"Varamaz elim
Ayvasına, narına can dayanamazken,
Kırar boynumu yürürüm.
Kurdun, kuşun bileceği hal değil,
Sormayın hiç
Laaaaal...
Kara ferman çıkadursun yollara,
Yarin bahçesi tarumar,
Kan eder perçem
Olancası bir tutam can,
Kadasına, belasına sunduğum,
Ben öleydim loooy...
Elim boş,
Ayağım pusu.
Bir ben bileceğim oysa
Ne afat sevdim.
Bir de ağzı var dili yok
Diyarbekir Kalesi..."
Ahmed Arif'in yüreğinden dile dökülen bu sözler bugünlerde ne de anlamlı...
9 bin yıllık geçmişinde nice medeniyetler barındı.
Binlerce kanlı seferlere rağmen dimdik ayakta durdu.
Tarihi Surlar'ın bulunduğu mekanlar bugün tarumar...
2016'nın 120 günlük savaşında bomba ve kurşunlar, tescilli yapılardan her gün bir parça kopardı...
Diyarbakır yaralı bugün.
Surlar kanıyor...
Bedeninden koparılan parçalar, Dicle Üniversitesi'nin çöplüğüne gömülüyor.
Valilik yasak kalktı dedi, fiili yasak sürüyor Sur'da...
Çatışma yok, operasyon yok ama tüm kale kapılarından Sur'a girenler üst aramasından geçiyor...
Gazeteciler bugün ilçeye alınmadı...
Fotoğraf çekmek yasakmış...
Resmi yasak yok, fiili her şey...
Yasak kalktıysa, Sur neden yasak gazeteciye?
Gizlenen nedir Sur'da?
Resmi yasak yoksa bizlere yasak suç değil midir?
Diyarbakır yaralı,
Sur kanıyor en derininden...
Dört Ayaklı Minare'yi saran kollar, tank daha iyi atış yapsın diye söküldü yerinden,
Hacı Hamit Camii'nin minaresi söküldü en dibinden,
Kurşunlu Camii, adından fazla kurşunla infaz edildi kalbinden,
Surp Giragos Kilisesi çatısından vuruldu,
Paşa ve Çardaklı hamamları içinden alev aldı...
Hz. Süleyman, yanı başında yaşananlara gözyaşını kabrine akıttı,
O ağlarken, çevresini saran 46 Sahabe şahitlik yaptı...
Dedik ya Diyarbekir yaralı...
Ahmed Arif'in "Oy hawar"ını duyan olmadı...
"Muhammed, İsa aşkına durun" isyanını da...
Sur şimdi musalla taşında...
Artık Toledo yapabilirsiniz....