Gazeteci İrfan Aktan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Suriye'nin kuzeybatısında bulunan Afrin'e yönelik düzenlediği Zeytin Dalı Harekâtı'nın 58'inci gününde Afrin kent merkezinin kontrolünün sağlanmasının ardından Kürtlerin bu operasyondan ders çıkaracağını ancak 'uygar dünyanın' Ortadoğu’da seküler bir hareketi desteklemediğini ve desteklemeyeceğinin bir kez daha ortaya çıktığını savundu. Aktan, IŞİD'in Almanya ve Fransa'yı hedef aldıktan sonra bu ülkelerin Kürtlere ilgi gösterdiklerine ve silah yardımında bulunduklarını belirti. Bu ülkelerin ardından ABD’nin başını çektiği Uluslararası Koalisyon’un Kürtlere silah desteğinde bulduklarını kaydeden Aktan, Rakka'nın da Kürtler eliyle IŞİD'den alındığını yazdı.
"Salih Müslim’in Çekya’da gözaltına alınıp kelepçeli görüntülerinin yayınlanması, Batı’nın IŞİD karşıtı Kürtlerle mutabakatının bitişinin ilanını andırıyordu" diyen Aktan, Afrin operasyonuyla "Şam yönetiminin, ABD’nin, Rusya’nın, BM’nin, Almanya’nın, İran’ın, Türkiye’nin, cihatçıların kendilerine karşı nasıl, neden birleştiklerini Kürtlerin sorgulamayacağını, hareketlerini bölgesel veya uluslararası güçlerin hesaplarına göre değil, kendi ihtiyaçlarına göre strateji belirlemeye itmeyeceklerini düşünmek yanıltıcı olur" dedi.
"Kürtler, 'uygar dünyayı’ tehdit eden IŞİD’i bertaraf etmek niye bize düşsün” sorgulaması yapma başlarlarsa kimse şaşırmasın" diyen Aktan, "Kürtlerin hiçbir hakkı yoksa bile “uygar dünyanın” bir parçası olduklarını ama bu âlemin “enayisi” olmadıklarını göstermeye hakkı var" yorumunda bulundu.
İrfan Aktan'ın Gazete Duvar'da "Âlemin enayisi Kürtler mi?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Kürtlerin Efrîn’den nasıl dersler çıkaracağını zaman gösterecek. Fakat “uygar dünyanın” Ortadoğu’da seküler bir hareketi desteklemediği, desteklemeyeceği bir kez daha ortaya çıktı. Suriye savaşının başladığı 2011 yılından itibaren Şam’dan, Esad’dan ziyade Kürtlere, onların topraklarına musallat olan cihatçı grupların yarattığı yıkım karşısında Kürtlerin direnmek dışında hiçbir yolları yoktu. Çünkü başta IŞİD olmak üzere cihatçı gruplar sadece Kürtlerin topraklarına değil, onların çok kültürlü, çok inançlı siyasal yapılarına da hasımlık besliyordu.
Cihatçı örgütlerin Kürt topraklarında yarattığı yıkım IŞİD’in Eylül 2014’te başlattığı Kobanê saldırısına kadar uluslararası güçlerin dikkatini bile çekmedi. Ne zaman ki IŞİD, 2015’ten itibaren başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa’yı hedef almaya başladı, Batı’da Kürtlere yönelik ilgi arttı. Bunu da ABD’nin başını çektiği Uluslararası Koalisyon’un Kürtlere silah desteği izledi.
Kobanê’den itibaren Kürtler, Rusya ve Amerika’yla taktiksel işbirliklerine gitmek ve cihatçıların büyüttüğü tufana karşı ayakta kalabilmek için kendilerince siyasal bir sistem örmeye başladılar. Ancak başta ABD olmak üzere Batı, IŞİD tehdidinin tamamen bertaraf edilmesi için Kürtlere silah akıtmayı sürdürdü, ortak operasyonlar tertipledi ve alınmasının yılları alacağı düşünülen Rakka’yı bile Kürtler eliyle bu örgütten aldı.
Batı’nın yarattığı bir canavarı yenmek, kendi topraklarına saldırıldığı için ister istemez Kürtlerin payına düştü. Fakat “uygar dünya” bu hikâyeyi, IŞİD’in yenilme hızıyla eşdeğer bir aralıkta unutuverdi. Salih Müslim’in Çekya’da gözaltına alınıp kelepçeli görüntülerinin yayınlanması, Batı’nın IŞİD karşıtı Kürtlerle mutabakatının bitişinin ilanını andırıyordu.
Batılı ülkeler, korkulu rüyaları olan IŞİD’i yenen Kürtlerin, bunun karşılığında herhangi bir hak elde etmemesi üzerine hesap kurmuşa benziyor. Bu hesap sadece Suriye Kürtleri için değil, bağımsızlık referandumu sonrası Güney Kürdistan’ın Şii Haşdi Şabi örgütüyle tehdit edilmesi üzerinden de geçerli kılındı. Kürtlere karşı Sünni cihatçıların yapamadığını Şii milisler, onların yapamadığını bölgesel güçler, “uygar dünyanın” desteğiyle tamamlıyor."
Yazının devamı için tıklayınız