Eski Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Arif Verimli, “Korkunç boyutlara ulaşan uyuşturucu kullanımıyla mücadele için acilen yeni hastaneler açmak gerekiyor” dedi.
Madde bağımlılığıyla ilgili yaptıkları araştırmanın detaylarını aktaran Prof. Dr. Verimli, “Ailesi tarafından madde kullanımının fark edilme yaşı ortalaması 21'dir. Yani aile; madde kullanmaya başladıktan 5 yıl, düzenli madde kullanmaya başladıktan 3 yıl, gündüzleri madde kullanmaya başladıktan 2 yıl sonra durumun farkına varmaktadır” verisine dikkati çekti.
Prof. Verimli, “Tüm bu bilimsel bilgiler ışığında bir bilim adamı olarak ülkemize en az 20 yeni ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin açılmasını bunun 10'unun AMATEM hastanesi olmasını sizler aracılığıyla devlet büyüklerimize ulaştırmayı borç bilen bir bilim insanıyım. Uyuşturucu madde kullanan gençlerin aileleri bir kere doktora getirmekle, sorunun çözüleceği gibi bir umuda kapılmaktadırlar. Oysa ki madde bağımlığı sorunu gencin, ailenin, doktorun ve devletin sabır ve meşakkatle ilerleyebileceği uzun bir yoldur” ifadelerini kullandı.
Sözcü yazarı Uğur Dündar’ın, bugünkü köşesinde yer verdiği Prof. Dr. Arif Verimli’nin mektubu şöyle:
“Sayın Büyüğüm Uğur Dündar, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine ne kadar büyük bir katkı yaptığınızı merhum büyüğümüz Dr. Yıldırım AKTUNA başta olmak üzere Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin modernleşme adımının atılmasına bizzat destek ve katkı sağladığınıza birebir şahit olmuş bir kişi olarak öncelikle müteşekkirim. Türkiye'de 1991 yılından başlayarak değişik aralıklarla uyuşturucu madde kullanımı ve bağımlılığı konusunda çok ciddi araştırmalar yapmış ve bunları kamuoyu ile sizler aracılığıyla paylaşmış bir hekim olarak, durumun o yıllardan bu yıllara kadar artarak gelişeceğini tahmin ediyorduk. Çünkü 1980'li ve 1990'lı yıllarda uyuşturucu trafiğinde Türkiye transit bir ülke idi. Yani bir pazar değildi ve eser miktarda madde, küçük bir kitleye ulaşabiliyordu.
Ancak aradan geçen yıllarda uluslararası uyuşturucu baronları gençliğimizi bir pazar olarak görmüş ve uyuşturucu, yasa dışı yollarla Türk gençliğini tehdit eder bir hal almıştır. Uyuşturucu maddelerin ismi, şekli, tipi, biçimi akıl almaz değişime uğramış ve korkunç boyutlara ulaşmıştır. Yapılan en son bir çalışmayı sizinle paylaşmak isterim; İlk kez madde kullanmaya başlama yaş ortalaması 16 olarak bulunmuştur. Bağımlıların yaklaşık üçte biri (%27,7) 14 yaş öncesinde ilk kez madde kullanmaya başlamışlardır. Dörtte üçünün 18 yaş öncesinde kullanmaya başladığı dikkati çekmektedir. Bu nedenle 18 yaş ve öncesi büyük önem taşımaktadır. Eğitim hayatında ciddi bozulmanın olduğu yaş ortalaması 16'dır. Maddeyi ilk kullanmaya başladıkları yaşta, eğitim hayatları da bozulmaktadır. Eğitim hayatının bozulması, madde kullanımının bir işareti olabilir. Öte yandan eğitim hayatı bozulduğu için de madde kullanmaya başlıyor olabilirler.
İlk kez madde kullanmaya başladıktan 2 yıl sonra (ortalama 18 yaşında) düzenli olarak madde kullanmaya başladıkları dikkati çekmektedir. Araştırmaya yanıt verenlerin dörtte üçü (%75,2) 21 yaş öncesinde düzenli olarak madde kullanmaya başlamışlardır. Düzenli madde kullanmaya başlamadan önce yapılacak müdahaleler, düzenli madde kullanımını önleyebilecektir. Bu nedenle erken dönemde tedaviye başvurmak önem taşımaktadır. Gündüz saatlerinde madde kullanmaya ise 19 yaş civarında başlamaktadırlar. Düzenli madde kullanımı, hızla gündüz saatlerine de yansımaktadır. Ağır uyuşturucuların kullanılmaya başlanması ise 20 yaş civarında olmaktadır. İlk kez madde kullanmaya başladıktan ortalama 4 yıl sonra ağır uyuşturuculara geçilmektedir. 18 yaş altında ağır uyuşturucu kullandığını söyleyenlerin oranı %35'tir. Ağır uyuşturucular yaşamı daha çok bozduğu için fark edilme ihtimalini artırmaktadır. Öte yandan erken dönemde fark edilirse ve tedaviye başlanırsa, ağır uyuşturuculara geçiş önlenebilir.
