Güneydoğu araştırmalarıyla ünlü ekonomist-yazar Mustafa Sönmez, sefaletin artmasına rağmen güvenlik nedeniyle bölgenin artık göç vermediğini, Kürtlerin içine kapandığını söyledi. Toplum içinde ilk kez Türk-Kürt mahalleleri ayrışması yaşandığını belirten Sönmez, Türkiye'de son örnekleri Altınova ve Adana'da görülen bir linç kültürü geliştiğini ifade etti.
Milliyet gazetesine konuşan Sönmez, güneydoğunun artık göç vermediğini istatistiklerle şöyle açıkladı: "Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre, 1990-2000 döneminde, Doğu ve Güneydoğu'daki 21 ilden 426 bin göç yaşanmış. Ama 2000 sonrası bu eğilimin değiştiğini gözlemliyoruz. 2007 Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 2000-2007 arasında bölge nüfusu, 21 il toplamında yüzde 1.4 oranında azalmış. Ancak, nüfusu artan ve azalan iller tasnif edildiğinde, genel karakteri göç vermek olan bölgede, Güneydoğu'nun nüfusunun azalmayıp arttığı dikkat çekiyor.
2000-2007 döneminde nüfusu en çok artan iller Şırnak, Van ve Siirt. Nüfusları 1.5 milyon bandında olan illerden Diyarbakır'da 7 yıldaki nüfus artışının yüzde 7.2, Şanlıurfa'da yüzde 5.5 olması, 1 milyona yaklaşan nüfusuyla Van'daki artışın yüzde 12'ye yaklaşması, keza 750 bine yaklaşan nüfusuyla Mardin'de yüzde 6'ya yakın nüfus artışı yaşanması önemli bulgulardır.
Bir sebeptir, fakat daha önce bu kadar göç hareketi olan bir bölge için tek açıklama doğurganlık hızı olamaz. Anlıyorsunuz ki nüfus göç etmiyor, hatta belki de geri dönüşler oluyor bölgeye."
Yoksuluz, ama emniyetteyiz
Göstergelere göre bölgede işsizliğin, yoksulların arttığını, kamu yatırımlarının azaldığını, kişi başına eğitim ve sağlık harcamalarının düştüğünü belirten Sönmez, insanların sefalete rağmen göç etmediklerini, kendi bölgelerine kapandığını kaydetti. Sönmez, şöyle devam etti:
"Göç hareketi bölgenin içinde devam ediyor ama dışarı çıkmıyor. Kürtler güvenlik kaygısı yüzünden işin, aşın bile peşinden gidemiyor, bölgede yoksulluğu ile kalıyor. Bu tercihlerinde de Batı illerimizde Kürt kimliğine karşı bazı kesimlerce gösterilen hoşgörüsüzlüğün, lince varan mütecaviz tavırların, "milliyetçi mahalle baskıları"nın etkisi çok büyük. Güneydoğu'da konuştuğunuz zaman insanlar artık diyorlar ki, "Biz burada yoksuluz ama emniyetteyiz. Biz İstanbul'a ya da başka bir Batı iline gittiğimizde geriliyoruz. Eskiden Doğu'da yaşarken geriliyorduk ama artık kendimizi burada hiç olmazsa güvende hissediyoruz "diyorlar."
Kürtlerin batı illerinde Kürtçe konuşmaktan çekindiğini, İstanbul'da 21 (Diyarbakır) plakalı otomobille dolaşmanın bile sorun olduğunu belirten Sönmez, "Kürtler ancak birbirleriyle iş yapmaya başlıyor, birbirlerinin yaşadıkları mahallelerde oturmayı tercih ediyor ve giderek tatsız, talihsiz bir gruplaşma doğuyor. Hiç politik nedenlerle olmayan bir asayiş meselesinde bile bir Kürt ismi ortaya çıktığı anda hadise hemen bir Kürt-Türk, Kürt-Arap meselesine dönüştürülüp kışkırtılabiliyor. Eğer bu ayrışmalar devam ederse herkes kabuğuna çekilecek, Türkiyelileşmek yara alacak" dedi.
5 K+3T formülü
Sönmez, Doğu ve Güneydoğu için önerdiği '5K+3T' formülünü de şöyle açıkladı:
K1: Kültürel Hakların Geliştirilmesi.
K2: Kadınlara Bütçeden Mutfak Desteği.
K3: Kamu Altyapı Yatırımları Desteği.
K4: Kentsel Yatırımlara Öncelik.
K5: Katılımcı Yerel Yönetimleri Güçlendirme.
T1: Ticaretin Geliştirilmesi.
T2: Turizmin Geliştirilmesi.
T3: Tarım ve Hayvancılıkta İyileştirme.