Gündem

"Kürt olmaktan başka suçları olmayan iki insanın, devlet tarafından helikopterden 'düşürülebildiği' bir ülkede hâlâ insan kılığında yaşamanın bir yolu var mı?"

Demokrasi İçin Birlik'ten helikopterden atıldığı iddia edilen Servet Turgut'a ziyaret

18 Ekim 2020 14:06

Demokrasi İçin Birlik (DİB) Koordinasyonu, gözaltına alındıktan sonra Osman Şiban’la birlikte helikopterden atıldığı iddia edilen ve 20 gündür yoğun bakım servisinde yaşam mücadelesi verdikten sonra ölen Servet Turgut'un ailesini ziyarete gitti.

Ziyareti gerçekleştiren DİB heyetinden Ayşegül Devecioğlu, gerçekleştirdikleri ziyareti anlattığı Bianet'te yer alan yazısında, Osman Şiban ve Servet Turgut'u yakınlarının anlattıklarını şöyle aktardı:

Olaya tanıklık edenlerden biri Cengiz Şiban. “Helikopterden düşenlerden”, hafızasını kaybetse de hâlâ hayatta olan Osman Şiban'ın kardeşi. Bölgede bir operasyon olduğunu ve silah seslerinin duyulduğunu, Servet Turgut dışında kimsenin o gün yaylaya çıkmadığını, sabah saatlerinde askerlerin helikopterle köy meydanına indiğini, "Acımız var, içimiz yanıyor" dediklerini, herkese diz çöktürdüklerini, köylüleri ölümle tehdit ettiklerini, kimlikleri topladıklarını, "Biz köyden gidinceye kadar çökmüş vaziyette kalın" dediklerini anlatıyor.

Cengiz Şiban, akşam saatlerinde askerlerin köye yanlarında Servet Turgut olduğu halde yeniden geldiklerini ve Osman Şiban'ı sorduklarını, "Benim" diyen Osman Şiban'ı da alarak köydeki tepeye götürdüklerini, Osman Şiban ve Servet Turgut'u enselerine tokat atarak, yaka paça helikoptere bindirdiklerini, ayakkabı ve şapkalarının orada kaldığını söylüyor.

Servet Turgut'un kardeşi Naif Turgut da, "Abimin tarlası çatışma bölgesine 1-2 km uzaklıkta. Askerler abim tarlada saman basarken yanına geliyor ve ‘Sen bunlara yardım ve yataklık mı yapıyorsun?’ diye soruyor. Abim geçim derdinde insanlar olduklarını söylemiş. Biraz kekemedir abim,” diyor.

Servet Beyin karısı, “Suçu varsa hapse atılsaydı, 20 yıl da yatsa ziyaret ederdim, üstüne ateş edilse öldü diye üzülürdüm, ama bir insanın bütün kemiklerini kırmak ne demek, bunu kim yapar,” diyor.

İmam olan kardeş Naif Bey, “Bu asırda böyle bir şey nasıl olabilir, demokrasi, hukuk varsa, bu nasıl olabilir,” diyerek kelimelere sığınıyor.

"Aileler tehdit edildi, çoluk çocuğunuz var yazık olur diye gözdağı verildi"

Ayşegül Devecioğlu, yazısında söz konusu olayı şöyle özetliyor:

"Kürt olmaktan başka bilinen hiçbir suçları olmayan iki köylü, güpegündüz devletin güvenlik güçleri tarafından helikoptere bindirildiler ve üç gün sonra kayıtlara “helikopterden düşme” yazılmış, kemikleri kırılmış olarak askerler tarafından götürüldükleri hastanede bulundular. Hastanede bulunabilmeleri için, Osman Şiban’ın kardeşinin, mezradan telefonların çalıştığı bir yere iki gün yürüyerek ulaşması ve ailelerin bilgi vermeyen yetkililere 'basına gideceğiz' demeleri gerekti.

"Servet Turgut'un evi ablukaya alındı, taziyeye gidenlerden gözaltına alınanlar oldu"

Bize aktarılana göre, aileler tehdit edildi, çoluk çocuğunuz var yazık olur diye gözdağı verildi. “Sakın HDP’yi ( Halkların Demokratik Partisi) aramayın, onlar terörist” dendi. Servet Turgut’un taziye evi polis ablukasına alındı, taziyeye gidenlerden gözaltına alınanlar oldu. Valilik, hiçbir mukavemetle karşılaşılmadığı halde mukavemet edildiğini, köylülerin kayalıklardan düştüklerini açıkladı. Açılan savcılık soruşturmasına gizlilik kararı konularak avukatların bilgi alması engellendi. Olayı haber yapan gazeteciler (Mezopotamya Ajansı muhabirleri) tutuklandı. Servet Turgut’un ailesi vefatın üstünden dokuz gün geçmesine rağmen henüz ölüm raporunu alabilmiş değil.

"Kürt olmaktan başka suçları olmayan iki insan..."

Kürt olmaktan başka suçları olmayan iki insanın, yaşam haklarının korunmasından sorumlu olan devlet tarafından fütursuzca helikopterden “düşürülebildiği” bir ülkede, hâlâ insan kılığında kalarak ve yurttaş sıfatını taşıyarak yaşamanın bir yolu var mı? Ne yazık ki, ne kadar yazık ki, bu yolu bulmuş görünüyoruz.