T24- Yazar Tarhan Erdem, Kütahya'daki gümüş işletmesindeki siyanür barajında 2 setin çökmesi ve siyanürü tutan bir setin kalmasının ardından kamuoyuna yansıyan yeraltı sularındaki farklı siyanür oranlarını yazdı. Erdem, Çevre Bakanlığı'nın köy çeşmesinden aldığı numunede 0,010 ppm çıkan oranın, Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO)'nın aynı yerden aynı gün aldığı numune 0,071 ppm çıktığına dikkat çekti. Oranlar arasında hayati öneme sahip 7 kat fark için "en az bir labaratuvarın sonucu hatalı olmalı" diyen Erdem, ÇMO'nun testi yaptırdığı labaratuvarın ismini açıklamasını gerektiğini yazdı. Yazar, ÇMO Yönetim Kurulu’na seslenerek "Sizin söylediğiniz büyük tehlike varsa, üç günden beri niçin oturuyorsunuz? Bu kadar geniş bir alanın zehirlenmesi, tabiatın yok olması size bildiri yazmaktan öte bir görev yüklemiyor mu?" diyerek kurumu ağır sözlerle eleştirdi.
Erdem'in Radikal gazetesindeki köşesinde yayımlanan (19 Mayıs 2011) yazısı şöyle:
Gümüşü fırsat bilmek ya da?
Kütahya çevresindeki Gümüş Köy’deki gümüş işletmesindeki siyanür barajındaki setlerde çökme tehlikesi görülmesi konusu bir hafta geçtikten sonra da sürüyor.
Bu haberin ilk duyulmasından bugüne kadar gördüklerim bana çok şey öğretti. Öğrendiklerimi size de anlatmak istiyorum:
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO), ‘7 Mayıs günü Kütahya Eti Gümüş tesisleri, siyanürlü çamur barajında’ meydana gelen kazanın, çevreye, Eskişehir ve Karadeniz’e kadar uzanan bir tehlike yarattığını bildirdi.
Gerçekten tonlarca siyanür çamurunun çevredeki derelere veya yeraltı suyuna karışması sonucu büyük bir felaketle karşılaşılır. Yayılmasını önlemek çok zordur, önleninceye kadar, binlerce insan ölür; yüzlerce kilometrekare toprakta canlı kalmaz, sular içilmez hale gelir, nehirler kirlenir…
Bu haberin alınmasından hemen sonra Çevre Bakanı Veysel Eroğlu Eti Gümüş tesislerine geldi; il yetkililerinin katıldığı toplantılar sonrasında 9 Mayıs günü herhangi bir siyanür sızmasının söz konusu olmadığını, ‘tedbirin tedbiri alındığını’ açıkladı. Aynı gün geç saatlerde Başbakan “Gerekli tedbirler alınmıştır. Şu an itibariyle endişeyi gerektirecek hiçbir durum yok” diye konuştu.
Yağışın hem setleri yıkabileceği hem de havuzun taşabileceğini söylenmesi üzerine Kütahya Valisi Kenan Çiftçi TRT’ye, ‘her şeyin kontrol altında olduğunu’, ‘Bu işin başında bir vali yardımcısı olduğunu, 24 saat gözlem yapıldığını, sağlık ekiplerinin çalıştığını’ söyledi.
Önceki gün de ‘12.5.2011 tarihinde Greenpeace tarafından alınan numunelerin’, ‘akredite olmuş bir laboratuvarda’ analiz ettirildiğini bildiren ÇMO Yönetim Kurulu yeni bildirisinde, “Müsaade edilen limit değerinin %40 daha üzerine çıkan siyanürün halk sağlığını tehdit ettiğini bir kez daha yineledi”.
ÇMO’nun laboratuvar adını vermeden açıkladığı sonuçlar, “Gıda kodeksine göre bölgedeki yeraltı suyu içilemez durumdadır” ve “Kütahya Valiliği bölgeye içme ve kullanma suyu göndermelidir!”
Aynı gün Çevre Bakanlığı, bölgedeki köylerden alınan su numunelerinin analiz sonuçlarını yayımladı. Bu köylerden biri de Greenpeace’in numune aldığı Köprüören Köyü’dür. Bu köy çeşmesinden ÇMO adına 12 Mayıs günü alınan su örneğindeki siyanür oranı (0,071 ppm); aynı yerden, aynı gün bakanlığın aldığı numunede bulunan siyanür oranının (0,010 ppm) yedi katıdır!
