Habertürk gazetesi yazarı Murat Bardakçı, İngiltere Kraliçesi Victoria'nın Sultan II. Abdülhamid'e yazdığı mektupta "Kardeşim" diye hitap ettiğini söyledi.
Bardakçı, "Kraliçe Victoria, Sultan Abdülhamid’e 'Efendim, kardeşim' hitabı ile başladığı mektubunu 'Majestelerinin hemşiresi' yani 'kızkardeşi' sözleri ile bitirip imzalıyor; şehzadeliği sırasında amcası Sultan Abdülâziz ile beraber Londra’ya giden sonraki senelerin hükümdarı Abdülhamid Efendi de Osmanlı İmparatorluğu’nun Londra Büyükelçisi Musurus Paşa’ya Buckingham Sarayı’nın antetli kâğıdına yazarak gönderdiği Fransızca başsağlığı mektubunu Lâtin harfleri ile imzalıyor!" diye yazdı.
Bardakçı'nın Habertürk'teki yazısı (5 Ocak 2018) şöyle:
Koleksiyonculuk, hem gayet faydalı ama bazen de zarar verici bir meraktır.
Faydalıdır; zira devletin ulaşamadığı, müzelerde muhafaza imkânı bulamadığı ve koruma altına alamadığı birçok eser kolleksiyoncular sayesinde yokolmaktan kurtulur, ilmî araştırmalarda kullanılır ve sonraki nesillere intikal ederler.
Kolleksiyonerlik bir tarafa istiflenmiş objeleri fetişist tutkularla sevip okşamak değildir; sahip olunması gereken şartların başında ileriki nesillere bırakılacak eserleri tanıtmak, o eserler hakkında yayın yapmak, objeye ulaşma imkânı bulamayan uzmanları bilgilendirmek ve konunun meraklısına da fikir vermek gelir. Gerçek ve işinin erbâbı kolleksiyoner etrafta, “Bende şu var, bu var, falanca objeye de sahibim” gibisinden reklâmlara kalkışmaz, sahip olduklarını arada bir de olsa sergiler ve mutlaka yayın yapar.
Bu merakın zararlı tarafı ise, neyi nasıl toplayacağını bilmeyenlerde zamanla hastalıklı bir ruh hâli yaratmasıdır. “Ne bulursam alayım, şuna da sahip olayım, bu da bende bulunsun, başkasına birşey bırakmayayım” gibisinden kaliteyi ve işin akademik tarafını bir yana bırakıp hiç durmadan birşeyler toplamak, kolleksiyoner için hem maddî, hem de ruhî bir yüktür! Hele mâlûmatlı ve kültürlü görünmek hevesi ile anlamadığınız, ne olduğunu bilmediğiniz eserleri veya okuyamadığınız belgeleri yığmaya başladığınız takdirde daha da fena! Bu işin sonu yoktur, sahip olduklarınız zamanla birer fetişe döner, faaliyetiniz hastalık hâlini alır ve ilmî bakımdan istifade edilmeleri gereken eserler de unutulmaya mahkûm olurlar.
‘SADIK HİZMETKÂRINIZ...’!
Gerçek kolleksiyoncular Türkiye’de geçmişte hep vâroldular, neyse ki hâlâ mevcutlar ve bugün memleketin en önemli kolleksiyonerlerinin başında Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç geliyor.
Ömer Koç’un sahip olduğu objelerin mahiyeti hakkında gazetelerde sık sık haberler çıktığı için dünyada belki de tek olan İznik kolleksiyonundan, tablolarından yahut “efemera” yani “tarihî belge” arşivinden söz etmeyecek, bir kolleksiyonere düşen sergi ve yayın faaliyetleri çerçevesindeki son kitabından bahsedeceğim.
Kitabın ismi “Your Excellency’s Obedient Servant”, yani“Ekselânslarının sadık hizmetkârı” yahut eski devirlerde söylendiği şekli ile “Zât-ı devletlerinin mutî bendesi”...
ABDÜLHAMİD’İN KIZKARDEŞİ!
Büyük boyda gayet şık şekilde basılmış olan 408 sayfalık eserde Fransa İmparatoru Napoleon Bonaparte’tan İngiltere Kraliçesi Victoria’ya ve KralYedinci Edward’dan Napoleon’un meşhur Dışişleri Bakanı Charles de Talleriand’a kadar “devletlûların” Osmanlı İmparatorluğu hakkında kaleme aldıkları mektupların yanısıra Türk devlet adamlarının birbirleri ile yahut Avrupalı diplomatlarla yazışmalarının şimdi Ömer Koç’un kolleksiyonunda bulunan orijinallerinin görüntüleri yeralıyor.
İki örnek vereyim: Kraliçe Victoria, Sultan Abdülhamid’e “Efendim, kardeşim” hitabı ile başladığı mektubunu “Majestelerinin hemşiresi”yani “kızkardeşi” sözleri ile bitirip imzalıyor; şehzadeliği sırasında amcası Sultan Abdülâziz ile beraber Londra’ya giden sonraki senelerin hükümdarı Abdülhamid Efendi de Osmanlı İmparatorluğu’nun Londra Büyükelçisi Musurus Paşa’ya Buckingham Sarayı’nın antetli kâğıdına yazarak gönderdiği Fransızca başsağlığı mektubunu Lâtin harfleri ile imzalıyor!
Ömer Koç’un bu yayını, gerçek kolleksiyonculuğun ne demek olduğunu öğreten mükemmel bir ders mahiyetindedir.