Gündem

Üst düzey yönetici kadınlar: Kültürel sorunlar, kamu politikaları ve ev işleri kadın istihdamını engelliyor

"Kadın istihdamı hakkında muhafazakârlık, sağ sol ayrımı yapmadan tüm toplumda var"

24 Nisan 2019 09:47

T24 Haber Merkezi

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), İsveç Başkonsolosluğu ortaklığıyla yürüttüğü proje kapsamında "Üst Düzey Karar Almada Kadın Katılımı" başlıklı bir rapor yayımladı.  Rapor; medya, siyaset, yargı gibi farklı alanlarda üst düzey karar alan kadınların profillerini ve bu pozisyonlara kadınların katılımlarını inceledi. Raporu hazırlamak için yürütülen proje kapsamında; toplam 9 alanda üst düzey karar alma pozisyonlarındaki kadınlarla görüşülerek eğitim, istihdama katılım ve bunların önündeki engeller hakkında fikirleri soruldu. Kadınlar, istihdama katılımımın önündeki engelleri; kültürel engeller, ev işi sorumluluğu ve bakım yükü, çalışma saatleri ve lojistik engeller, ve kamu politikaları engelleri olarak tanımladı.

"4+4+4 politikası, çocuk yaşta evlilikleri arttırdı"

Rapora göre Türkiye’de üst düzey karar alıcı kadınlara, kadınların eğitime katılımı hakkında fikirleri sorulduğunda eğitime erişimde toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadar eğitim politikaları hakkında endişeleri ön plana çıktı. Ülkede daha genel bir eğitim politikası sorunu olduğunu düşünenler çoğunlukta. Sorunlu eğitim politikaları sonucunda eğitim içeriği ve kalitesi yetersiz bulunuyor. Örneğin, görünürde fazla sayıda hukuk fakültesinin olduğu ama bu fakültelerde nitelikli hukukçu olmadığı söyleniyor.

Kadınlar, eğitimin içeriği ve kalitesi kadar kadınları eğitime katılımdan teknik olarak alıkoyan politikaları da eleştiriyor. Geçmişte başörtüsü yasağı ve günümüzde 4+4+4 politikası sonucu çocuk yaşta evliliklerin artması nedeniyle kadınların eğitim hakkından mahrum kaldığı belirtiliyor.

"İdeolojik mücadele' gerekli"

Araştırma için konuşulan kadınlar örgün eğitimin yanısıra Kuran kursları hakkında da fikirlerini açıkladı. Bazı kadınlara göre din eğitimi önemli. Kuran kurslarının, kız çocuklarının eğitimini sağladığını ve kadını kalkındıracak ve güçlendirecek, erkekleri de kadınlar hakkında bilinçlendirecek bir araç olduğu düşünülüyor. Kuran kurslarının aynı zamanda sosyal hayata karışamayan kadınlar için sosyalleşme ve eğitim alanı yarattığı ifade ediliyor. Bunun aksini düşünenler eğitimin tarikatların elinde olduğu, bunun hem kadın hem erkekler için sakıncalı olduğunu bu nedenle “ideolojik mücadele” gerektiğini söylüyor.

Kadınların eğitime katılımı konusunda örgün eğitim kadar alternatif eğitimlerin de bahsi geçtiği raporda, toplumsal cinsiyet eşitliği için bu alandaki kurum içi eğitimlerin çok değerli olduğu belirtildi. Bu tür eğitimlerin “erkeklerin kafasını değiştirmek” ya da erkeklerin “kadın liderin iyi bir şey olduğunu anlamaları” için bir fırsat olabileceği vurgulanıyor. Raporda bu eğitimlerin sadece özel ve sivil sektörde değil kamu sektöründe de yaygınlaşması gerektiği belirtiliyor. Kamu çalışanlarının, kadın ve çocuk konusunda çalışanların toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminden geçmesi faydalı bulunuyor. Ancak genel olarak şirket içi eğitimlerde aday havuzunun kısıtlı olması ve bu havuzda kadın-erkek dengesi olmaması kadın çalışanların aleyhine temel bir sorun olarak dile getiriliyor.

