Ordaki Anayasa Mahkemesi üyeleri başkanla aynı maaşı alırlar, protokolde başkanın yanında giderler ama 9 üyeyi Başkan seçer. Biz bunu söylesek ‘Oooooo’ derler. Maksat Başkanın denetlenmesi ise bu konu ayrıca konuşulur.

MUHALEFETİN KORKUSU: Bana göre sol muhalefetin karşı çıkış nedeni, asıl korkusu şu; ‘Yüzde 51 ile her zaman sağ kesim gelir bu sistemde biz gelemeyiz’... Ben de diyorum ki 50 yıldan beri zaten sol ne zaman gelmiş tek başına doğru dürüst parlamenter modelde? Halbuki başkanlık modelinde 4+4 8 ya da 5+5 10 o kadar gelecek başka yok çünkü. Demirel 6 defa gitti, 7 defa gelmedi mi? Süreler parlamenter sistemlerde daha uzun.

ETNİK VE DİNİ PARTİLER: Ben inanıyorum ki bu modelde, sağ ve sol kesimden, meseleye geniş bakan insanlar gelir. Etnik, dini ayrıma dayanan partiler zinhar gelemez. Ömür billah gelemez. Bu Türkiye’nin milli birlik ve bütünlüğü bakımından şahane birşeydir.

ÖZAL GİBİ ERDOĞAN GİBİ...: Başkanlık sisteminde her solcuyu da her sağcıyı da seçemezsin. Bir Özal gibi bir Tayyip Erdoğan gibi konulara geniş bakabilen insanlar bu modelde gelir. Soldan da böyle bir aday bulursan o da gelir. Sağ ve solda bir yelpaze oluşur.


Kaygı duymak normal bir şey

Cumhurbaşkanı’nın ‘kaygılarım var’ sözü karşı olduğu anlamında algılandı. Ben hiç öyle algılamadım. ‘Kaygılarım’ var dedi, ee benim de kaygılarım var. Kaygı olması, çekince olması her sistem için geçerli. Hangi sistem dört dörtlük işliyor. Dünyada yok böylesi. Kul yapısı bunlar sonuçta. Kaygı duymak kadar normal bir şey yok. Sorduğunda şimdi herkes parlamenter modelden de şikayet etmiyor mu? Ama ne yapacaksın? Gidiyor böyle kör topal.