Dünya
Deutsche Welle

Krastev: Türk - Rus inatlaşması

Rusya Ortadoğu krizinin baş aktörleri arasına girmek azminde. Türkiye ise mülteci krizinin kilit ülkesi. Rusya uzmanı İvan Krastev bu nedenle ikili anlaşmazlığı çözüme kavuşturmanın zor olduğunu söylüyor.

10 Aralık 2015 15:03


Rusya uzmanı Bulgar siyaset bilimci İvan Krastev Ankara - Moskova krizine dair DW'nin sorularını yanıtladı.

DW: Bir savaş uçağının düşürülmesi üzerine Rusya ile Türkiye arasında gerginliğe yol açtı. Gerginlik Rusya'nın dünya siyasetindeki rolünü etkiler mi?

İvan Krastev: “Rusya'nın dünya politikasındaki rolünü Türkiye ile olan gerginlik değil, IŞİD ve artan terör endişesi belirliyor. Suriye'de başlattığı askeri harekat Rusya'yı gitgide izolasyondan kurtarıyor. Paris saldırılarından sonra Avrupalılar Rusya'ya baş düşman değil, potansiyel ortak gözüyle bakmaya başladılar. Bu bakımdan Rusya' ile Türkiye arasındaki gerginlik Moskova'ya yarar sağlamaz. Çünkü Türkiye sadece NATO üyesi değil, ama aynı zamanda Avrupa Birliği'nin mülteci kriziyle başa çıkabilmek için hazırladığı stratejide önemli rol oynayan bir ülke de.”

DW: Tarihte Türkiye ile Rusya birbirine düşmandı. Günümüzde ise birçok ortak yanları var. Bu açıdan bakıldığında, ikili ilişkiler ne yönde gelişecektir?

İvan Krastev: “Benzerlik her şeyden önce Türkiye ve Rusya'nın Avrupa'nın eşiğindeki büyük imparatorlukların varisi olmalarında yatıyor. İki ülke de Avrupa'ya kendini kabul ettirmek istiyor ama aynı zamanda da Avrupa'ya eleştirici gözle bakıyor. Bu değişkenlik sayesinde son on yılda çok iyi işbirliği yaptılar. Sadece ortak ekonomik çıkarlar açısından değil ama egemenliklerini politikalarının özü olarak gördükleri için de. Egemenliklerini Avrupa'ya ‘hayır' diyebilmeleriyle yansıtıyorlar. Türkiye, Rusya yaptırımlarına katılmayan tek NATO üyesi. Türkiye'nin gerektiğinde ABD'ye de ‘hayır' diyebilmesi Rusya'da takdir ediliyor. Rusya'nın doğalgaz diplomasisinin merkezini Türkiye'ye kaydırmasında da bu durum önemli rol oynadı. Rusya'nın Ortadoğu'da ağırlıklı rol oynamaya kalkışması ise ikili ilişkileri tam anlamıyla torpilledi. Çünkü Rusya ve Türkiye'nin Suriye'deki hedefleri birbirine tamamen zıt düşüyor.

Putin ile Erdoğan arasındaki benzerlik ikili anlaşmazlığın giderilmesine yardımcı olmuyor. Her iki liderde sınırsız güç istiyor, eleştiriye katlanamıyor ve her şeyi göze almaktan çekinmiyor. Komplo teorilerine inanıyorlar. Saldırgan politikaları her ikisinde de güvensizlik hissinden kaynaklanıyor.

Türk ve Rus toplumları arasında ise büyük farklılık var. Rusların aksine Türkiye'nin nüfusu genç ve dinamik. Putin'den farklı olarak Erdoğan'ın sağlam bir ideolojisi var. Sırtını İslam'a dayanıyor ama İslam'ı taktik nedenlerle kullanmıyor. Buna karşılık Rusya'nın milli birliği çok daha güçlü. Türkiye'de ise toplum hem Kürtler nedeniyle etnik, hem de dindar kanatla laikler arasındaki kutuplaşma nedeniyle bölünmüş durumda. AKP Erdoğansız da ayakta kalır. Rusya'yı Putin'siz tasavvur etmek ise çok zor. Bu bakımdan Türkiye'nin kısa vadeli zaafa düşebileceği, Rusya'nın ise uzun vadede hesaplanabilir olmaktan çıkacağı söylenebilir.”

DW: NATO Türkiye'yi destekledi ve Karadağ'ı üyeliğe davet etti. Rus yönetimi bunu meydan okumak olarak algıladı. Yeni tehlikeler doğabilir mi?

İvan Krastev: “Rusya ile NATO arasındaki gerginliğin sembolik düzeyde seyrettiğini söyleyebiliriz. NATO Karadağ'ı, Rusya ittifakın daha da genişletilmesine kesinlikle karşı çıktığı için üyeliğe davet etti. Diğer bir ifadeyle, söz konusu olan Karadağ'ın jeo politik önemi değil, karşı tarafın ültimatomuna izin vermemek. Propaganda savaşı, başka bir şey değil.”

DW: Vladimir Putin ‘Batıyı' çok sık eleştiriyor. Genel olarak mı Batıyı, yoksa ABD, AB, ya da NATO'yu mu kastediyor?

İvan Krastev: “Rusya gözünü ABD'ye dikiyor. AB'yi bağımsız güvenlik ve dış politika geliştiremeyip ABD'nin dış politika aracı olmakla eleştiriyor. Moskova Atlantik aşırı işbirliğini torpillemeye çalışıyor. Ama Avrupa'nın asıl bu nedenle kıtada Amerikan askeri mevcudiyetini istediğini görmezden geliyor. Rus dış politikası AB'ye hep geçici bir birleşme gözüyle baktı. Bu nedenle de AB kurumları yerine Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi ülkelerle ikili işbirliğine ağırlık veriyor. İkili ilişkileri gözünde büyüttüğü için de, Kırım'ı ilhak etmesi nedeniyle AB tarafından kararlaştırılan yaptırımları Almanya'nın kararlılıkla desteklemesi Rusya'ya tatsız sürpriz oldu.”

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle