Habertürk yazarı Soli Özel, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile görüşmesinden aktardığına göre, KKTC lideri İsvıçre’de harita ve güvenlik konularının konuşulmayacağını, yönetim şekli, mülkiyet, AB konuları ve ekonomiye odaklanacaklarını vurguladı. Adanın birleşmesini konu alan toplumlararası Kıbrıs görüşmelerine kasım ayında İsviçre'de devam edilirken harita ve güvenlik konularının, diğer konular bittiğinde tam anlamıyla ele alınacağı bildirildi.
Soli Özel'in Habertürk'ün bugünkü (7 Kasım 2016) nüshasında yayımlanan 'KKTC lideri Akıncı’yla 40 dakika' başlıklı yazısı şöyle:
Kıbrıs’a vardığım akşam KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı televizyonda ulusuna sesleniyor ve gazetecilerin sorularını cevaplıyordu. Tartışmayı radyodan dinlediğim için kimin hangi soruyu ne niyetle, hangi perspektiften sorduğunu bilemedim. Ancak tüm gazeteciler büyük bir rahatlıkla sorularını sordu ve Cumhurbaşkanı Akıncı da kendisini tanıyan herkesin iyi bildiği açıksözlülüğüyle bunlara cevap vermeye çalıştı.
Ertesi sabah benim de kendisiyle bir görüşme randevum olduğundan 40 dakika süreyle de olsa tartışmayı dinlemek benim açımdan da iyi oldu. KKTC içindeki dinamikleri biraz daha iyi anlama fırsatı buldum. Yazık ki beklenmedik bir sürpriz, Türkiye’ye uçup ardından İsviçre’nin Mont Pellerin adlı köyünde Rum mevkidaşı Nikos Anastassiadis ile buluşmaya gitmesinden önce uzun uzun konuşmamıza engel oldu.
Acilen randevu isteyen İran’ın Kıbrıs Büyükelçisi’ni görmesi gerektiğinden söyleşimizi kısa kesmek zorunda kaldık. İran Büyükelçisi’nin ziyaret nedeniyse bana çok ilgi çekici geldi. İran-Kıbrıs müzakereleri için ta İsviçre’lere gitmenin gerekmediğini, İran’daki herhangi bir mekânın da bu iş için kullanılabileceğini söylemişti.
Bir dönem Lefkoşa Belediye Başkanlığı yapmış olan Akıncı, tüm siyasi hayatında barış ve Kıbrıslı Türklerin haklarını çiğnemeyecek bir çözüm peşinde koştu. Süren müzakerelerin kendi nesli açısından son fırsat olduğuna inanıyor. İki kesimin iç politika gelişmelerine dayalı olarak aksayan müzakereler, Akıncı döneminde yeniden başladı. Tüm gözlemciler, kuzeyde Akıncı, güneyde Anastassiadis gibi çözümün gerekliliğine inanan iki liderin varlığını çok umut verici buldu. BM Genel Sekreteri, şimdiye dek görülmemiş ilerleme sağlandığını açıkladı.
Konuşmamızda Cumhurbaşkanı Akıncı’yı çok gerçekçi, konulara çok hâkim, olası pürüzleri ve sorunları iyi teşhis ederek ihtiyatlı bir iyimserlik içinde gördüm. Türkiye’nin desteğinin sürmesine de büyük önem veriyor. Süreci istişarelerle görtürdüklerini söyledi. Türkiye’nin rolünün asıl artacağı dönemin şimdi başladığını düşünüyor. 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ilk arayanlardan biri. “Türkiye’nin demokrasisi yara alırsa KKTC demokrasisi de yaralanır” dedi.
ABD uzun zamandır esirgediği alakayı Kıbrıs’a göstermeye başladı. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden adaya gitti. Doğrudan taraf olması gereken AB’ye göre daha aktif bir tutum aldı. Uluslararası aktörlerin çözüm için gayret göstermeleri elbette önemli ancak mesele öncelikle iki toplumun kendi siyasetlerinde çözülmek zorunda. Çözümden yana Anastassiadis’in partisi ve gene çözümden yana gözüken Komünist Akel zayıflıyor. Irkçıların partisi, 2016 Mayıs’ında yapılan seçimlerde parlamentoya girdi. Ret cephesi güçlü.
Akıncı Bey ise KKTC’deki hükümet krizinden sonra kurulan yeni hükümetle bazen işbirliği içinde, çoğu zaman didişerek çözüm sürecini götürmek zorunda. KKTC Dışişleri Bakanı açıkça çözümden yana olmadığını, cumhurbaşkanının yaklaşımını benimsemediğini söylüyor. Nitekim İsviçre’ye gidecek 16 kişilik heyete dahil edilmesi gereken kadastro ve harita uzmanı 2 görevliye izin vermemişler ancak cumhurbaşkanlığı anayasal yetkisini kullanarak bu 2 kişiyi heyete dahil etmiş. Halkın cumhurbaşkanına güveni yüzde 65 dolaylarında. Çözüm isteği bundan yüksek. Ne var ki 2004 oylamasının ağızlarda bıraktığı ekşi tat çözümün gerçekleşeceğine inananların oranını düşürmüş.
İsvıçre’de harita ve güvenlik konularının konuşulmayacağını, yönetim şekli, mülkiyet, AB konuları ve ekonomiye odaklanacaklarını vurguladı. Harita ve güvenlik konuları, diğer konular bittiğinde tam anlamıyla ele alınacak.
Bu bağlamda KKTC Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin garantörlüğünün kalkmasını bugünün şartlarında gerçekçi ve uygun bulmuyor. Güvenlik duygusunun artması ve kavramının Türk toplumu açısından değişmesi için zaman geçmesi gerektiğine, yeniden birlikte yaşama alışkanlığının kazanılmasına, eğitim sistemlerinin değişmesine ihtiyaç olduğunu söylüyor.