"Kadınların istihdama katılımını yetersiz"

Rapora göre üst düzey karar alıcı kadınlar, kadınların istihdama katılımını da yetersiz buluyor. İstihdama katılımımın önündeki engeller; kültürel engeller, ev işi sorumluluğu ve bakım yükü, çalışma saatleri ve lojistik engeller, ve politika engelleri olarak tanımlanıyor. Kadınların bireysel düzeyde çalışma hayatına ve kendi kariyerlerine katabilecekleri, yenilikler, farkındalık ve savunuculuk etkinliklerindeki artışla kadın katılımının artması için fırsatların olduğunu da düşünüyorlar.  

"Aile, istihdama katılımda en büyük engel"

Kültürel engellerin içinde, en büyük sorun aile olarak görülüyor. Üst düzey karar alıcı kadınlar aile açısında kendilerini şanslı görseler de rapora göre bu faktör aynı zamanda kadınların önündeki en büyük engellerden birisi olarak nitelendiriliyor. Kadına kültürel olarak anne rolü verilmesinin, ailenin, anneliğin kutsallaştırılmasının ve kadının birey olarak var olamamasının kadının istihdama katılımının önünde bir engel oluşturduğu düşünülüyor. “Kültürden vazgeçmeyelim” denerek ailenin kadına destek olabileceği ve bu destekle aslında kadının kariyerinde ilerleyebileceği görüşü de yer alıyor. 

“Ataerkil düzen” ve “erkek egemen gelenek”, kadın katılımının önündeki bir diğer engel olarak öne çıktı. Raporda; yargı alanında, bazı kurumlarda şartları karşılayan kadın sayısı toplam aday sayısının 1/3’ü iken sadece yüzde 5’inin belirli bir pozisyona getirildiği belirtildi. Üst düzey karar alıcı kadınlar, “erkek erkeğe ortamın” tercih edilmesi nedeniyle başka birimlerden erkek çalışan transferi yapıldığını söylediler. Kriz zamanında da kadınların daha kolay gözden çıkarıldığı düşünülüyor. Her meslekte, eğer askerlik yaptıysa, erkeklerin tercih edildiği söyleniyor.

"Sağ-sol ayrımı yok"

Rapora göre kadın katılımı söz konusu olduğunda muhafazakârlığın sağ-sol ayrımı yapmadan tüm toplumda var olduğunu belirtildi. Kadınlar, emek dünyasında, doksanlarda yapılan kadın kurultayı ve alınan kararların ısrarlı takibi sayesinde kadın mücadelesinde ilerlediği ve bu alanda başarılı kabul edilen bir kurumda bile zaman zaman eril davranışlar ve hitapların hatta tacizin olabildiğini söylüyor.

Raporda, kadınlar hakkındaki genellemelere de atıfta bulunuluyor. “Erkek kendini, kadın - hele anne ve öğretmense - toplumu yetiştiriyor”, “Toplumu şekillendirme rolü kadında (çünkü erkekleri yetiştiriyor)”, “Kadının elinin değdiği işler daha iyi oluyor”, “Kadın toplumsal koşullar nedeniyle çok yönlü”, “Kadın sayısı artmalı çünkü kadın duyarlılığı önemli”, “Yapı olarak erkek detaycı ve mükemmeliyetçi değil”, “Kadınların sezgileri, hayal güçleri, empati yetenekleri daha güçlü” gibi ifadeler bazı kadınlar tarafından genelleme olarak ve toplumsal cinsiyet eşitliği önünde engel olarak görülüyor. Bazı üst düzey karar alıcı kadınlar da bu tanımları, kadınların erkeklere karşı avantajı olarak ve aslında tam da eşitsizliği yeniden üreten bir genelleme olarak görüyor.

"Kadınlar evde yeteri kadar mücadele vermiyor"

Üst düzey karar alma pozisyonlarındaki kadınların, diğer kadınların iş hayatına katılmak için evde yeteri kadar mücadele vermediğini eleştirdiği belirtildi. Raporda bu eleştirilerin bir kısmı, kadının kendi kendini kısıtlayan hareketlerine yöneltildi. Kadınların kendilerini ailelerine ve çocuklarına adayarak iyilik yaptıklarını düşünmeleri ama aslında bunun bir yerden sonra kendilerini engelleyici bir hal aldığı bildirildi. 

