Brüksel-Ankara hattında son yıllarda yaşanan gerginlikler nedeniyle Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik müzakereleri fiilen tıkanmış durumda. Ankara-Brüksel arasındaki tıkanıklığın nasıl aşılabileceğini DW Türkçe'ye değerlendiren Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Başkan Yardımcısı Miltiadis Kyrkos, Türkiye'nin "AB'ye katılmak istiyoruz" demenin ötesine geçmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Kyrkos, Türkiye'nin atacağı adımlara Brüksel'in de karşılık vermesi gerektiğini de vurguluyor.
Kyrkos'a yönelttiğimiz sorular ve cevapları:
DW Türkçe: Türkiye, Avrupa Birliği ilişkileri nereye gidiyor? Sizce durum ümitsiz vaka mı?
Kyrkos: Umutsuz diyemeyiz. Batı Balkanlara bakın, bir gecede AB ile ilişkiler tamamen değişti. Tamamen emrivaki bir kararla, AB'nin "genişleme yok" politikasından Batı Balkanları içine alma politikasına geçildi. Batı Balkan ülkelerine üyelik sözü verildi. Dolayısıyla Türkiye ile durum umutsuz değil, ama Türkiye bazı adımlar atmalı. Olağanüstü Hal kaldırılmalı, tutuklu gazeteciler serbest bırakılmalı, fikrini söyleyenler hapse atılmamalı. Ve sadece Erdoğan'ın zaman zaman dediği gibi, "AB'ye katılmak istiyoruz" demenin ötesinde, gerekenleri yapmak... Eğer Türkiye söylediklerini eylemle desteklerse, oyunun kurallarını değiştirebiliriz. Evet, tamam belki tam üyelik seneye olmaz, çünkü yapılacak çok iş var. Ama durum bir kere değişti mi, çok daha hızlı ilerleyebiliriz.
DW Türkçe: Türkiye'den yapılan açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk siyasetçileri size başka şeyler söylüyor, Türkiye'de başka şeyler mi anlatıyor?
Kyrkos: Elbette. Sadece Türk siyasetçiler değil tüm siyasetçiler bunu yapar. Yunan politikacılar mesela, kriz döneminde Alman siyasetçilere Nazi benzetmesi yaptı. Ama elbette bunlar sadece lafı güzaf. Bizi dinleyenlere duymak istediklerini söylüyoruz ama siyasetçinin asıl amacı dinleyenleri eğlendirmek değil, dinleyenleri yönlendirmek. Bu tür açıklamalar elbette Türkiye'nin lehine çalışmıyor.
DW Türkçe: Sizce Avrupa Birliği kurumlarının Türkiye siyaseti üzerinde bir etkisi var mı?
Kyrkos: Biz hala Türkiye'nin en büyük ticari partneriyiz. Aslında bu oranı iki katına bile çıkarabiliriz.Türkiye ile Ortadoğu ve bölge konusunda zaman zaman fikirdaş oluyoruz. Bu çok sık olmuyor, çünkü genelde AB'nin ne yapacağı konusunda bir fikri yok. AB'nin ne yapmayacağı konusunda fikri var. Elbette Brüksel son yıllarda adeta yoktu. Türkiye'de darbe girişimine giden yıllarda Brüksel Türkiye'de siyasi olarak var olmalıydı. Şu anda AB'nin Türkiye üzerinde bir etkisi var, yeterli değil. Bu durumu değiştirmeliyiz. Türk hükümeti, hangi hükümet olursa olsun, adım atmalı. AB de bu adımlara karşılık vermeli. Bu bir tango.
DW Türkçe: Havuç-sopa politikası gibi mi?
Kyrkos: Hayır, havuç-havuç politikası. Bence "sopa" politikası işe yaramaz. İşe yaradığını hiç görmedim.
DW Türkçe: Peki sizce Türkiye'yi Avrupa Birliği konusunda harekete geçiren ekonomi mi?
Krykos: Hayır değil, ama etkisi var. Ticaret işbirliğinin işe yaradığı bir alan. Mülteci konusu da öyle. Yani belli başlı bazı konularda birlikte çalışabiliyoruz. Türkiye, mesela vize serbestisi için 72 şarttan, 64'ünün bir kaç ay içerisinde yerine getiriverdi. Yani spesifik bir amaç için birlikte çalışabiliyoruz. AB'nin geleceği Türkiye'dir. Türkiye'nin geleceği de AB'dir. Doğuya bakarsanız, çıkmaz sokak; Güney'e bakarsanız yıkım, Batı'ya bakarsanız ortaklarınızı görürsünüz. Bunun üzerine çalışmalıyız.
Nevşin Mengü / Brüksel
© Deutsche Welle Türkçe