Koronavirüs: Covid-19 aşısı zengin ve yoksul ülkeler arasında “bağışıklık uçurumu” mu yaratacak?
Aşıların yoksul ülkelere ulaşabilmesi için çalışan dünyanın en önemli uluslararası kuruluşunun başkanı Seth Berkley koronavirüs aşısı bulunduğunda, bunun pahalı olması ya da üretiminin uzun sürmesi sebebiyle dünyanın her yerine eşit dağılamayacağından endişe ettiğini söyledi. Bu kaygıların temelinde geçmişte başka aşılar konusunda yaşanan tecrübeler yatıyor.
30 Mart 2020 16:21
Moleküler genetikçi Kate Broderick dünya çapında Covid-19 aşısı geliştirmeye uğraşan 44 projeden birinde çalışıyor.
Broderick'in içinde yer aldığı Inovio adlı ABD merkezli bio-teknoloji şirketi bünyesindeki ekip Aralık ayı itibariyle bir milyon doz aşı üretebilmeyi hedefliyor. Fakat bu ilk bir milyon aşı kimlere gidecek?
Aslen İskoçyalı bir bilim kadını olan ve kardeşi de İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri'nde hemşire olarak çalışan Broderick'in zihnini sık sık meşgul eden bir soru bu.
"Kardeşim her gün bu hastalığa yakalanmış insanlara yardım etmeye çalışıyor. Evet bu aşının herkese ulaşması beni yakından ilgilendiriyor. Aşıyı biraz önce hazır etmeliyiz" diyor.
"Depolama tehlikesi"
Fakat Inovio'nun çalışmaları da dahil bulunan aşıların daha zengin ülkeler tarafından kendi vatandaşları için depolanması ihtimali daha şimdiden kaygı uyandırıyor.
Bunun ülkeler arasında yol açabileceği "bağışıklık uçurumu" tehlikesine dikkat çekenlerden biri de epidemioloji uzmanı Seth Berkley.
Berkley, kısa adı GAVI olan Uluslararası Aşı İttifakı adlı bir kuruluşun CEO'su. Bu, dünyanın en yoksul 73 ülkesinde aşıya erişimi artırma amacıyla oluşturulmuş bir kamu ve özel sektör örgütlenmeleri ittifakı. İttifakın üyeleri arasında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de var.
BBC'ye konuşan Berkley, "Aşı henüz bulunmuş değil ama bu konuyu şimdiden konuşmamız lazım" diyor.
"Burada önemli olan hem zengin ülkeler hem de yoksul ülkelerde ihtiyacı olan herkese aşının erişimini sağlamak olacak" diyen Berkley şöyle sürdürüyor:
"Tabi kaygılıyım. Az bulunan bir şey söz konusu olduğunda daima birileri yanlış şeyler yapar. Burada doğrusunu yapmamız gerekiyor."
Berkley'in kaygıları yersiz değil. Eşitsiz erişim daha önceki aşılarda da sorun olmuştu.
Yakınlarda Alman Welt Am Sontag gazetesi üst düzey hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın, Alman bio-teknoloji şirketi CureVac tarafından geliştirilmekte olan aşının sadece Amerikalılara satılmasını sağlamaya uğraştığını ama başaramadığını yazdı.
Hepatit B uçurumu
Bu konuda önemli ipuçları veren bir örnek, Hepatit B aşısı konusunda yaşanan uçurum. Hepatit B karaciğer kanserine yol açabilen ve Dünya Sağlık Örgütü'ne göre HIV'den 50 kere taha bulaşıcı bir virüs. 2015 yılında dünya çapında Hepatit B virüsü taşıyan 257 milyon insan bulunduğu tahmin ediliyordu.
1982 yılında Hepatit B aşısı daha varlıklı ülkelerde piyasaya sürüldü fakat 2000 yılına gelindiğinde bile dünyanın en yoksul ülkelerinden sadece yüzde 10'u aşıya erişebiliyordu.
