Ekonomi

‘Koşulsuz millet mutluluğu’

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi: "Yerel seçim sonuçları milletin siyasetten beklentilerini artırdı, siyasetin yeni sloganı 'koşulsuz millet mutluluğu' haline geldi."

01 Nisan 2009 03:00

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, yerel seçim sonuçlarının milletin siyasetten beklentilerini artırdığını ortaya koyduğunu, siyasetin yeni sloganının "koşulsuz millet mutluluğu" haline geldiğini belirtti.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Mart ayı ihracat rakamlarının açıklanması amacıyla Aydın Ticaret Borsası binasında düzenlenen toplantıda bir konuşma yaptı.

Milletin hükümete, "ekonomik krize daha fazla odaklan, bu konuda çaba ve faaliyetlerini artır", muhalefete "daha fazla hazırlık yap ve alternatif politikalar geliştir" mesajlarını verdiğini belirten Büyükekşi, tüm siyasetçilereyse "takım tutar gibi taraf tutmuyorum, hepinizi çok yakından izliyorum, herkes attığı adıma dikkat etsin" mesajı verildiğini savundu.

Milletin hizmet standartları ve siyasetten beklentilerinin arttığını ifade eden Büyükekşi, "Çoktandır perakende sektörünün mottosu durumuna gelmiş olan 'koşulsuz müşteri mutlululuğu' siyasetteki karşılığını arıyor. Siyasetin yeni sloganı 'koşulsuz millet mutluluğu' haline geliyor.

Global krize karşı birçok ülkede finansal sistemlerin stabilizasyonu için kurtarma paketlerinin açıklandığını, ancak bu paketlerin kredi mekanizmalarındaki tıkanıklığı giderememesi nedeniyle ekonomiyi canlandırma paketlerinin de açıklanmaya başladığını ifade eden Büyükekşi, bu kapsamda yarın İngiltere'de düzenlenecek G-20 Zirvesi'nin global ekonominin geleceği açısından büyük bir önemi bulunduğuna işaret etti.

Bu zirvede bankacılık ve finans sistemlerinin yeniden yapılanması konusunda ortak bir konsensüse varılması ve IMF, Dünya Bankası gibi kurumların yeniden biçimlendirilmesi konularının gündeme gelmesi gerektiğini dile getiren Büyükekşi, uluslararası ticarette adil ticaret koşullarının sürdürülmesi ve doğrudan veya açık korumacılık önlemlerinden kaçınılması gerektiğini ifade etti.

Gelişmiş ülkelerin korumacılığa geçmelerinin gelişmekte olan ülkeleri sıkıntıya düşüreceğini kaydeden Büyükekşi, bu durumun, gelişmekte olan ülkelerde siyasi ve ekonomik istikrarı tehlikeye düşüreceğini, dünyanın geleceği için daha kötü sonuçların ortaya çıkmasına neden olabileceğini dile getirdi. Büyükekşi, G-20 toplantısında, korumacılık önlemlerine başvuran ülkelere karşı gönüllü ve ihtiyari ticaret ambargosu uygulanabileceği şeklinde bir ilke kararının alınmasını beklediklerini dile getirdi.

‘Yeni tedbirler lazım’

Büyükekşi, Türkiye'nin ise global krize, temel makro göstergeler açısından iyi bir seviyede yakalanmasına rağmen sonraki dönemde sanayi üretim rakamları, kapasite kullanım oranları ve işsizlik rakamlarının tehlikeli boyutlara ulaştığını söyledi.

Bu noktada hükümetin açıkladığı 5 tedbir paketinin büyük faydalar sağladığını ifade eden Büyükekşi, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Başta vergi indirimleri olmak üzere destek kredilerini de içeren bu paketin maliyetinin ekonomi canlanmaya başladıkça kendiliğinden çıkacağını ve sonuçta ülkeye kazanç olarak döneceğini düşünüyoruz. Biz TİM olarak yeni bir Kredi Garanti Fonu'nun kurulmasını üç aydır gündeme getiriyoruz. Hazine'nin koyacağı 1 milyar dolarlık sermayenin 5 milyar dolarlık kredi hacmi aratacağını belirttik. Amacımız, donan kredi mekanizmasını canlandırmak ve şirketlerin teminat sorunun çözmekti. Sayın Başbakanımız 1 milyar TL'nin kredi Garanti Fonu'na konacağını açıkladı. Bundan memnuniyet duyuyoruz. Elimizden gelen her türlü desteği vermeye hazırız. Detaylarının belirlenip uygulamaya geçilmesini bekliyoruz." Paketlerin ekonomiye olan faydasının artırılması için bir takım yeni tedbirlere de ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Büyükekşi, işsizlik rakamlarındaki kötüleşmenin bir süre daha devam edeceğini tahmin ettiklerini söyledi.

