Kürşat Bumin
(Yeni Şafak, 9 Haziran 2012)
Tercihimiz tabii ki 'hizmet'in siyasi nitelik taşıyanında
Neden söz ettiğim anlaşılmıştır muhakkak. Hepimiz biliyoruz ki bu ülkede "siyaset"i çok zor bulduk ve kolay kaybetmek istemiyoruz.
Tercihimiz tabii ki "hizmet"in siyasi nitelik taşıyanında olacak. Çünkü siyaset her şeyden önce "aleniyet"i içeriyor ve gerektiriyor. Siyasetin varlık nedenini unutup "ahlakçı" kesilmesi tabii ki büyük bir problem, ancak bu sıkıntıdan çıkış yolu yine "aleniyet" gerektiren siyasetten başkası değil.
Kaç gündür yoğun ve giderek keskinleşen bir tartışmanın şahidiyiz. Siyasi iktidar bugüne kadar bu ülkede "siyaset"i vesayeti altında tutmuş bir "kuvvet"e, yani "Yargı"ya ilişkin son derece makul ve gerekli bir iyileştirme harekatı başlattı. En yakın ve çok konuşulan örnekleriyle daha üç beş gün önce Cihan Kırmızıgül, önceki gün ise "parasız eğitim" pankartını açan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer'i ağır hapis cezalarına mahkûm eden "özel yetkili" mahkemelerin ciddi biçimde gözden geçirilmesine karar verildi. Çok yerinde bir karar bu. Özellikle Terörle Mücadele Kanunu gibi daha "terör" tanımını bile yanlış yapan, ceza yasasından bulup taşıdığı (özellikle 300'lü) maddeleri bu yanlış tanımla eşleştirerek ülkede neredeyse "terör estiren" bir kanunu esas alan bu mahkemelerle adil yargılanma ilkesi, tabii hakim, kanun önünde eşitlik ilkelerinin gerçekleştirilmesi mümkün müdür?
"Özel yetkili"lerin, DGM'lerinin yerini aldığı dönemde görüldüğü gibi meğer bugün de ne kadar çok seveni varmış... Özellikle de medyanın bir kesimi; bütün enerjilerini bu mahkemelerin erdemlerinin sıralanması "hizmetine" hasretmiş durumda. Çok da inatçılar üstelik. Bu çerçevede önümüze gelen onlarda "analiz"in az biraz gayretle işi –Ak Parti seçmenlerden bahisle- "şantaj"a vardırmasına az kaldı. Ne imiş, hükümetin bu yöndeki yargı reformu gerçekleşirse "darbeciler"in kanı bitlenir, çeteler terör estirir, "vesayetten kurtulma"nın sonu gelirmiş... Kendilerini iktidar partisinin vasisi olarak değerlendiren bir "hizmet" bu. Bir de tabii "özel yetkililer"in Batı'da da örneklerinin varlığının yine çokça ve ısrarla hatırlatılması... Bu tezin sahipleri o "örnekler"den birisinin "Parasız eğitim istiyoruz alacağız" pankartına 8 yıl ağır hapis cezası kesmesiyle karşılaşmışlar mı bugüne kadar?
Yalan değil doğrusu, söz konusu reformu bu derece çarpıtmak da bir "hizmet"tir...
Bu canlı-heyecanlı tartışmaya ilişkin kanaatim anlaşılmıştır tabii ki. Tekrar söyleyecek olursam, ben bu karşılaşmada "aleniyet"in alanı olan "siyaset"in yanındayım. İktidarın siyasetini çok makbul bulduğumdan değil tabii ki; ama birçokları gibi bu sorunun çözümünde de inisiyatifin siyaset cephesinde olduğunu düşündüğüm için.
"Peki ama karşı taraf önemsiz mi? Demokrasiyi geliştirecek her adım illâki siyaset tarafından mı atılacak, bu süreçte 'sivil toplum'un bu güçlü kesiminin de tabii olarak söz hakkı yok mu?" diyenler çıkacaktır.
Ona ne şüphe, "sivil toplum" tabii ki bu sürecin kimi zaman "siyaset"ten de önce gelen alanıdır. Ancak burada da şunu sormak gerekiyor: "Sivil toplum"un tarifi "devlet dolayımının tamamen dışında yer almak" ve yine zorunlu olarak "aleniyet" gerektiren bir çalışma düzenine sahip olmak şartına bağlı ise, "özel yetkililer"in avukatlığını üstlenen bu topluluk gerçek anlamıyla bir "sivil toplum" kuruluşu mudur?
Toparlayacak olursak: Bu ülkede "Yargı", idarenin elini kolunu bağlayan Danıştay, Hrant Dink'in kaleminden çıkmış apaçık üç cümleyi anlayamayan Yargıtay, duyana parmak ısırtan kararlarla Anayasa Mahkemesi gibi organlarıyla kendisini "siyaset"in vasisi olarak gördü. Bunların yanı sıra yemin gününün gecesi Merve Kavakçı'yı tutuklamak için evininin kapısına dayanan döneminin "özel yetkilisi" DGM'yi de unutmayalım. Ama siz şu işe bakın: Biz tam da DGM'leri defterden silip, diğerlerini nasıl yola sokacağız diye kafa patlatıp ülkenin büyük sorunlarının çözümü için "siyaset"e umut bağlamaya başladığımız zaman da karşımıza "özel yetkililer" ve onu canla başla savunan yeni bir vasi çıktı.
Tercihimiz tabii ki "hizmet'in siyasal nitelikte olanında. Bu çerçevede -"ahlakçı" düzenlemelere itibar etmeye başlar gibi görünse de- "siyaset"in canının bu vasi-vesayet ilişkisinden sıkılmaya başlaması ise tabii ki olumlu bir gelişme.