2000 yılında Bill ve Milenda Gates'in girişimiyle oluşturulan Uluslararası Aşı İttifakı (GAVI), hükümetlerle ecza şirketleri arasında anlaşmalar sağlamak suretiyle bir çok farklı aşıda bu uçurumu önemli ölçüde azaltmayı başardı.
Bu konuda önemli bir aktör de Norveç merkezli bir kuruluş. Kısa adı CEPI olan Epidemik Hazırlık Araştırmaları Koalisyonu 2017 yılında kamu ve özel sektörden gelen bağışlarla aşı geliştirme çalışmalarına fon sağlamak amacıyla kuruldu.
CEPI açık ve net bir şekilde aşıya eşit erişim ilkesini savunuyor.
Kuruluş tarafından yapılan bir açıklamada "Covid-19'un gösterdiği gibi bulaşıcı hastalıklar ülke sınırı tanımıyor. Küresel salgın hastalıkları aşıyı adil bir şekilde dağıtmadan engelleyemeyiz" deniyor.
Hayaller ve gerçekler farklı
Ne var ki gerçek hayatta adaletsizlik sürüyor.
2007 yılında Amerikan Merck laboratuvarları tarafından üretilen HPV (İnsan Papillom Virüsü) aşırı Gardasil buna iyi bir örnek. Aşının kullanımı, Amerikan makamları tarafından 2014 yılında onaylandı.
HPV dünya çapında rahim ağzı kanserlerinin çoğuna sebep olan virüs. Fakat 2019 yılın agelindiğinde yoksul ülkeler içinde sadece 13'ünde bulunabiliyordu.
Peki bunun sebebi ne? İlk bakışta artan talep karşısında üretimin yetersizliği. Oysa dünyada rahim ağzı kanseri nedeniyle meydana gelen ölümlerin yüzde 85'i gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor.
Bu sıkıntının nereden kaynaklandığını anlayabilmek için ilaç sektörüne biraz daha yakından bakmamız gerekiyor.
Gelir pastasının ince ama lezzetli dilimi
Aşılar ilaç sektörünün en çok sattığı şeyler değil. Şöyle ki, küresel ilaç piyasasının hacmi 1 trilyon 200 milyar dolarken, 2018 rakamlarına göre aşılar bunun yalnızca 40 milyar dolarlık dilimini oluşturuyor.
Bu durum şirketlerin aşı üretmeye yönelmesinin, diğer ilaçları üretmekten çok daha riskli olduğunun da bir göstergesi.
Herşeyden önce aşı için çok daha fazla araştırma yapılması ve geliştirilmesine çok daha büyük para harcanması gerekiyor. Buna ek olarak aşılarla ve aşıların denenmesiyle ilgili yasalar da diğer ilaçlara göre çok daha karmaşık.
Ayrıca kamu sağlığı ile uğraşan kurumlar özel hastalara göre aşırı daha ucuz fiyatlara temin ediyor.
Bütün bunlar aşıların diğer bir çok ilaca göre neden daha az karlı olduğunu ortaya koyuyor. Bu hayatta bir kez yapılan aşılar için daha da geçerli bir durum.
Karlılık hesapları nedeniyle şirketler artık giderek önleyici aşılar yerine tedavi edici ilaçlara yönelmeyi tercih ediyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde aşı üreten şirketlerin sayısı 1967 yılında 26 iken bu sayı 2004 yılına gelindiğinde yalnızca 5'e düşmüştü.
Ne var ki bazı şeyler değişiyor. Gates çiftinin oluşturduğu Uluslararası Aşı İttifakı gibi kuruluşların yaptığı milyarlarca dolarlık bağışlar sayesinde son yıllarda aşı geliştirme ve üretimi kapasitesi yeniden yükselmeye başladı.
'Çok satan' aşılar
İlaç sanayi çocukları ve yetişkinleri zatürreye yol açan bakteriden koruyan Prevenar gibi aşılarla büyük karlar da elde etmeyi başardı.
2019 yılında Prevenar dünya çapında en çok satan 10 ilaç arasındaydı ve Nature adlı bilim dergisine göre 5 milyar 800 bin dolar gelir getirdi.
