Politika

'Korku üzerine bir şey inşa edemezsiniz'

Başbakan Erdoğan, "Korku, tehdit, düşmanlık üzerine bir şey inşa edemezsiniz. Geçmişte bunun bedeli çok ağır ödendi" dedi.

17 Ekim 2009 03:00

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Korku, tehdit, husumet, düşmanlık üzerine bir şey inşa edemezsiniz. Türkiye geçmişte bunun bedelini çok ağır ödedi" dedi.

Erdoğan, Ahi Evran Üniversitesinin yeni akademik yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin son aylarda dış politikada bazı atılımlar gerçekleştirdiğini ancak buna karşın bazı çevrelerin olumsuz eleştirilerine maruz kaldıklarını belirtti.

Son olarak Ermenistan ile kurulan ilişkilere işaret eden Erdoğan, "Yine olmadık iftiralar, korkular öne sürüyorlar. Bu statükocu güven değişikliğidir. İnancına güvenmeyen inanç hürriyetinden korkar. Düşüncesine güvenmeyen düşünce hürriyetinden korkar. Biz inancımıza da düşüncemize de güveniyoruz. Onun için de kimseden korkmaya gerek yok" dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin "sıfır problem" anlayışı doğrultusunda komşularıyla yakında dönemde gerçekleştirdiği iyi ilişkilerin ihracata ve ülke ekonomisine yansıyan olumlu etkilerine dikkati çekerek, sadece Yunanistan'a yapılan ihracatın 590 milyon dolardan, 2008 sonu itibarıyla 2 milyar 429 milyon dolara ulaştığını söyledi.

Türkiye'nin, 10 yıl öncesinde Suriye ile savaşın eşiğine geldiğini anımsatan Erdoğan, bu ülke ile kurulan yakın ilişkiler sayesinde sınırların açıldığını, vize nedeniyle bayram günlerinde sıkıntı yaşayan Türkiye ve Suriye vatandaşlarının "çilelerinin sona erdirildiğini" belirtti.

Erdoğan, yakın zamanda Irak ile 48, Rusya ile de 20 anlaşmaya imza atıldığını, bu sayede bu ülkelerle bir çok alanda yeni işbirliklerinin kapılarının aralandığını ifade ederek, "Bu bizim düşman değil, dost kazanmaya yönelik politika anlayışımızın sonucu. Bu süreç aynı kararlılıkla devam ediyor. Dış ticaret hacimlerimiz komşularımızın bazılarıyla 4, bazılarıyla 5, bazılarıyla 10 kat arttı. Kazanan kim oldu? Kazanan, Türkiye'nin sanayicileri, esnafı, işletmeler, yani 72 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının tamamı" dedi.

"Korku, tehdit, husumet, düşmanlık üzerine bir şey inşa edemezsiniz. Türkiye geçmişte bunun bedelini çok ağır ödedi" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"(Ermenistan ile görüşme, Suriye ile barışma, mayınları temizleme, AB'den uzak dur, Ankara'dan çıkma...) Biz göreve geldiğimiz de 36 milyar dolarlık ihracatımızın yarısı Avrupa ileydi. 2008 sonu itibarıyla bunu 132 milyar dolara çıkardık. Avrupa gibi ihracatımızın yüzde 55'ini çeken bir pazarı niye yok edelim. Bugün AB ile eğer anlaşabilir ve Türkiye AB üyesi haline gelirse bu potansiyel çok farklı olacak. O zaman Schengen bizim için de geçerli olacak. (Efendim, pazar oluruz). Neyin pazarı olursun? Üretemiyorsan zaten almak senin için her zaman için gerekli olan bir şey. Eğer üretiyorsan ürettiğini verebileceğin bir pazarın olduğunu bu şartlar içinde göreceksin. Her türlü irtibatın kesik olduğunu düşün. O zaman ürettiğini nereye satacaksın. Bütün bunlar bizim için küçülen dünyada çok iyi değerlendirip atmamız gereken adımların kendisi..."
    
'Dış politikada gündem belirleyen ülkeyiz'

Başbakan Erdoğan, iktidara geldiklerinde "çetelere dokunma başına iş alırsın, hukukun, demokrasinin standartlarını yükseltme, ifadeye özgürlük tanıma, milli bütünlüğü, kardeşliği pekiştirme" denildiğini belirterek, "Bunları yapmazsanız Türkiye dünyanın büyük devleti olamaz. Eğer bunları yaparsanız dünyanın büyük devleti olursunuz'' dedi.

"Türkiye'nin, dış politikada aktif ve gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen bir ülke olduğunu" vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

"Orta Doğu'da ciddi konumumuz var. Aynı şekilde Batı'da danışılan, (Acaba Türkiye ne düşünüyor?) diye sorulan ülke konumundayız. Ekonomi, dış politika, iç politika, demokratikleşme, güven, istikrar gibi kavramlar birbiriyle içiçe geçmiş, birbiriyle bağlantılı kavramlardır. Demokrasi ile ekonomiyi atbaşı götürmezseniz netice almanız mümkün değil. Onun için ikisini de atbaşı götürmeye mecburuz. Dış politikada aktif olmazsanız ekonomi büyümez. Ekonomi büyümezse dış politikada eliniz zayıflar. Demokrasiden taviz verirseniz istikrar da güven zemini de bundan etkilenir. Son dönemde bu denklemi çok iyi kurduk, neticelerini de alıyoruz. Milli birlik sürecini mutlaka bu zaviyeden ele almalıyız.

Türkiye, bu meseleyi bu şekilde ne kadar sürdürebilir. Türkiye daha ne kadar kaynağını bu meseleye aktaracak. Milli birlikteliğin en önemli meselesi terör sorunudur. Öbür tarafta etnik unsurların Türkiye'de sorunları vardır. Kürt kökenli vatandaşımın da Türk kardeşlerimin de sorunu var. Laz'ın da Boşnak'ın da Roman'ın da kendilerine göre sorunları var. Azınlıkların, değişik inanç gruplarının da kendilerine göre sorunları var. Demokratik açılım süreci içinde bunları çözmek zorundayız. Sorumluluk mevkiinde olan bizler bunu çözmek durumundayız. Sorun alanlarını minimize ederek geleceğe yürümek zorundayız. sorunları ne kadar azaltırsak başarımız o kadar fazla olur. Türkiye enerjisini daha ne kadar boşa harcayacak. Türkiye daha ne kadar evladını kaybedecek. Daha ne kadar analar yavrusu için yanacak? Daha ne kadar kadın dul, çocuklar yetim kalacak?"