Sıkça yapılan bir diğer eleştiri ise kadınların yeteri kadar cesur davranmadıkları, yetenekli oldukları halde istihdamda geri durdukları yönünde. Bunun yanında kadınların da fikir olarak erkekler kadar yükselmek istedikleri ama yöneticiliği kendilerine uygun görmedikleri ve/veya baskı istemedikleri söyleniyor.

Rapora göre kadınlar, birbirlerine çıkardıkları engeller yüzünden de eleştiriyor. “Kadınlar birbirine destek olmuyor”, “Kadın, kadın yönetici istemiyor” gibi yorumlar ile kadınların diğer kadınların kariyer gelişimine yardım etmek istemedikleri düşünülüyor. Kadınların kadınlıklarını öne çıkarmalarının diğer kadınlara zarar verdiği düşüncesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği gündeminin başını kadınların çekmesi gerektiği de yine kadınların kadınlara yaptığı eleştiriler arasında yer alıyor. Kadınları eleştirirken, “..ama en tepeye baktığında kadının suçu yok; hükümetin suçu var” görüşü de dile getiriliyor.

"Kadının yeri evidir"

Raporda, kadının istihdama katılımı önünde en sık dile gelen engellerden biri ev işi sorumluluğu ve bakım yükü. Toplumsal cinsiyet rollerinin dağılımında “Kadının yeri evi ve çocuğunun yanıdır” zihniyeti ile bakım yükünün ve ev işinin kadına kalması kadın istihdamı önündeki en önemli engellerden biri olarak sayılıyor. Bu rol dağılımının yalnız kültürel boyutta olmadığı yargıda yer aldığı söyleniyor. Kadınlar, “‘Özel seçilmelerine ve eğitime rağmen’ kadının yeri evidir diyen aile mahkemesi hakimleri var” diyor.

Raporda, farklı sektörlerde farklı çalışma saatlerinin kadınların önünde engel oluşturduğu belirtildi. Akademide üst yönetimde çalışma saatlerinin arttığı, yargıda savcıların akşamları çalıştığı, iş dünyasında iş dışı ve geç saat aktivitelerinin gözetildiği ve kadınların bu durumu tercih etmediği ya da rol dağılımı nedeniyle karşılayamadığı düşünülüyor. Bunun yanında kadınların “Kendilerini ispat edebilmek için” erkek mevkidaşlarından çok daha fazla çalışması gerektiğini düşünenlerin yanı sıra, verimli çalışıldığı takdirde bu fikre katılmayan da var.

"Hükümet, kadınları iş hayatından uzaklaştırıyor"

Lojistik olarak çalışma ortamının elverişli olmaması, kadınların istihdama katılımı önünde bir başka engel olarak görülüyor. Örneğin kadınlar;  yüksek yargıda kadın olmamasını kadınların, İstanbul ve Ankara’dan ayrılmak istememesine bağlıyor. “Yargıda kadın oranının artması için Anadolu’da fiziki şartlar iyi olmalı” deniliyor.

Kamu politikaları rapora göre kadınların istihdama katılımı önünde tanımlanan bir başka engel. Devletin kadınlara bakımla ilgili desteklerinin bu yükün kadının üstünde olması durumuyla ilgili kısır döngü yarattığı söyleniyor. Bazı üst düzey karar alıcı kadınlar için, kadının istihdama katılımı sadece istihdam olarak değil, kamusal alana erişim ve kamusal hayata katılım olarak da algılanıyor. Böyle bakıldığında “Hükümet (kadınlara) evde destek ve ev işlerine kredi vererek iş hayatından uzaklaşıyor" ifadesi aktarılıyor.

"Cinsiyete göre değil niteliğe göre karar verilmeli"

Raporda, pozitif ayrımcılıkla ilgili de farklı görüşler olduğu belirtildi. Yargı alanında çalışan üst düzey karar alan kadınlardan bazıları, devletin pozitif ayrımcı politikalara devam etmesi gerektiğini söylüyor. Başka üst düzey karar alma pozisyonlarındaki kadınların çoğunluğu ise pozitif ayrımcılığa mesafeli duruyor. Pozitif ayrımcılık ya da kotanın eşitlik sağladığını düşünmüyorlar. Cinsiyete göre değil iş niteliğine göre karar verilmesi gerektiğini savunanlar çoğunlukta yer alıyor.