Pfizer şirketi tarafından üretilen bu aşı aynı şirketin belki de en çok bilinen ürünü olan Viagra'dan bile çok sattı.
GAVI gibi uluslararası kuruluşlar yoksul ülkelere aşının gönderilmesini sağladı ve toplu alımlara verilen indirimler sayesinde Prevenar'ı bir dozunun fiyatı 3 dolara kadar inebildi ama ABD içinde bir dozun fiyatı 180 dolara kadar çıktı.
İngiltere'de sağlık sisteminin sadece 12 ve 13 yaşlarındaki kız ve erkek çocuklarına bedava sağladığı iki dozluk HPV aşısının özel olarak alındığında fiyatı 351 dolara kadar çıkabiliyor. Uluslararası Aşı İttifakı GAVI'nin fiyatı ise 5 doların altında.
Serbest piyasa kaygıları
Bu nedenlerle aşıları zengin ülke piyasalarında satmak çok daha karlı görünüyor. Şirketler bu yolla aşının geliştirilmesinin maliyetini daha kısa sürede çıkarabiliyorlar
Sritanya İlaç Sektörü Birliği yeni bir aşı geliştirmenin 1 milyar 800 milyon dolara malolabileceğini tahmin ediyor.
Londra'daki Hiyjen ve Tropik Hastalıklar Fakültesinden Profesör Mark Jit "Eğer fiyata piyasanın karar vermesine izin verirsek Covid-19 aşısına sadece zengin ülkelerin insanları erişebilir" diyor ve şöyle sürdürüyor:
"Geçmişte bir çok aşıda bun ugördük. Fakat bu kez bu tekrarlanırsa çok daha büyük bir trajedi yaşanacak."
Ayrıca kar oranları düşük olmasına rağmen Pfizer ve Merck gibi büyük ilaç şirketleri Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına göre dünyada satılan aşıların yüzde 80'ini üretiyorlar. Dolayısıyla Covid-19 aşısında da büyük şirketlerin önemli rol oynaması ihtimali yüksek.
Economist İstihbarat Birimi (Economist Intelligence Unit) adlı düşünce kuruluşunun ilaç sektörü uzmanı Ana Nicholls "Belki ilk buluşu yapan onlar olmaz ama aşının üretimini yapabilecek mali güce sahip kuruluşlar bunlar" diyor.
Uzlaşma
Inovio gibi araştırmaya odaklı kurumların bu nedenle aşıyı bir kez geliştirdikten sonra, yüzlerce milyon doz üretilebilmesi için büyük bir ilaç şirketiyle ortaklık oluşturması gerekecek.
Büyük şirketler son yıllarda aşıların bütün dünyaya adil bir şekilde dağılımına uğraşacakları konusunda vaadler veriyorlar.
Dünyanın büyük ilaç şirketlerinden İngiltere'deki GlaxoSmithKline (GSK) da Covid-19 aşısı üzerinde çalışan bir dizi araştırmacı şirketle ortaklıklar oluşturdu.
Şirketin CEO'su Emma Walmsley yazılı bir açıklamayla "Covid-19'u geriletmek için sağlık alanında çalışan herkesin kolektif bir çaba göstermesi gerekiyor. Bilim insanları, ilaç sektörü, yetkili makamlar, hükümetler, ve sağlık çalışanlarının bu pandemiye karşı insanları korumak ve küresel çözümler geliştirmek için işbirliği yapması gerektiğine kuvvetle inanıyoruz" dedi.
Uluslararası Aşı İttifakı GAVI'den Seth Berkley "aşı uçurumu"na düşülmemesi için bu konsensüsün hayati önem taşıdığını söylüyor ama şu notu da düşüyor:
"Tabi ki aşıya derhal dünyanın her yerinde birden erişilemeyecek. Fakat sadece parası olanların aşı edinebileceği bir durum yaşanmaması lazım. En çok ihtiyacı olan yerlere iletemezsek salgın devam edip gider."