Araştırmaya katılan bağımlıların %25'i damar yoluyla madde kullandığını belirtmiştir. Damar yoluyla madde kullanımına başlama 23 yaş civarında olmaktadır. Damar yoluyla kullanımı gözlemek ve beklemek, geç kalmaya neden olmaktadır. Erken dönemde yardım alınmalıdır. Bağımlıların yaklaşık üçte biri (%29,9) en az bir kez ruhsal tedavi görmüştür. Yaklaşık yarısı (%51,3) 21 yaş öncesinde en az bir kez ruhsal tedavi gördüğünü belirtmiştir. Ruhsal tedavi görme yaşı ortalaması 20'dir. Yani gündüz saatlerinde madde kullanılmaya veya ağır uyuşturucular kullanılmaya başlandığında, ruhsal tedavi görme ihtiyacı da ortaya çıkmaktadır. Bu bulgu, ruhsal tedaviye başvuran gençlerde madde kullanımını sorgulamanın önemini işaret etmektedir.
Araştırmaya katılan bağımlıların sadece dörtte biri, 18 yaş öncesinde madde kullanımına bağlı sorun yaşadıklarını bildirmişlerdir. Madde kullanımına bağlı sorun yaşama 22 yaş civarındadır. Erken yaşlarda sorun yaşamadıkları için fark edilmeleri daha güç olmaktadır. Süre uzayıp kullanılan madde miktarı arttıkça, sorun yaşama daha fazla olmaktadır. Bu nedenle erken yaşlarda daha dikkatli izlemek gereklidir. İlk tedaviye başvuranların yaş ortalaması ise 24'tür. Yani ilk madde kullanmaya başladıktan 8 yıl sonra tedaviye başvurmaktadırlar. Bu sürenin erkene alınması, tedavinin başarısı ve görülen zararların önlenmesi veya azaltılması için önemlidir.
Ailesi tarafından madde kullanımının fark edilme yaşı ortalaması 21'dir. Yani aile; madde kullanmaya başladıktan 5 yıl, düzenli madde kullanmaya başladıktan 3 yıl, gündüzleri madde kullanmaya başladıktan 2 yıl sonra durumun farkına varmaktadır. Bu (tehlikenin) çok geç anlaşılmasının bir göstergesidir. Bu bulgu, aile eğitimlerinin yaygınlaşmasının önemini göstermektedir. Ruhsal tedaviye başvurma yaşı ile ailenin madde kullanımını öğrenme yaşı, yaklaşık aynı dönemlere denk gelmektedir. Bu bulgu, ruhsal sorunların ailenin dikkatini çekmesi ile açıklanabilir. Ruhsal sorunların varlığı, bağımlılık sorunlarının fark edilmesini kolaylaştırmaktadır. 22 yaş, aile ile ciddi sorunlar yaşamanın görüldüğü ortalama yaştır. Aile durumu fark ettikten sonra aile ile ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Aile fark ettikten yaklaşık 3 yıl sonra ilk tedavi başvurusu olmaktadır. Ailenin tedaviye getirmesi zaman almaktadır. Bu nedenle kullanan kişi tedaviye gelmese bile, aileye yönelik danışmanlıkların yapılması çok gereklidir.
Tüm bu bilimsel bilgiler ışığında bir bilim adamı olarak ülkemize en az 20 yeni ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin açılmasını bunun 10'unun AMATEM hastanesi olmasını sizler aracılığıyla devlet büyüklerimize ulaştırmayı borç bilen bir bilim insanıyım. Uyuşturucu madde kullanan gençlerin aileleri bir kere doktora getirmekle, sorunun çözüleceği gibi bir umuda kapılmaktadırlar. Oysa ki madde bağımlığı sorunu gencin, ailenin, doktorun ve devletin sabır ve meşakkatle ilerleyebileceği uzun bir yoldur. Saygılarımla, Prof. Dr. Arif VERİMLİ”