ÇMO analizi yapan laboratuvar adını vermemiş, bakanlık ve valilik aldıkları örnekleri İl Sağlığı Laboratuvarı’nda analiz ettirmişlerdir. Kütahya Halk Sağlığı Laboratuvarı siyanür miktarını ölçmeye ehildir. Eti-Gümüş’ün de analiz yapabilecek laboratuvarı vardır. ÇMO, numunesinin analizini yapan laboratuvarın adını vermelidir. Güvendiği kurumun adını vermeyip, adı bilinen devlet kurumunun analiz yapamayacağını söylemek nazik davranış olmamıştır.
Valinin ve Eti Gümüş yetkililerinin söylediğine göre İTÜ ve ODTÜ’den uzmanlar olumlu rapor vermişlerdir.
Bunları anlattıktan sonra bir-iki gerçeği yazayım:
Siyanür; badem, incir, üzüm ve diğer bazı meyvelerde de bulunan bir cins metal tuzudur. Siyanür, doğa koşullarında her zaman özelliklerini koruyarak kalmaz. Güneş, yağmur suyu, sıcaklık, bakteriler nedeniyle siyanür ve siyanürlü bileşikler bozularak, içindeki zehirleyici özelliklerini kaybeder, bir başka bileşiğe dönüşür.
Kaldı ki, siyanür havuzundaki çamur, gümüş üretimi için ayrı bir hammaddedir, içindeki gümüş ve siyanür kazanılarak tekrar gümüş sürecine katılır.
Eti-Gümüş’teki siyanür havuzu yüzme havuzu gibi bir yer değildir, haritada görüldüğü gibi bir kilometrekareyi aşan alana sahiptir. Bu alanda birbirinden setlerle ayrılmış dört havuz vardır. Son olay ikinci ile üçüncü havuz arasındaki setin yırtılmasından çıkmıştır. Diğer duvarda da çöküntü veya yırtılma halinde tehlikeyle karşılaşılabileceği öngörülmüş, halk ayağa kaldırılmak istenmiştir.
Şu gerçek ki, aynı gün, aynı yerden alınan iki su örneği içindeki siyanür miktarını (konsantrasyonunu) birbirinden yedi kat farklı bulan iki laboratuvardan en az birinin sonucunun yanlış olduğu açıktır. İkisi birlikte doğru olamaz, biri ya da ikisi yanlıştır.
“Su aynı yerden bir kez geçer” derler. Örnek alınan zaman aynı olmadığı için “Su farklıdır, sonuç da farklı olabilir” denilebilirse de olayımızda buna imkân yoktur; çünkü yeraltı suyunun bileşimi bir günde bu kadar değişmez.
Şimdi, ÇMO Yönetim Kurulu’na bir şey sormak istiyorum: Sizin söylediğiniz büyük tehlike varsa, üç günden beri niçin oturuyorsunuz? Bu kadar geniş bir alanın zehirlenmesi, tabiatın yok olması size bildiri yazmaktan öte bir görev yüklemiyor mu? Ya da gerçekten yapmak istediğiniz nedir?
Sadece bildiri yayımlamanız için üç ihtimal görebiliyorum:
Birisi halkı telaşa vermek, huzursuzluk çıkarmak, seçimlerde istediğiniz sonuca bir parça hizmet etmek! Bu hedefe varmak için çok önceden, ÇMO olarak halkta güven sağlanmalı, “Bu kurum halkın tarafındadır, onun çıkarlarını korur” düşüncesi yerleştirilmiş olması gerekirdi. Oysa olayda halkın sizin peşinizden gittiği söylenemez; yani halk size güvenmiyor!
İhtimallerden ikincisi, hükümetin telaşa kapılıp işletmeyi kapatmasını ve bir Türk firmasının gümüş metalürjisinden çıkmasını sağlamayı hedefliyor olabilirsiniz! Bu hedefe de şimdilik varamadınız!
Üçüncü ihtimal; gerçekten söylediklerinize inanıyor olabilirsiniz! Buna inanıyor olmanız, bilginizin çok sığ olduğunu gösteren bu durum, ilk adımda üyelerinizi, çevre mühendislerini ilgilendirir.
Okuyucularıma bu olayı anlattıktan sonra bir görüşümü söylemek istiyorum: Son zamanlarda, yukarda anlattığım Gümüş Köy olayı benzeri pek çok haberle karşılaşıyoruz. Bunları çıkaranlar, yayanlar, olayları çarpıtanlar ülkemizde deneyimli ve anlayışlı bir halkın yaşadığına inanmıyorlar. Oysa üç bin yıldan beri organize devlet bulunan bu topraklarda 60 senedir eksiğiyle birlikte yargı denetim ve gözetiminde, genellik, eşitlik, açıklık ilkelerinin uygulandığı 15 genel seçim yapılmıştır.
Sevgili okuyucularım, üç bin yıldır devlet olmanın ve 15 seçim deneyiminin hiç mi sonucu yoktur? Beyler, kaç seçimden sonra halka inanacaksınız?