Kısa çalışma ödeneği uygulamasının birçok firma tarafından bilinmediğini, bunun tanıtımı için İzmir, Mersin ve Kayseri'de seminerler düzenleyeceklerini ifade eden Büyükekşi, hükümete 8 maddelik öneride bulunduklarını söyledi.

Bu öneriler kapsamında reel kesimin finansal kesime olan sorunlu kredilerinin yapılandırılması konusundaki çalışmaların acilen sonuç kazanması, KOBİ'lere verilen can suyu kredilerinin benzeri uygulamalarla genişletilmesi, mevcut kredilerin maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla kredilerden alınan vergilerin düşürülmesi gerektiğini belirten Büyükekşi, sözlerini şöylesürdürdü:

"IMF'nin kural koyucu konumunu bir kenara bırakarak baskıcı olmayan tarzda finansman sağlaması gerekmektedir. Bundan önce yapılan IMF anlaşmaları sanayimize darbe vurucu nitelikteydi. IMF anlaşması, bizi işsizliğe ve üretimsizliğe itmemeli, ülkemizin dış finansmanına yardımcı olabilmelidir. Bu şartlar altındaki IMF anlaşmasının bir an önce tamamlanması önemli bir belirsizliği ortadan kaldıracaktır."

Merkez Bankasını seri faiz indirimlerinden dolayı alkışladıklarını, bu kararların arkasında olduklarını ifade eden Büyükekşi, ihracatçıların yeni pazarlara açılımı, Ar-Ge, ürün geliştirme, inovasyon ve markalaşma konusundaki desteklerin devam etmesi gerektiğini söyledi.

Büyükekşi, seçim sonrası dönemde yapısal reformlar ve yeniden yapılandırma çalışmalarının tekrar gündeme alınmak zorunda olduğunu, kayıtdışılığın azaltılması, yeni vergi ve sosyal güvenlik reformu gibi uygulamalar için son derece olumlu bir ortamın bulunduğunu belirterek, ÖTV ve KDV indirimlerinin piyasayı canlandırmadaki etkilerinin son dönemde bir kez daha test edildiğini, tüketim üzerindeki vergi yükünün düşürülmesi konusunda çalışmalara devam edilmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye AB ilişkileri

Türkiye'nin yakın ve komşu ülkelerle Afrika ülkelerine yaptığı ihracatta önemli oranda artış yaşandığına dikkati çeken Büyükekşi, ilk üç ayda Ortadoğu ülkelerinin ihracat içindeki payının yüzde 14'den yüzde 18'e, Afrika'nın payının yüzde 6'dan yüzde 12'ye çıktığını bildirerek, Afrika'ya yapılan ihracat miktarının AB'ye yapılan ihracatın dörtte biri seviyesine ulaştığını ifade etti.

Mısır, Irak, Cezayir ve Libya'ya yapılan ihracatlarda büyük artışlar görüldüğünü söyleyen Büyükekşi, ihracatçıların bu pazarlara yönelik çalışmalara devam etmesi gerektiğini söyledi.

Konuşmasında, Türkiye'nin AB'ye üyelik süreciyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Büyükekşi, ülkenin önündeki seçimsiz geçmesi beklenen 2.5 yıllık dönemin kritik kararlar açısından iyi bir siyasi manevra olanağı sunduğunu, bu dönemin verimli kullanılması ve AB konusundaki toplumsal desteğin yeniden yüzde 70'lere çıkarılması gerektiğini bildirdi.

"Türkiye-AB ilişkilerinde atağa geçeceğimiz bir dönemin arefesinde olduğumuza ilişkin sinyaller alıyor ve oluşan bu siyasi iradeyi memnuniyetle karşılıyoruz" diyen Büyükekşi, zaman geçirmeden Türkiye için rasyonel bir üyelik tarihinin belirlenmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini söyledi.

Büyükekşi, ABD Başkanı Barack Obama'nın ziyaretinin, Türkiye'nin bölgedeki konumunu bir kere daha dünya kamuoyunun dikkatine sunacağını, bu sürecin AB üyeliğinde de değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Büyükekşi, Şubat ayı ihracat rakamlarında Türkiye İstatistik Kurumu ile TİM rakamları bulunan 1.4 milyar dolarlık farklılığın külçe altında ihracat kayıtlarının kendilerinde olmamasından kaynaklandığını da dile getirdi.